Yüzyıllık Güzelbahçe yolculuğu

Gözlerinizi kapatın, Ege’nin asırlık tarihini tek bir bütün olarak düşünün. Ah bir kesit alabilsem de olayların akışını, gelişimini, gelgitleri, renk cümbüşünü yansıtsa ne iyi olur, diye dileyin. İşte dileğiniz gerçekleşti bile! Hülya Yarbuz, ‘Tarih İçinde Güzelbahçe’ye Yolculuk’a çıkartıyor sizi

Hülya Yarbuz’un sicili başarılarla, parlak unvanlarla dolu. Kendisi Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanı, eczacı, bisikletçi, üretici, siyasetçi. Beyni o kadar hızlı çalışır ki, konuşması beyninin hızına yetişmekte zorlanır. Hepsi bir yana, dostluğu ve güvenilirliğiyle akıllarda kalan seçkin bir öncü. Vatan Partisi ve Cumhuriyet Kadınları Derneği’ndeki ortak çalışmalarımızda yollarımız kesişti. Üstelik kapı komşuyuz, o Güzelbahçe’de, dibinde Urla’da da ben yaşıyorum. Yaklaşık dört yıl önce bir toplantıda sözünü etti, bir kitap hazırlıyordu. İki hatta, son temsilcilerle yaptığı konuşmalar ve anlatılanları da ekleyerek üç-dört kuşağın tanıklıkları olacaktı kitapta. Ne biriktirdiyse yazmakla yükümlü hissediyordu kendini. İşte o kitap bugün basıldı, raflardaki yerini aldı. Kaynak Yayınlarının kardeş kuruluşu Uyum Kitapları serisinden çıktı. Hülya Yarbuz ile çok sevdiği Güzelbahçe’de buluştuk, kahvelerimizi içerken kitabı ve Ege’yi konuştuk. Buyrun katılın sohbetimize.

BELGE BİLGİYE DAYALI ANILAR

-Babanız çiftçiydi değil mi?

Babam çiftçi, 1883 Antalya Akseki Yarpuz'dan (Eski adı Doğrul) büyük güz yangınıyla her şeylerini kaybeden Şeker İbrahim (babamın dedesi) eşi, dört kardeşiyle birlikte develeriyle 1,5 ay süren yolculukla Çatalkaya arkasından Payamlı'ya gelerek yerleşiyorlar. 1900 yılında da dedem Şeker Mehmet Kilizman'a, Yukarımahalle'ye iki kardeşi de Yelki'ye yerleşiyor. Yaka Mahallesi'nin kuzeybatısında Acem Deresi mevkiine Girit'ten gelen Mehmet Ali Kâhya, akrabası Cangarlar da yukarı böl gede Giritli Mahallesi'ne yerleşiyorlar.

-Çocuklar, yani sizlerin okuduğunu biliyoruz kitaptan…

İlk okuyanlardandı babam. “Okuma yazmam olsa göğer merdiven kurarım” derdi! Güzelbahçe, okur yazar olmayan muhtarlar bile gördü…. Bizi okutmak istedi ailemiz. Büyük abim, okumayacağım, deyince “geç bu tarafa” dediler, arabacı olacağım demişti. Küçük abim iki yaş küçüğü, ilk okuldan sonra İzmir'e gitti, hukuk okudu. Sonra ablama geliyor sıra, İzmir’e kız çocuk göndermeyi göze alamadılar herhalde, burdaki köy okulunda okudu, o kadar. Böylece 61 yılına geldik ve Kız Lisesi’ne yazıldım. Hep maceraydı…

CHP İÇİNDEN ÇIKAN DEMOKRAT PARTİ

Güzelbahçe, Yunan mezalimini görmüş ataların torunları. Atatürk deyince akan sular duruyor! Cumhuriyete yurt toprağına bağlılık en çok onlarda. Gelgelelim, kitaptan öğreniyoruz ki o dönemde Demokrat Parti güç kazanmış, aradan sıyrılmış.

