1 Mayıs’a gölge düştü

İngilizce’de onlara NGO derler. Açılımı Non Governmental Organizations, yani Hükümet Dışı Örgütler demektir. Bizde onlara Sivil Toplum Örgütleri denir. Amaçları hükümet ile hiçbir ilgisi olmadan temsil ettikleri kesimlerin çıkarlarını korumak ve bu çıkarları çoğaltmak için hükümetler üzerinde baskı kurmaktır. Sivil Toplum Örgütleri işçi-memur sendikalarıdır, meslek odalarıdır, değişik amaçlı derneklerdir. Bunlar zaman zaman meydanlarda yaptıkları eylemlerde, genellikle hükümet politikaları karşıtı görüşlerini sergiler ve isteklerini dile getirirler. 1 Mayıs günleri özellikle emekçilerin sömürüye karşı direndikleri önemli bir gündür. O gün ezilenler, horlananlar meydanlarda dayanışma içinde insanca yaşamanın özlemini dile getirirler.

DİSK KURULDUĞUNDA ÇOK SEVİNMİŞTİK
Günümüzde keskin muhalefet yapmak, belli bir ideolojiye hizmet etmek için DİSK’in öncülüğünde filmlerdeki maskeli dörtler gibi bir araya gelmiş olan KESK, TMMOB, TTB sürekli yanlış yaparak DİSK’in adını fena halde yıpratmaktadırlar. Oysa 1968’de DİSK kurulduğu zaman ne kadar sevinmiştik. Türk-İş’in Amerikan modeli sendikacılık anlayışına kılıç çekerek siyasal sendikacılık yapacak ve yıllarca yerlerde sürünen işçi hareketini şaha kaldıracak diye büyük umutlar beslemiştik. Bir süre öyle oldu. Sendikaların, siyasete ağırlığını koymadığı sürece sürekli kaybedeceğini kanıtladı. Eylemler yaptı; işçileri ve toplumu siyasal sendikacılık konusunda eğitmeye çalıştı. Üyelerine önemli kazanımlar sağladı. 2002’den sonra ne olduysa oldu, DİSK değişmeye başladı. Bu değişimin kökeninde, HDP’nin kazandığı Belediyelerin işçilerini, Genel-İş Sendikası’na girmeye zorlaması ve Genel-İş’i de Kandil politikalarına mahkum etmesi yatıyordu. Oysa o Genel-İş’e Abdullah Baştürk’ün başkanlığı sırasında beş yılımı vermiş ve Genel-İş’i yurt içinde ve yurt dışında yaptığımız eylem ve çalışmalarla sendikacılığın zirvesine taşımıştık. Genel-İş, Türk-İş’in üyesi ama Türk-İş’e şiddetle muhalifti. Sosyal Demokrat Sendikalar hareketini başlattı ve Türk-İş’i çok salladı. Bu girişim Türk-İş yönetimini ele geçiremedi ve etkisini yitirdi. Sonradan HDP güdümüne giren Genel-İş, DİSK’e yön vermeye ve çok ciddi yanlışlar yapmaya ve yaptırmaya başladı.

SENDİKALAR SİYASETİN EMRİNE GİRİNCE BİTER
Sendikalar, siyasal iktidar üzerinde etkili olduğu ve onun politikalarına yön verdikleri sürece sınıfına hizmet eder. Siyasetin emrine girdiği, iktidar partisi tarafından güdüldüğü sürece sınıfına ihanet eder. Tıpkı bugün Türk-İş’in yaptığı gibi. Yapılan işçi sınıfına yaraşan sendikacılık değil AKP’ye yalakalıktır. AKP bu yüzden tereddüt etmeden işçi haklarını buduyor çünkü uslu bir kedi gibi kucağında mırıl mırıl uyuttuğu, beslediği, büyüttüğü Türk-İş gibi bir kuruluş var. İşçiyi yok sayan siyasetlere karşı dik duracak diye beklediğimiz DİSK ise başka sularda kulaç atıyor. Bunun örneğini de geçen 1 Mayıs’ta verdi. Taksim ısrarından dönerek Bakırköy’de yukarıda andığımız diğer üç kuruluşla birlikte 1 Mayıs’ta varlığını kanıtlamak doğru bir karardı ama orada sergilenen sahneler DİSK adına utanç verici idi.

DİSK KENDİNE GELMELİ KANİ BEKO İSTİFA ETMELİDİR
Toplantı meydanına işçi söylemleri yerine HDP ve PKK söylemleri egemen oldu. “Biji Apo” sesleri arasında PKK bayrakları dalgalandırıldı. PKK marşı söylendi ve tüm bunlar olurken Kani Beko kürsüde konu mankeni gibi sessiz kaldı. Bu yanlışı düzeltmek için müdahale etmedi, edemedi veya ettirmediler. Bir lidere yakışan topluluklara egemen olması, onları yönlendirmesidir. Kani Beko bunu yapamadı ve lider olmadığını kanıtladı. Böylesi PKK organı görüntüsü vermek DİSK’e yakışmıyor. DİSK, en kısa zamanda eski günlerine dönmeli, ‘işçi sınıfının devrimci savaşçısı’ kimliğini yeniden kazanmalı; bunu yapamıyorsa adını o gün sergilenen söylemlere uygun olacak biçimde değiştirmeli ve DİSK’in o muhteşem adını kirletmekten vazgeçmelidir.