Yüz binlerin katili hayatını kaybetti

ABD’nin 'savaş bakanı' Henry Kissinger 100 yaşında dün öldü. Kariyerinde, Vietnam, Laos, Kamboçya, Pakistan ve Bangladeş’te yüzbinlerin katledilmesi ve CIA destekli darbeler olan bir savaş suçlusuydu.

20. yüzyılın üçüncü çeyreğinden bugüne ABD dış politikasına damga vuran isimlerden biri olan Kissinger, bir asırlık hayatına Vietnam, Laos, Kamboçya, Pakistan ve Bangladeş’te yüzbinlerin öldürülmesi, Latin Amerika’da CIA destekli ölüm saçan darbe rejimlerine verdiği destek gibi her gözeneğinden kan sızan Amerikan emperyalizminin sadık bir temsilcisiydi.

Kissinger bir savaş suçlusuydu. Öyle ki, ABD savaş makinasının kanlı eylemleri için Senato’yu bile by-pass edecek kadar gözü kara bir diplomatik tetikçiydi. 2001 yılında kaleme aldığı “Kissinger Duruşması” (The Trial of Henry Kissinger) kitabının yazarı Christopher Hitchens onu şöyle anlatıyor: “Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, darbeler, cinayet, adam kaçırma ve işkence de dahil olmak üzere genel, geleneksel veya uluslararası hukuka karşı suçlardan yargılanmayı hak ediyor.”

1969’da “Vietnam’daki savaşı bitirme” propagandası ile seçime giren ve kazanarak ABD Başkanı olan Robert Nixon’un Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Kissinger, Paris Görüşmelerini baltaladı ve Vietnam Savaşı’nın uzatılmasına ve bölgeye yayılmasına neden oldu.

18 Mart 1969’da Amerikan B-52 bombardıman uçakları, “Vietnam’daki komünistlere yardım ediyor” sebebiyle savaşta olmadıkları bir Güneydoğu Asya ülkesini, Kamboçya’nın doğusunu bombalamaya başladı. “Kahvaltı Operasyonu” adı verilen askeri operasyonu Nixon yönetimi, birkaç ay boyunca Kongre’den bile gizli tuttu. Amerikan saldırıları mazlum bir millet olan Kamboçya halkına korkunç bir trajedi getirdi. Nixon ve Kissinger “hareket eden her şeyi vurun” talimatıyla ABD savaş suçları siciline bir yenisini daha ekledi ve Amerikan ordusu Kamboçya’ya 540 bin ton bomba attı ve bazı tahminlere göre yarım milyona yakın insan öldürdü.

Kissinger öncülüğünde Amerikan dış politikası, benzer savaş suçlarını Laos, Pakistan, Bangladeş, Doğu Timor’da da sürdürdü. Şili ve Arjantin başta olmak üzere Latin Amerika’da faşist askeri cuntaların CIA desteğiyle başa geçirilmesinde yine o baş roldeydi. İşte “kurallara bağlı uluslararası düzen”in mimarlarından Kissinger diplomasisi bu şekilde işledi.

‘ÇİN ÜZERİNE’

1972 yılında Nixon’un Pekin’e ziyareti ve ABD ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin resmi diplomatik ilişkilere başlamasının öncülerinden diye nitelendirilen Kissinger’ın Çin’de hatırı sayılır bir şöhretinin olması normal. Dünya tarihi, dün savaşan kuvvetlerin bugün aynı masada yer almasına yol açan sayısız örnekle dolu. İngiliz emperyalizminin temsilcisi Churchill, 1939’a kadar en büyük düşmanlarından Sovyetler Birliği lideri Stalin için, II. Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı aynı cephede yer almaları sebebiyle “Her sabah Stalin’in sağlığına dua ediyorum” diyecek kadar ileri gitmişti. ABD ve Çin ilişkileri de 1973’te bir dönüm noktasına uğrasa da tarihin akışı onu eski yerine götürdü ve bugün biri eski diğeri yeni dünyanın temsilcisi olarak çatışıyor.

İlginçtir, Kissinger’ın “Çin Üzerine” kitabı bugün Batı’da Çin hakkında okuma yapmak isteyenlerin en çok başvurduğu eserlerden. 1974 Kıbrıs Krizi olduğunda “Kıbrıs’ın haritadaki yerini bile bilmiyorum” diyecek kadar Amerikan coğrafya bilgisizliğinden nasibini almış bir “dış politika eliti”nin modern Çin tarihini yazmaya cüret etmesinin esas koşulu da Harvard’daki asistanlarının “yardımları” sayesinde olsa gerek.

Amerikalı gazeteci David Corn, bu yılın mayıs ayında 100 yaşına basan Kissinger’ın doğum günü kutlamaları için kaleme aldığı “100 yaşında ve hâlâ bir savaş suçlusu” başlıklı yazısının girişinde dediği gibi, “Mumları söndürün ve ölüleri sayalım”. Kissinger için bir 101. yaş pastası kesilmeyecek, ancak ondan sorulmayan hesap Amerikan emperyalizminden sorulmak üzere dünya halklarının mücadelesi neticesinde sonuca er ya da geç ulaşacak.

Sonraki Haber