-Sizin orada DP hangi boşluktan yol buldu da güç kazandı?

İlk olarak muhtarlık seçimlerini kazandılar. İkinci dünya savaşı yıllarında köylü çok çekmiş, çiftçi çok çekmiş. Memur olmak iyiymiş, memurlar güvendeymiş. , ama köylüye aşar vergisi, yol vergisi çok yüksekmiş. Mendes'in gelmesiyle köylü refaha çıkıyor, rahatlıyor. İkincisi... ayrıcalıklar. Halk Fırkası var Güzel Bahçeli'de ve okuyan kesimler oraya gidiyor. 945’te bir muhtarlık seçimi var, hiç sandık falan yok seçimde, açık parmak hesabıyla kelle sayımı yapılıyor. CHP’li muhtar kendini muhtar ilan ediyor! Bu bir kırılma noktası olmuş. Yeni muhtar aşırı partizanlık yapıyor. Mesela Amerikan bezleri, yardımlar geliyor, kıtlık yıllarında hepsi CHP’li vatandaşlara dağıtılıyor. Halk, bu ayrıcalıktan çok çekmiş.

-2 bin nüfuslu bir yer diye yazmışsınız, herkes birbirini tanırken çok zor olmalı…

Halkçıların kahvesi, demokratların kahvesi ayrıydı. Birinin gittiği kahveye, diğeri gitmezmiş. Sonrasında bu çelişki derinleşti tabi…

YÜZYILIN KÖŞE TAŞLARI

İlginç bir şekilde, o dönemin DP damarları sonradan halka halka ANAP’a, çocukları ABD’de üniversite okumaya, dönüşte NATO’da çalışmaya geçiyorlar. Kitap, bunları bir film şeridi gibi gözler önüne seriyor.

Daha neler var neler… Güzelbahçe’ye gelen ilk elektriğin, ilk elektrik direğinin hikayesi mi dersiniz, çiftçinin sattığı ürüne konan fiyat sınırı mı? Yoksa bu üst sınırı az bulunca köylünün Kaymakam makamına çıkıp nasıl hakkını aradığını mı? Devlete bağlılık demişken, devlet kademelerinde yiyicilik ve ayrıcalıkların nasıl baş gösterdiği de kitapta yer alan kesitler arasında. Bu kadar değişimin bir yüzyıl içinde yaşandığına tanıklık etmek ayrı bir heyecan, hızdan başınız döndürüyor. Hepsi canlı bir anlatım ve gerçek tanıklıklarla Güzelbahçe’ye Yolculuk sayfalarında.

GİRİT İLE AKRABALIK

“Ayaz ailesi: Dedem Yunanistan'dan geliyor, Türkiye'yi geziyor. Kızılbah çe'ye geldiğinde, havası Girit'e benziyor diye buraya yerleşiyor lar. Annem burada doğuyor. Kurtuluş Savaşı'na kadar Rumlarla beraber burada yaşıyorlar. Tam kurtuluş savaşının içindeler. Annemler; Ege Denizi'nden körfeze giren gemileri görünce, Alibey Deresi'ne kaçtıklarını anlatırlardı.

“Ahmet Tügen: 1911 Girit doğumluyum. 10 yaşımdayken mübadeleyle Girit'ten geldik. Beş gemi bizi almaya geldi. 1. gemi Mudanya'ya, 2. gemi Mersin'e, 3. ve 4. Gemiler İzmir'e, 5. gemi Bodrum'a geldi. Biz bu raya gelmeden önce Bodrum'dan ve yakın yerlerden tek tük kaçak Yunan gelirdi. Biz onlara soruyorduk o zamanlar. Türkiye nasıl bir 19 ülke? Mudanya çok iyi değil, ada çok iyi değil (Bodrum), çok sı cak, Mersin eh bir derece iyi. Urla, Aydın güzel. Biz isteğimize göre hareket ediyorduk. Ama bir an evvel kaçma derdimiz vardı. Gemi yanaştı limana, bizleri tek tek aldılar, 80-90 hane Girit'ten gelen ler Çeşme'de kaldı. Sonra hareket ettik, biz Urla iskelesine geldik. 15 gün karantina süresi vardı, odalar yüksek perdelerle bölüktü. Urla Kaymakamı gelmiş. İsim isim soruyor: ‘Kandiya'da ne iş ya pıyorsunuz?’ Cevaplara göre Urla'ya ve Güzelbahçe'ye dağıttılar bizi. Girit'te çiftçilik yapıyorduk. Zeytinyağı ve bağcılık biliyorduk. (eşekarısı sesiyle Alman uçağı sesini karıştırıyor!)”

