Yüzde 70'a çıkacak enflasyon nasıl yüzde 33'e düşürülecek?

TEPAV tarafından hazırlanan çalışmada, 'Para politikası açısından temel soru, 2024 ortalarında yüzde 70 civarında bir düzeyde tepe noktasına ulaşacak enflasyonun, 2024 sonunda yüzde 33’e nasıl düşürüleceği ve daha sonraki dönemde de bu düşüş eğiliminin nasıl devam ettirileceği.' denildi.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) para politikası gelişmelerini değerlendiren bir çalışma yayınladı. TEPAV Makroekonomi Çalışma Grubu üyeleri Ekrem Cunedioğlu, Ali Çufadar, Fatih Özatay ve Burcu Aydın Özüdoğru tarafından hazırlanan notta, "G20 üyelerinin en güncel verilerine bakıldığında yıllık tüketici enflasyonunun bir önceki aya göre yedi ülkede arttığı, on ülkede azaldığı, üç ülkede ise sabit kaldığı görülüyor. Arjantin ve Türkiye hem enflasyonun mevcut düzeyi hem de aylık artışı açısından diğer G20 ülkelerinden belirgin şekilde ayrışıyor. Türkiye’nin Eylül 2023’teki yüzde 4.75 aylık enflasyonu G20’nin on üyesinin aynı aydaki yıllık enflasyonun üzerinde." bilgileri yer aldı.

PETROL FİYATI ETKİLİYOR

Orta Vadeli Program'da (OVP), enflasyonun 2024 sonunda yüzde 33’e düşeceği tahmininin yer aldığına dikkat çeken uzmanlar, "Otoritelere göre Mayıs 2024’e kadar enflasyon yüzde 70’e yaklaşacak, yaz aylarından başlayarak baz etkisinin de desteğiyle hızla gerileyerek yıl sonunda yüzde 33’e düşecek, gerilemesini daha sonra da sürdürerek 2026’da tek hanelere inecek... Bu durumda para politikası açısından temel soru, 2024 ortalarında yüzde 70 civarında bir düzeyde tepe noktasına ulaşacak enflasyonun, 2024 sonunda yüzde 33’e nasıl düşürüleceği ve daha sonraki dönemde de bu düşüş eğiliminin nasıl devam ettirileceği." denildi.

Çalışmada Ortadoğu'daki gerginliğin enerji fiyatları üzerindeki etkisine işaret edilerek, şu tespitlere yer verildi: "6 Ekim’den 23 Ekim’e Brent fiyatı 84.6 dolardan dolar civarına, Avrupa doğalgaz fiyatı ise megavat saat başına 38 avrodan 50 avronun üzerine çıktı. Türkiye’nin risk priminde sınırlı da olsa bir artış gerçekleşti. Yaşanan gelişmeler sonucunda küresel risk alma iştahının azalması halinde Türkiye’ye ve benzer ülkelere yönelik sermaye akımlarının azalması beklenir. Uç bir olumsuz olasılık ise net sermaye çıkışı yaşanması ihtimalidir."

YÜKSEK FAİZE DEVAM DİYORLAR

Finansman sorununun, uygulanmakta olan ekonomi programının -büyümeyi sürdürülebilir bir patikaya oturtmak, enflasyonu, faizleri ve risk primini düşürmek gibi- kısa vadeli amaçlarına ulaşabilmesi için çözmesi gereken iki temel sorundan birincisi olduğunu savunan TEPAV uzmanları, "Ne Yapmalı?" sorusuna şöyle yanıt verdi: "Uluslararası koşullar finansman sorununu daha da ağırlaştırma ihtimali taşıyor. Bu durum, karar alıcıların ve uygulayıcıların, mayıs seçimleri sonrası başlayan, 'Ekonomide Rasyonele Dönüş Programı' olarak adlandırılan süreci yeni adımlarla güçlendirerek sürdürmelerini zorunlu kılıyor. Ana eğilimin sadece makroekonomik istikrarı sağlayıcı politikalar tarafından değil, aynı zamanda politik baskı altında kalmaları halinde makroekonomik dengelerin bozulmasına yol açan -TCMB gibi- kurumları bağımsız kılacak, verimliliği artıracak, yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracak, eğitimin niteliğini yükseltecek ve adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemi oluşturacak yapısal düzenlemelerle de belirlenmesi önem taşıyor. Bu tür yapısal reformların makroekonomik istikrara ulaşılmasını kolaylaştıracağı ve sağlanacak istikrarın kalıcı olma ihtimalini artıracağını vurgulamak gerekir. Uygulanmakta olan ekonomi programının, kısa vadeli amaçlarına ulaşabilmesi için çözmesi gereken ikinci temel sorun ise alınan önlemlerin azaltıcı etkisine karşın hala yüksek düzeylerde seyretmesi beklenen bütçe açığıdır. Yüzde 33’ün artık enflasyonla mücadele açısından düşük bir alt sınır olarak kaldığını vurgulamakta yarar var. Bu çerçevede, politika faizi önden yüklemeli olarak en az yüzde 40 düzeyine çıkmalı. Ayrıca, salt politika faizinin düzeyinin değil, mevduat ve kredi faizlerinin de düzeylerinin politika faizinin düzeyi ile uyumlu olmalarının önemli olduğunu belirtmek gerekiyor."

Sonraki Haber