100. Yıl ‘hikâyeleri’ anlamlı ve köklüdür

Yarın İzmir'in kurtuluşunun 100. Yıl'ı... Emperyalizmin buyruğundaki işgal ordusunun denize dökülüşünün 100. Yıl'ı... 5 yıldır, yakın tarihimizde Osmanlı'nın çöküşüyle başlayan ve ardı sıra nice başarı ve zaferle taçlanan yüz yıllık dönemin acı ya da mutlu olaylarının 100. yılından geçiyoruz sırayla; üzülüyor veya kutluyoruz. Nitekim iki hafta önce 26 Ağustos Büyük Taarruz'unun 100. Yıl'ıydı. 30 Ağustos zaferi emperyalizme karşı küresel ölçekte kazanılmış, kalıcı ilk zaferdir. Her zaman övünç kaynağımız olan aydın ve kahraman askerlerimizden Soner Polat'ın da anımsattığı gibi, "Zaferden sadece 8 gün sonra Mahatma Gandi'nin yorumu", bu tarihsel gerçeği apaçık vurguluyor: "Şimdi mazlum ve tutsak uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptir. Mustafa Kemal'in utkusu, dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır!"

Büyük önderin "Ya istiklal ya ölüm!" şiarını zafere taşımasının kaynağı, yine Polat'a göre, çok açıktır: "Atatürk, hayaller dünyasından, Batı romantizminden beslenen bir devlet adamı değildir. Emperyalizmin niyet ve maksadını anlamış, ülkenin bütün kaynaklarını bir amaç etrafında toplamıştır."

30 AĞUSTOS SABAHI

Satranç tahtasının her karesinde görev ve değerlerin tek tek hesaplanıp işlenerek saati gelince eyleme geçirilmesi misali örülen zaferin hemen öncesindeki saatleri şöyle anlatır Atatürk (Dumlupınar, 30 Ağustos 1924 konuşması): Afyonkarahisar belediye binasında dinlenmektedir. Batı Cephesi Harekât Şubesi Müdürü Tevfik Bey, tüm karargâh ve birliklerin ileri hatlarından gelen raporlara göre gecenin ilerleyen saatlerinde oluşturduğu haritayı cephe komutanı İsmet Paşa'ya gösterince o da derhal Başkomutan'a gönderir. Haritada Türk birlikleri düşmanın önemli kuvvetlerini kuzeyden, güneyden, batıdan çevirmiş durumdadır. Mustafa Kemal'in günlerdir hazırlanmasına çalıştığı durum işte oluşmuştur. Fevzi ve İsmet Paşalarla yaptığı üçlü toplantı sonrasında tarihî emir için karar verilir: Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!

ÇARPICI AYRINTILAR

Mustafa Kemal, cephedeki gelişmeleri anbean yansıtıyor: "İsmet Paşa'nın karargâhta kalıp genel durumu yönetmesini uygun gördüm. Fevzi Paşa Hazretleri kuzeye hareket ederken ben de otomobil ile şimendifer yolunu izleyerek batıya hareket ettim. ... 4. Kolordu'nun bütün fırkalarıyla ve sürat ve şiddetle, Çalköy'ün batısındaki düşmanın ana kısmını kuşatacak surette savaşa zorlamasını emrettim."

İlerleyen saatlerde peş peşe gelen çeşitli rütbedeki esir subaylarla görüşürken, bir kurmay subayı savaş sonucunu haber vermiştir: "Zavallı, verdiği bilgiler arasında General Trikopis'in ve 2. Kolordu Kumandanı General Diegenis'in de çember içinde bulunduğunu açıklamış oldu." Mustafa Kemal, derhal Kemalettin Paşa'ya bütün düşman generallerinin esir edilmesi emrini telefonla iletir. "Zavallı esir subay, benim bu emrimi işitir işitmez ikram ettiğim çayı içemeyerek büyük bir baygınlık geçirir."

Böylesi nice ayrıntıyı aktaran Mustafa Kemal Paşa, olayların yaşandığı hiçbir kareyi kaçırmaksızın sürdürür: Efendiler, ağustosun 31. günü öğle saatlerinde yine bu Çalköy'de, yıkık bir evin avlusunda İsmet ve Fevzi Paşa'larla buluştuk. Kırık kağnı arabalarının döşeme ve oklarına ilişerek, bundan sonraki durumu değerlendirdik. Kazandığımız meydan savaşının bütün savaşı sona erdirebilecek önem ve büyüklükte olduğunda birleştik.

ZAFERİN ANLAMI VE BÜYÜKLÜĞÜ

Savaşın neliği üzerine değerlendirmesi ise, Mustafa Kemal'in yalnızca askerî başarıyla yetinmeyip ulusal bütünlük doğrultusunda ilerlemeye yönelik kuvvetleri her alanda geliştirme programının habercisidir: 

"Efendiler! Savaş, sonunda meydan savaşı, yalnızca karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı, milletlerin bütün varlığıyla, ilim ve fen sahasındaki düzeyleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddi ve manevi kudret ve erdemleriyle ve her türlü araçlarıyla çarpıştığı bir sınav alanıdır. Bu alanda, çarpışan milletlerin gerçek kuvvet ve değerleri ölçülür. Savaş yalnız cismanî kuvvetin değil, bütün kuvvetlerin, özellikle ahlaki ve kültürel kuvvetin üstünlüğünü ispat derecesine varır."

30 Ağustos'un anlam ve büyüklüğü anlaşılmadan, zaferin çeyrek yüzyılda kazandırdıklarını 70 yıldır emperyalizm karşısında birer birer yitirişimizin anlaşılması olanaksızdır.