KİTAPTAN SEÇMELER

“Okulun (Vali Kazım Paşa İlkmektebi 1927) alt katının batı yönündeki bölümü Köy Enstitüsüy müş. Batı yönünde tek kanatlı genişçe bir demir kapıdan girilince demircilik atölyesi varmış. Bu atölyede çapa, kürek, pulluk (tarla yı sürme aparatı) yapımı öğretiliyormuş. Bu atölyenin bir bölümü de marangozluk atölyesiymiş. Güzelbahçe'de herkesin tanıdığı Demirci Mehmet Turan (Avcı Mehmet) buradan yetişmiş. Birçok marangoz da burada eğitilmiş.

KİLİZMAN-KLİZOMONOİ AKRABALIĞI

“Kilizman adının Ege'de kurulan 12 İyon kentinden biri olan Klizomonai (Urla ve çevresi) kentinden gelmektedir. Kızıl, Rusçada güzel demektir (Moskova'da Kızıl Meydan-Gü zel Meydan). 1917 Rus Çarlığının yıkılmasından sonra Kurtuluş Savaşı'nda kurulan Atatürk-Lenin dostluğuyla Kızılbahçe söylemi başladığı öne sürülür. Bir diğer gerçek; bölgede bazı kısımlarda toprağın kızıl kırmızısı oluşundan ve bol demir ihtiva etmesinden dolayı Kilizman adı bırakılarak Kızılbahçe adı verilir..

YILDIZTEPE ŞEHİTLİĞİ

"Bugün İstihkâm Okulu Komutanlığı olan Abdullahağa Çiftliği civarında bulunan bozuk yoldan ilerlerken İzmir'den kaçan Yu nanlıları koruyan bir İngiliz gemisinden açılan topçu ateşi esna sında 11 Eylül 1922 günü Seyisi Onbaşı Baki ile birlikte aldıkları şarapnel parçasının tesiri ile şahadete ulaştılar. Birliğinin diğer unsurları tarafından derhal şehit oldukları yere gömülerek bulun dukları yer işaretlendi. Birliği görevlerini tamamlamak üzere Ur la'ya devam etti. 1923 yılında bulundukları mezar açılarak her iki şehidimiz de bugün yattıkları Yıldıztepe Şehitliği'ne defnedildiler. Aynı gün Seferihisar ve Güzelbahçe’nin, bir gün sonra (12 Eylül) Urla’nın kurtuluş günü…” Bir de terör şehitleri var tabi… Güzelbahçe’nin terör şehitleri, gazileri, isim isim teker teker verilmiş.

“Çeşme başı sohbetleri, tarladan merkep üstünde dönenler, gezici halk kütüphaneleri (1950-1960), köyün tek sineması, maaşsız ebe nineler, kırık çıkıkçılar… Ramazan ayında evlerden cami hocasına ve müezzine verilen ramazan yemekleri… Hıdırellez kutlamaları…

“1 Ağustos Olgunlaşma Bayramı. Çiftçinin bereketli hasat günü, bağ bozumlarının yapıldığı

“İlk yağ fabrikası Urla’da. Zeytin koruma kanunları, zeytin ağacı ve yağ üretiminde dünyada birinciyiz. İspanya bizden sonra geliyor..!”

Sonraki Haber