Yüz yılın Gülpembe’si!

ZERRİN ÖZTÜRK

Türk Kurtuluş Savaşı’nın bir ara tehlikeye girmesi üzerine Atatürk, çok güvendiği Türk milletine seslenir: “Yetişin! Yetişin Vatan Savunmasına!”  Sakarya Meydan Savaşı için, Atatürk’ten, “Yetişin!” emrini alan Osman Ağa ve emrindeki Giresun Uşakları, Pontus ve Koçgiri isyanlarını bastırdıktan sonra derhal Ankara’da Büyük Millet Meclisinin önünde belirirler. Aylarca yol yürümekten ayakları şişmiş, üstleri parçalanmış giysileriyle dimdik hazır kıta vatanseverler alayıdır bunlar.

Aralarında bir de cesur bir kadın vardır. Alayın başındadır. Adı İğneli Pembe. Diğer bir adı Gülpembe.  başında dolak, sırtında asker kaputu, ayakları çizmeli, uzun etekli. Tabancası, kasaturası belinde. Atatürk alayı teftiş ederken dikkatini çekiyor ve “Bu kadın kim?” diye Osman Ağa’ya soruyor. Topal Osman “Sancak Çavuşumuz, Paşa Hazretleri,” diyor. “Kendi isteğiyle geldi.”

Sakarya Meydan Savaşı’na katılan Sancak Çavuşu İğneli Pembe, Büyük Taarruz’da düşmanla savaşıyor ve İzmir’de zaferi yaşıyor.

Yüz yıl öncesinin (1922) Temmuz – Ağustos aylarında en çetin mücadeleler verilirken, kahraman kadınlar her safhada başarıyla görev üstlendiler. Sadece cephelerde çarpışmakla kalmadılar, Cumhuriyetin kuruluşunda da Atatürk’ün yanında yer aldılar. Türk askerinin vatanseverliği, emirlere uyumu, cesareti, onları yetiştiren anaların yüksek kültürüne, engin sevgisine bağlıdır.

Mehmetçik’in savaşma ruhunun, yüksek karakterinin daha beşikten kazanıldığını, annelerin ninnilerinden öğrenildiğini söyleyen Atatürk şöyle der: “Eğer bizim karakterimize, dışarıdan, bizim karakterimizden başka karakterlerdeki etkenler tarafından bir şekil verilmek istenirse, bunda sabit ve belirli hiçbir şekil, hiçbir netice ortaya çıkmaz.”

Atatürk’ün yüz yıl önceki tespiti, bugünler için de söylenmiş gibidir. Türk milletinin karakterini bozmak isteyen Batılı düşman, öncelikle biz kadınlara, annelere, bizi var eden kültürümüze, insanlık değerlerimize saldırıyor. Bugün mücadele ettiğimiz, benliğimize yabancı feminist saldırılar, LGBT vb. sapkınlıkların önüne set çekerken yine biz kadınlar en ön safta olacağız. Bugün NATO’dan çıkma kampanyası, aynı zamanda Feminist ve LGBT vb. saldırılardan da gençliği ve kadını kurtarma mücadelesidir.

Yayılmacı ve yağmacı emperyalist Batının, kadınlara çevirdiği silâhların görüntüsü değişse de, onları tutan eli biz kadınlar çok iyi biliyoruz. 15 Temmuz Amerikancı FETÖ darbe girişimine karşı öne çıkan yine Gülpembe’ler oldu. Yollarda, meydanlarda hain darbecilerin üzerine üzerine yürüdüler. Sivil örgütlenmenin öncüleri oldular.

Kadınlar, yüz yıl önce Yunan Ordusu’nun zulmüne, zalimliklerine karşı muharebelerde mermi taşıyarak, vuruşarak, kurşun dökerek, yaraları sararak savaştılar. Nazım Hikmet, Kuvay-i Milliye Destanında o günler için şöyle yazar:

“Ve katlediliyor,

kadınlar ve çocuklar

ağaçlardan ve danalardan

daha rahat

daha kolay

daha çok.”

Sakarya Muhaberelerinde yakılan yüzyıllık Tam Bağımsızlık meşalesini, yeniden burçlarımıza dikeceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Gücümüzü tarihimizden alıyoruz biz. Bugün bayramlarımızda ellerini öptüğümüz büyüklerimizle o köklere bir kez daha bağlandık. Emanet aldığımız geleceği çocuklarımıza teslim ederken başımız dik, alnımız ak olsun... Çünkü bugün Sakarya’nın Gülpembeleri aramızda dolaşıyor. Diyarbakır’a bakın, İğneli Pembe Çavuş’u göreceksiniz.

Sonraki Haber