Ziller kimin için çalıyor?
Teneffüs, öğle arası ve son ders zilleri öğrencinin en sevdiği sestir. Yelkovanı büyük bir titizlikle takip eden yüzlerce öğrenci, öğretmenlerin “Koşmayın!” nidalarına rağmen akın akın sınıftan dışarı çıkar.
'BİN ÖĞRENCİ O ZİLLERDE ÇOCUKLAR GİBİ ŞENDİK'
12 yılın sonunda unuttuğumuz ezberlerle dolu okullarımızda, cuma zilleri pazartesi zillerinden her zaman daha çok heyecan uyandırmıştır. Herkesi doktor, mühendis, avukat yapmaya çalışan eğitim sistemimiz, on yılda on beş milyon işsiz yaratmıştır her yaştan.
Dershane, özel ders ve test çözme yaşının ilkokul sıralarına indiği bu sistemde, mesleki ve teknik eğitim “öcü”dür. Masa Başı Fakültesi, Emeksiz Zenginlik Anabilim Dalı, Köşe Dönmecilik Programı, arkada bıraktığımız sistemin gençliğe dayattığı birinci tercihtir. Kripto para, saadet zinciri gibi dolandırıcılık piyasası da bu atmosferde karşılık bulmaktadır.
BACASIZ FABRİKA: ÜNİVERSİTE
Bir ile üniversite açıldığında o ilde kira fiyatları katlanıyor. Onlarca dönerci, fotokopici, kafe, apart açılıyor. Yeni binalar inşa ediliyor. Bu hizmet sektöründe yüzlerce personel istihdam ediliyor. İşsiz doktora öğrencilerine akademik kadro açılıyor. İşsiz kalacak gençlerin üniversite okuması sağlanarak işsizlik gizleniyor.
Bunun yanı sıra her ilde ortalama 100 bin öğrenci bulunmaktadır. Ayda asgari bin 500 harcadıkları göz önünde bulundurulursa her ile aylık ortama 150 milyon TL havadan giriş yapmaktadır. İhtiyaç fazlası akademik giderler bu hesaba dahil bile değildir. Bu denli büyük harcamanın sonucunda ise KYK borcuyla mezun olmuş, aldığı eğitimin üretim sektöründe karşılığı olmayan yüz binlerce işsiz mezun verilmektedir.
27 yaşına gelip hala sertifika-seminer peşinde koşan gençlerimizin sayısı her geçen gün artmaktadır. Şanslı olanlar asker, polis, bekçi olup “kendini kurtarmaktadır.” Kutsal meslekler, sistem içi çözüm haline gelmiştir.
GENÇLİK BEŞ'TEN BÜYÜKTÜR
Sn. Cumhurbaşkanımız uluslararası toplantıların hemen hepsinde “Dünya 5’ten büyüktür.” demektedir. Bu slogan, çok kutuplu yeni dünya düzeni bağlamında çok anlamlıdır. Peki ya gençlik? A, B, C, D, E’den oluşan 5 şık, gençliğin prangası değil midir? Gençliği de 5’ten kurtarmanın vakti gelmemiş midir?
Lehim yapmak, yemek pişirmek, ağaç aşılamak, süt sağmak, harç karmak, simit pekmezlemek, çeliğe su vermek, tarla sulamak hangi şıkla ölçülebilir?
'GENÇLER İŞ BEĞENMİYOR' MU?
Milli Eğitim Bakanımız Sayın Mahmut Özer’in Bakan Yardımcılığı görevinden beri mesleki ve teknik eğitimin üzerine düştüğünü görüyoruz ve yakından izliyoruz. Kalifiye eleman, ülkemizin en yakıcı ihtiyaçlarındandır. Masa başına göre yetiştirilen gençlik, elbette eğitimini almadığı işi beğenmeyebiliyor. İşi beğense de o işe zaten uygun değil. MEB’in son dönemde izlediği sektörle iş birliği içinde, planlı, yatırım alan ve özendirilen meslek liseleri stratejisi umut vericidir. Bununla birlikte “Ekonomik Kurtuluş Savaşı”ndan söz ediyorsak devrimci adımlara ihtiyaç vardır. İşsiz yetiştiren beton yığınları, kalifiye eleman yetiştiren atölyelere ve hatta eğitim fabrikalarına dönüştürülmelidir.
BACALI FABRİKALAR, ÜRETEN OKULLAR İSTİYORUZ
Savaşlar, namlular ve bacalardan tüten dumanla kazanılır. Düşman, askeri ve ekonomik bir saldırıda bulunduğunda “Ey düşman, biraz bekle, turizm sezonu açılsın, inşaat sektörü canlansın, ondan sonra karşılık vereceğim.” diyemezsiniz. Cumhuriyet’in temel sloganlarındaki gibi “Her Fabrika Bir Kaledir.” Ekonomik Kurtuluş Savaşı’nın, kalelere, askerlere ihtiyacı vardır.
Aile geçindirme sorumluluğu olmayan, kira vb. giderleri olmayan, ailesi üzerinden sağlık sigortası bulunan milyonlarca genç nüfusun burs niteliğinde makul bir maaşla çalıştığını ve ürettiğini düşünelim. Hem devletin hem milletin kazandığı ve zenginleştiği, insanların üretim içinde öğrendiği, aileden ekonomik bağımsızlığın ve sorumlulukların erken yaşta kazanıldığı bir toplum ortaya çıkar. Çarşı-pazar şenlenir. İnsanlar at-coin gibi kumarlar peşinde koşmaz. Gençler hayata borçla değil, yuvasını kurarak başlar. İşi-gücü olan toplumda suç oranı azalır. Bir de bu okulların sanat-spor faaliyetleriyle donatıldığını düşünelim. Ütopya kadar güzel, yarın kadar yakın, gerçekçi bir hayal.
Okul zilleri kimin için çalıyor? Geleceğin kalifiye elemanlarını yetiştirmek, üreten ve tam bağımsız Türkiye’yi kurmak için mi, soru bankalarında memur olacak işsiz mezunlar için mi?