Zühtü Arslan’ın 2028 planı

17 Nisan’da Anayasa Mahkemesinde (AYM) başkanlık seçimi yapılacak. 12 yıllık görev süresi dolacak olan Zühtü Arslan’ın bire bir görüşmeler yoluyla yarışacak aday konusunda nabız yokladığı belirtiliyor. Amaç ‘kontrol altında bir başkanın’ seçilmesi

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan'ın 12 yıllık görev süresi 17 Nisan 2024’te dolacak. Arslan'ın emekliliği nedeniyle AYM'de başkanlık seçimi yapılacak. 17 Nisan’dan önce yapılacak olan seçimler için şu ana kadar kesinleşmiş bir aday bulunmuyor. Ancak geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde aday olan İrfan Fidan'ın yeniden aday olacağı bekleniyor. AYM kulislerinin de başkanlık seçimi için hareketlendiği belirtiliyor. Emekliye ayrılacak Arslan'ın da bu konuda üyeler arasında nabız yoklamaya başladığı, Fidan'ın karşısında yer alacak ismi destekleyeceği konuşuluyor.

HENÜZ ADAY YOK

AYM'de Muammer Topal'ın görev süresinin dolmasının ardından AYM Başkanı Arslan da bu yıl emekli olacak. 17 Nisan 2012'de Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Zühtü Arslan'ın 12 yıllık görev süresi dolacak. Topal'ın yerine AYM'ye üye olarak Yılmaz Akçil seçildi.

Yeni üye, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından belirlenecek. Ancak başkanlık seçimi AYM üyeleri arasında yapılacak. AYM Başkanlığı konusunda şu an için adaylığını duyuran herhangi bir üye bulunmazken İrfan Fidan'ın yeniden aday olacağı belirtiliyor. Zühtü Arslan’ın da Fidan'ın karşısında yer alacak aday konusunda nabız yokladığı ve bu ismi destekleyeceği iddia ediliyor. Önceki seçimlerde Arslan’a destek veren üyelerin de bu kez Arslan’ın destekleyeceği adaya oy verecekleri konuşulanlar arasında yer alıyor.

ÖNCEKİ SEÇİMİN SONUCU

AYM Genel Kurulunda 2 Şubat 2023'te yapılan seçimde 15 üyeden 8'inin oyunu alan Arslan, üçüncü kez AYM başkanı olmuştu. Diğer adaylar İrfan Fidan 5 ve Kadir Özkaya ise 2 oy almıştı. Bu yıl yapılacak seçimlerde ise başkanlık için kaç üyenin aday olacağı henüz netlik kazanmadı. Ancak İrfan Fidan'ın yeniden aday olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

İÇTÜZÜĞÜ NE DİYOR?

AYM İçtüzüğünün, "Başkan ve Başkanvekillerinin Seçimi, Görev ve Yetkileri ile Üyelerin Yükümlülükleri" başlıklı 8. maddesinde seçimlere ilişkin şu hükümler yer alıyor:

"Başkan ve Başkanvekilleri, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkan ve Başkanvekili, Genel Kurul tarafından üyeler arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğuyla dört yıl için seçilirler. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Bu seçimlerde aday gösterilmez. Seçimler bu görevlerin sona ereceği tarihten önceki iki ay içinde Başkan tarafından gündeme alınır. Seçimin yapılacağı yer, gün ve saat en az yedi gün önce üyelere yazılı olarak bildirilir. Seçim işlerini yürütmeye Başkan yetkilidir. Başkanlık, Başkanvekillikleri, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı veya Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanvekilliğinde görev süreleri dolmadan boşalma olduğunda bu maddedeki hükümler çerçevesinde dört yıl için yeni seçimler yapılır. Yapılacak seçimlerde üyelerin ayrı ayrı adlarını ve soyadlarını taşıyan, aynı şekilde aynı renk kâğıda yazılmış ve Mahkemenin mührü ile damgalanmış, aynı büyüklükteki oy pusulaları, bir zarf içinde üyelere dağıtılır. Seçimler ayrı ayrı yapılır ve oylamada, üyelere dağıtılan bu pusulalar kullanılır."

ARSLAN'IN NİSAN PLANI

Aydınlık daha önce "Zühtü Arslan'ın nisan planı" başlıklı haberiyle, HDP kapatma davasındaki sürecin ayrıntılarını duyurmuştu. Buna göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı kapatma davasında son olarak dosya esas hakkındaki raporunu hazırlaması için raportöre gönderilmişti. Anayasa Mahkemesi raportörünün kısa süre içinde raporu tamamlaması durumunda Zühtü Arslan'ın kapatma davasını, emekli olacağı 17 Nisan 2024'ten önce görüşmek istediği iddia ediliyor. Arslan daha önce, HDP’nin hesaplarına bloke konulması kararına katılmayıp karşı oy kullanmıştı.

