1 Mayıs ve Avrasya Seçeneği

“Küreselleşme”, emperyalist sistemin Ezilen Dünya’yı “devletsizleştirme, vatansızlaştırma ve milletsizleştirme” saldırısıdır. Bu saldırı geri püskürtülmüştür. Saldırının en önemli tarihsel sonucu, Ezilen Milletlerin “devlet”, “vatan” ve “millet” kavramlarını yeniden keşfi olmuştur. Tarihin çarkı, biraz da “kul sıkışmadan Hızır yetişmez” söylemi uyarınca döner. İnsanlık, varlık - yokluk sorunlarıyla karşı karşıya kalınca, mevcut toplumsal sistem kendini tüketip sürdürülemez hale gelince, tarih yazarak bu sorunsaldan çıkışı sağlayacak güç belirginleşir.

KÜRESELLEŞMENİN GERİ TEPMESİ
Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Doğu Avrupa ülkelerinin emperyalist sisteme tamamen savunmasız biçimde eklemlenme yolunda adeta yarışa girmeleri, bütün dünyayı sarsmıştır. Bir süreliğine de olsa, dünyanın tümünün Pax Americana altında tek bir küresel pazara dönüşmesi, karşı konulmaz bir doğa yasası muamelesi görmüştür. Ama bu sürecin tarih açısından kayda değer en önemli sonucu, Ezilen Dünya’nın kendi içinden emperyalist sisteme seçenek oluşturan bir Gelişen Dünya çıkarması olmuştur. Bugün dünyada inisiyatif her geçen gün daha çok emperyalizmden Ezilen-Gelişen Dünya’nın eline geçmektedir.

NEOLİBERALİZMİN İKİ ÖNEMLİ SAVI
Neoliberalizmin küreselleşmenin önünü açmak için 1980’lerde başlattığı ideolojik taarruzun belki üstünde yeterince durulmayan iki önemli unsuru daha vardır. Bunlardan biri, işçi sınıfının “bilimsel teknolojik devrim” sonucu kendiliğinden tarih sahnesinden silinmekte olduğu savıdır. Bu savın ardında yatan hedef ikilidir. Ezilen milletlerin omurgasını oluşturan emekçi sınıfları silikleştirmek, milleti belkemiğinden yoksun bırakır. Toplumsal bir organizma olarak milleti bir “yumuşakça”ya dönüştürmek, sahnede feodalizme ait etnik ve dinsel temelli oluşumlara yer açar. Söz konusu savın hedeflediği birinci sonuç budur. İkinci amaç ise, bilimsel sosyalizmin ezilen milletlerin yol göstericisi olmasına son vermektir. Çünkü bilimi sahibinden yoksun bırakmak, onun geleceğin kurulmasının temel aracı olmaktan çıkarılması anlamına gelir.
Neoliberalizm, bilim karşıtıdır. “Tarihin ve bilimin sonuna gelindiği” savı, insanlığı geleceksizleştirmeyi amaçlar. Bilimi, hemen ve doğrudan “işe yarar” bilgilerin üretilmesine kısıtlama gayreti, onu Aydınlanma’nın kaynağı olmaktan çıkarmak içindir. Bilim hayatın kıyısına sürgüne göndermek, bugün bütün dünyanın üstüne karanlık bir bulut gibi

‘ALTIN ÇAĞ’IN İŞARETLERİ
Emperyalist sistemin emekçi sınıfların yeryüzünden silindiği bir dünya hayalinin, Con Ahmet’in herhangi bir enerji gerektirmeksizin kendi kendine durmadan çalışan “devridaim makinesi”nden bir farkı yoktur. Emekçi sınıflar, ancak herkesin emekçileşmesiyle ortadan kalkar. Bugün iletişim teknolojisinin ulaştığı düzey, herkesin soluğunun izlendiği bir polis devletini mümkün kıldığı gibi, “doğrudan demokrasi”ye geçişin olanaklarını da içinde barındırmaktadır. Otomasyon, insanlığın büyük bölümünün “fuzuli” hale gelmesine yol açabileceği gibi, zorunlu çalışma saatlerinin azaltılması sayesinde herkesin bilim, sanat ve kültür etkinliklerine etkin biçimde katılımını da sağlayabilir. Gen teknolojisi, biyolojik kırım silahlarının yapımıyla sonuçlanabileceği gibi, kıtlığın yerini bolluğun aldığı bir dünya da yaratabilir.

1 MAYIS AVRASYA SEÇENEĞİ’NİN BELKEMİĞİDİR
1 Mayıs, Avrasya için vatan ve emek mücadelesinin birleşmesinin simgesidir. 1 Mayıs, bilimin “hayatta en gerçek yol gösterici” haline getirilmesinin günüdür. 1 Mayıs, ezilen milletlerin omurgasını oluşturan emekçilerin uluslararası dayanışmasını temsil eder. 1 Mayıs’ın insanlığın geleceğini aydınlatan bir işaret fişeğidir. 1 Mayıs, Avrasya Seçeneği’nin belkemiğidir. Bize bu gerçekleri edimleriyle her gün yeniden anımsatan, emperyalizmin kendisidir.