14 Haziran görüşmesi ve savaşın asıl cephesi

NATO’nun Devlet ve Hükümet başkanları zirvesi yarın yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden da bu Zirve kapsamında görüşecek. Masadaki konular belli. ABD tarafı, Türkiye’nin başta S-400 alımı olmak üzere Rusya ile geliştirdiği ilişkilerini, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm için girişimlerini, Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerini korumak için uyguladığı politikaları, Karabağ’da Azerbaycan’ı desteklemesini, Astana ortaklığını, Suriye ve Irak’ta PKK’ya yönelik harekatlarını sona erdirmesini istiyor. Bunu da açık ve pervasız bir şekilde ilan ediyorlar.

TÜRKİYE İÇİN DURUM

Peki, Türkiye’den bu konuda bir geri adım işareti var mı? ABD tarafı geri adım olduğuna dair bir propaganda yürütüyor. Oysa yapılan açıklamalara bakılınca bir geri adım görünmüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda “NATO zirvesindeki oturumlarda herhangi bir geri duruş asla olmayacak” dedi.

Ayrıca ABD’nin özellikle S-400 konusundaki pervasız taleplerine ret yanıtı verildiği basına yansıdı. (Hande Fırat, Hürriyet, 8 Haziran 2021)

Daha önemlisi, kulislere yansıyan bilgilere göre, Türkiye’nin bu konudaki duruşu nedeniyle ABD, “S-400’lerin ikinci partisini almayın” noktasına gerilemiş durumda.

'TÜRKİYE İLE ABD ARASINDA EN BÜYÜK PROBLEM'

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Türkiye-ABD ilişkileri konusundaki açıklamaları meseleyi biraz daha berrak şekilde anlamaya yarıyor. Akar, şöyle diyor:

“Türkiye ile ABD arasında en büyük problem ne F-35 ne S-400 ne de başka bir şey. En büyük problem PKK/YPG terör örgütü meselesidir. Ortaya attıkları problemler öyle veya böyle çözülür ama çözemeyeceğimiz bir problem var. Bizim milletimize, birliğimize, beraberliğimize kasteden bir PKK var. PKK’dan hiçbir farkı olmayan YPG var. YPG’ye TIR’lar, uçaklar dolusu silahlar götürüyor, YPG ile işbirliği yapıyorlar. Israrla ve inatla YPG, PKK değil diyorlar. Biz de bunu kabul etmiyor, bu aklımıza hakaret, diyoruz. PKK eşittir YPG olduğu çok açık. ABD’li müttefiklerimizin anlaması gereken şey bu, bu konuda kararlıyız. Türkiye’nin kişiliği, kimliği, egemenliği, bağımsızlığı var. 40 seneden beri asil milletimizin başına bela olan terörü bitirmekte kararlıyız.” (Hürriyet, 7 Haziran 2021)

Akar’ın dikkat çektiği nokta Türkiye ile ABD’nin namlu namluya karşılaştığı asıl cephedeki mevzilenmeyi ortaya koyması bakımından önemli. ABD ile ilişkilerde bütün diğer gelişmeleri belirleyen çelişme de aslında burada düğümlenmektedir.

PKK, Türkiye’yi, Suriye’yi, Irak’ı, İran’ı bölmek için ABD’nin kullandığı stratejik bir araçtır. Türkiye için bu konuda herhangi bir geri adım atmak mümkün değildir. Türkiye’nin stratejik mevzilenmesi de buna göre şekillenmektedir

MGK TOPLANTISI’NDA İLAN EDİLEN KARARLILIK

2 Haziran’da yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonunda açıklanan bildiri de bu mevzilenmeye uygun kararlılığı ortaya koymaktadır. Bildiride, açıklanan politikalar Erdoğan-Biden görüşme masasına gelecek konularla ilgili Türkiye’nin nasıl bir duruşu olduğunu ilan etmektedir.

Bildiride özetle şu konular vurgulanmıştı:

-Suriye ve Irak’ta PKK’ya karşı, ülkemizin sınırları ve komşularımızın güvenliğini sağlama amaçlı olan harekatlar kesintisiz bir şekilde sürdürülecek.

-Kıbrıs’ta egemen, eşit, bağımsız iki devletli çözüm yaklaşımı kararlılıkla uygulanacak ve Kıbrıs Türk halkının menfaatleri için her türlü tedbir alınmaya devam edilecek.

-Ege ve Akdeniz’de hak ve menfaatlerin korunması için çalışmalar sürdürülecek.

-İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları savaş suçu kapsamındadır.

Tüm bunlar, 14 Haziran görüşmesine giderken ABD’nin tavize zorladığı başlıklarda Türkiye’nin geri adım atmayacağını ilan etmesi anlamına gelmektedir. Fakat ABD’yi geriletecek esas adım, Türkiye’nin, PKK’yı bitirmek için Suriye ile işbirliği yaptığını ilan etmesi olacaktır. Bu hamle, ABD’yi de içerideki bozguncu takımını da ters köşeye yatırır.