‘DIŞ MİSYONLARIN DESTEK VERDİĞİ PLAN’

Zühtü Arslan’ın kendisinden sonra mahkemeyi dışardan yönetmeyi, bunun için de kontrol edebileceği birini başkan seçtirmek istediği belirtiliyor. Aydınlık’ın Anayasa Mahkemesi’ne yakın kaynaklardan öğrendiğine göre Arslan, 5 üyeyle birlikte özel bir çalışma içinde. Aslan’ı yakından takip eden kaynaklar şunları kaydediyor: ‘Arslan ve ekibi yanlarına, duruma ve konjonktüre göre HDP tedbir kararında olduğu gibi (14 Mayıs seçimlerinin Cumhur İttifakı tarafından kaybedileceği, içinde CHP ve HDP’nin de olduğu ittifakın seçimleri kazanacağı tahminiyle) bir kısım üyeleri de alarak kritik konularda ülke ve millet menfaati aleyhine kararlar çıkarma “başarısını” gösterebilmektedir. Önümüzdeki mahkeme başkanlığı seçimlerinde kendisine bağlı 5 kişi içinden birini başkan seçtirmek için“gizli” diplomasi yürütüyor. Mahkeme içindeki Aslan’a bağlı oluşumun alternatif planlarından biri de, süresi 2-3 yıl kalan üyelerden birini başkanlığa getirip 2028’e ulaşmak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevden ayrılmasından sonra da kaldıkları yerden devam etmek. Bu plana bazı muhalif çevreler ve bazı dış misyonlar da destek vermektedir.”

AMAÇLARI: BATI GÜDÜMÜNDE ‘KURUMSAL EGEMENLİK’

Aydınlık’ın ulaştığı üst düzey yargı mensupları, ABD ve AB’nin, başını CHP’nin çektiği Batıcı muhalefetle birlikte “Anayasa Mahkemesi Devleti” için çalıştığını belirtiyor. Zühtü Aslan’ın temaslarını yakından izleyen isimler, “Sundukları önerilerle milli iradenin ve milli yargı yetkisinin yerine dar bir kadro yapılanmasına iktidar verilmekte, bir Anayasa Mahkemesi devleti kurulmaya çalışılmaktadır. Batı misyonların söz konusu anayasa değişiklik teklifi hazırlığında etkin şekilde yer aldığı bilinmektedir.” ifadelerini kullandı.

‘YARGISAL AKTİVİZM’

Muhalefetin ‘Anayasa Mahkemesi devleti modeli kurma amacı güttüğünü’ belirten kaynaklar milli egemenlik yerine kurumsal egemenliğin ve yargısal aktivizmin temel alındığının altını çiziyor: ‘Yeni sistemin adı her ne kadar güçlendirilmiş parlamenter sistem olarak belirtilse de esasında parlamenter sisteme dönüşü değil adeta bir Anayasa Mahkemesi Devleti modelini önerilmektedir.’

Aydınlık’a konuşan yüksek yargıya yakın isimler ‘Anayasa Mahkemesi olağanüstü güçlü bir konuma getirilmekte sanki bir anayasal yargıçlar rejimi kurulmak istenmektedir. Örneğin öneri kapsamında Anayasa Mahkemesine; yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözme yetkisi verilmekte, Mahkeme, Devletin tüm organları ve işleyişi üzerinde tek yetkili makam konumuna taşınmaktadır.’ diyor.

‘TÜM ORGANLARIN ÖNÜNE GEÇİRİYORLAR’

Batı devletlerinin muhalefetle birlikte Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini ölçüsüz şekilde genişletmek ve Mahkemeyi milli irade ile doğrudan ve dolaylı şekilde belirlenen tüm organ ve yapıların önüne geçirmeye çalışmakla suçlayan kaynaklar ‘Değişiklik teklifinin 148. maddesinde herkesin Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde düzenlenen hak ve özgürlüklerden birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceği belirtilmiştir. Mevcut Anayasamızda yer alan hükümde ise Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki hakların ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulabileceği düzenlenmiştir. Önerdikleri hüküm Anayasa Mahkemesine başvurulabilecek hak kategorilerini ve Anayasa Mahkemesinin görev alanını ölçüsüz şekilde genişlettiği görülmektedir.’ diyor.

‘MİLLİ YARGININ DEVRİ İZLENİMİ VERİYOR’

‘Muhalefetin önerilerinde yer alan düzenlemeler, Anayasa Mahkemesini ulusal bir mahkeme olmaktan çıkarmakta, Mahkemenin yapacağı norm denetimlerinde ve bireysel başvuru incelemelerinde milletlerarası anlaşmalar ölçü norm olarak kabul edilmektedir.’ diyen kaynaklar söz konusu hükümlerin milli yargı yetkisinin ve milli hukuk düzeninin bir anlamda uluslararası mercilere devri izlenimi vereceğini belirtiyor. Üst düzey yargı bürokratlarının aktardığı bir değerlendirme de şöyle: Muhalefetin önerisiyle milli iradenin ve milli yargı yetkisinin yerine dar bir kadro yapılanmasına iktidar verilmekte, bir Anayasa Mahkemesi devleti kurulmaya çalışılmaktadır. Batı misyonların söz konusu anayasa değişiklik teklifi hazırlığında etkin şekilde yer aldığı bilinmektedir. Onların Anayasa Mahkemesine ilişkin stratejisi de devlet üstünde kendilerinin rahatlıkla etki edebilecekleri bir Anayasa Mahkemesi vesayeti kurmaktır. Anayasa Mahkemesi de fiilen bu stratejiye uygun şekilde çalışmakta ve yetkilerini bilerek ya da bilmeyerek yahut kısmen farkında olmadan kötüye kullanmaktadır.

Sonraki Haber