100 yıllık aşkın ıstırabı


Türk sineması 100 yaşında... Tabii Türk sinemasıyla seyircisi arasındaki büyük aşk da.
İstanbul Modern’de alay-ı vâlâ ile açılan “100 Yıllık Aşk” sergisi zaten bu bitmeyen gönül macerası üzerine.
Ne de olsa hakkında destanlar yazılsa az! Öyle bir aşktır ki bu, çoğu romantik film yanında yaya kalır.
Bir kere fırtınalıdır. Bir dönemi diğerine benzemez. İnişleri, çıkışları, dalgalanıp da duruluşları vardır.
Bir bakmışsınız aralarından su sızmıyor, gişelerin önlerinde kuyruklar, kuyruklar...
Sonra bir de bakmışsınız millet sinema salonlarının yolunu unutmuş. Her yerde boş koltuklar.
Yılda yüzlerce filmin çekildiği, seyirciyle sinemanın tekrar tekrar seviştiği zamanlar var.
Bir de yılda ite-kaka 5-10 filmin ancak üretildiği, sinemayla seyircinin yatakları ayırdığı zamanlar.
Seyirciyi takmayan filmler çekilir bir dönem. Sanki sinema kendisini terk eden sevgiliye trip atmaktadır!
Ama birden küllerinden doğar yine aşk, alev alev yanar. AVM sinemasındaki üç filmin ikisi Türk filmi oluverir.
Sonraki yıl tam tersi olur ama: Yerli filmlerle sinema seyircisi birbirini sokakta görse selamlaşmaz.
Sanki o kadar film çekilmemiş, yıldızlar parlayıp sönmemiş, mendiller ıslatılıp kahkahalar atılmamıştır.
Bazen de araya karakedi girer: 70’lerin sonlarında televizyonun hayatı istila edişi gibi mesela.
Ya da seks filmleri furyasının ailelerin ayağını sinema salonlarından temelli kesişi gibi.
Ama nasıl ki su her zaman yolunu buluyorsa, onlar da yeniden kavuşmanın bir yolunu bulurlar hep.
Nabokov’un sözünü sinemamıza uyarlarsak: Esas olaylar perdedeki karakterler arasında geçmez. O filmin kendisiyle seyirci arasında geçer.
Bu tutkudan dolayıdır ki Hollywood filmleri bile televizyonda Kemal Sunal’ın bileğini bükememiştir.
Bu tutkudan dolayıdır ki bugün Yeşilçam formüllerini en iyi uygulayan diziler reyting şampiyonu olmaktadır.
Bu tutkudan dolayıdır ki en kötü Türk filmleri bile toplumsal hafızamızın birer parçasına dönüşmüştür.
Bu tutkudan dolayıdır ki “Sevmek Zamanı”, “Hudutların Kanunu”, “Selvi Boylum Al Yazmalım” ya da “Muhsin Bey” gibi dünya çapında başyapıtlar üretmiştir Yeşilçam.
Türk sinemasıyla seyircisinin ilişkisinde bir senaryoda olması gereken her şey var: Aşk, nefret, tutku, fırtına, ihtiras...
Bu yüzden 100 yıllık aşkı anlatmaya belki de sergiler yetmez. Bunun asıl filmini yapmak gerek.