1 Kasım’dan sonra tufan!
Küresel ekonomide ciddi durgunluk var. Çin ve Japonya’da büyüme oranları düşüyor. IMF gelişmekte olan ülkelerde finansal risklerin arttığını söylüyor. Dünyanın gözü FED’in atacağı adımlarda. FED’in küresel normalizasyonu garanti altına alıcı ve büyümeye yumuşak geçiş yapmayı sağlayıcı politikalar üretmesi gerektiği IMF dahil tüm ekonomik çevrelerce ifade ediliyor.Yani dünya ekonomisi bir bunalımda.
EKONOMİMİZ ÇÖKÜŞTE!Ülkemizde döviz rezervleri eriyor. Merkez Bankası faizleri artırmıyor ama piyasa faizleri almış başını gidiyor. Türkiye’ye sıcak para artık gelmiyor ve çıkıyor. Yabancı yatırımcının yatırım yapma isteği yok. Bankalar alacaklarını tahsil etmekte sıkıntıya girmiş durumdalar. İş dünyası tüm yatırım ve iş kararlarını ertelemiş ve tedirgin bir şekilde bekliyor. Kredi borçlarını nasıl ödeyeceğini ve yeni finansman kaynağını nasıl bulacağını düşünüp duruyor. Hele 1 Kasım geçsin bakalım, diyen diyene. Yoksulluk ve işsizlik sosyal patlama yaratacak boyutta. Suriyeli mülteciler ülkemizin hem ekonomik hem de sosyal yapısına ağır bir yük getiriyor. Bu maliyetin tamamı yanlış dış politikalar yüzünden Türkiye’nin üzerinde kalacak gibi gözüküyor.
ÇÖKÜŞÜN MİMARI AKPAKP son dönemde ekonomide çöküşün en önemli aktörü. Reis istemediği için yapılmayan yapısal reformlar nedeniyle, ekonomik çöküş ağır bir fatura ödetmek üzere bizi bekliyor.Ama buna rağmen seçimlerle ülke zaman kaybetmeye devam ediyor. Seçim vaatleri ise tam bir popülizm ve gerçekleştirme şansı -hele önümüzdeki dönemde- her partinin, her iktidarın yerine getiremeyeceği temennilerden ibaret. Partiler vaatlerinin maliyetini milli gelire oranı ile ölçüyor. CHP’nin vaatlerinin maliyetinin milli gelire oranı yüzde 9’muş. AKP’nin yüzde birmiş. Efendim, 550 milyar liralık bir bütçe büyüklüğünde AKP’nin vaatlerinin büyüklüğü 20 milyar lira ile önemsiz bir nispi paya sahipmiş; bu nedenle gerçekçi imiş. Falan filan...Ülke ekonomisi küresel ekonomi içinde en kırılgan beş ekonomiden biri. Yukarıda saydığımız,saymadığımız ama yıllardır söylediğimiz ekonomide yapılan temel hatalar -ki AKP’yi her zaman tartışmasız destekleyen tüm çevreler ekonominin çöküş aşamasında olduğunu artık söylüyorlar veya söylemek zorunda kaldılar- ekonomide yapısal dönüşümü zorunlu kıldığı halde partiler ekonomik vaatlerle seçmeni bir kez daha uyutma amacıyla seçim yarışı yapıyorlar.
EKONOMİ BİR BOMBA!1 Kasım’da kim iktidara gelirse gelsin, hangi hükümet kurulursa kurulsun ekonomi bir bomba olarak kucakta olacak. Bu bomba nedeniyle tüm ekonomik vaatler unutulacak ve büyük krizden çıkış için yine canımıza ot tıkanacak. Sıcak para, yabancı sermaye ve dış kredi gelmeden ekonomiyi çeviremeyeceklerini görecekler. Parayı verecek ülkeler siyasi ödünler isteyecek ve partiler kimliklerine bakmadan bu ödünleri kabul etmek zorunda kalacaklar.
SAĞDUYULU BİR HÜKÜMET ŞARTBu nedenle ülkeyi dış politika, siyasi ve ekonomik anlamda bugünlere getiren AKP’nin tek başına artık bu ülkeyi yönetmemesi lazım. Eğer vatandaş hâlâ ve bütün bunlara rağmen AKP’ye bir teveccüh gösteriyorsa bu teveccühün bir koalisyon hükümeti sonucunu doğurması en uygun olanıdır. Çünkü bu ekonomi AKP elinde daha da kötüye gider. Reis halktan aldığı moralle Merkez Bankası yasasına el atar. Yine kükrer. Yapısal reformlar ertelenir ve ülke çok daha ağır bir bunalıma girer. AKP yok olma sürecinde zaten;o yok olup gider ama olan ülkemize ve halka olur.Dünya düşük yoğunluklu bir savaş içinde iken ülkemizi bu büyük krizden, sağduyu sahibi donanımlı ve dengeli siyasetçiler çıkartabilir. Bu bakımdan 1 Kasım seçimlerinde halkımızın bu dengeyi sağlayıcı bir tercih ve kararlılık göstermesi lazım. Artık lazım... Artık beklemekteyiz... Yetti artık!