15 Temmuz’da kim kaybetti

15 Temmuz darbe girişiminin iki kaybedeni var. İlki darbenin arkasındaki ABD, ikincisi Tayyip Erdoğan.
Türk Ordusu’nun askeri anlamda güçlendikçe iddialı hale gelmesi, Orta Doğu’ya yönelik politikalar geliştirmeye başlaması, Türkiye’ yi ABD için daha zor ve güvenilmez bir müttefik haline getirmiştir.
O zaman yapılması gereken Türk Ordusu’nun omurgasını meydana getiren tam bağımsızlıktan yana olan, Cumhuriyetin temel değerlerine bağlı Atatürkçü askerlerin tasfiye edilmesiydi.
Bu tasfiye işlemi, FETÖ örgütüne mensup polis, savcı ve hakimler eli ile Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk gibi davalarla gerçekleştirilmiştir.
Yani Türk Silahlı Kuvvetleri bir anlamda ABD’nin istediği şekle sokulmuştur.
Ama birşeyi, ordu içindeki hala varolan Atatürkçü askerlerin varlığını, hesap edememişlerdir. Son darbeyi vurmaya teşebbüs ettikleri anda da, Silahlı Kuvvetler içindeki vatansever askerlerin ve halkın desteği ile bu darbe önlenmiş ve ordu içindeki FETÖ mensubu vatan hainleri tasfiye edilmiştir.

BİAT YERİNE LİYAKAT
Bu tasfiyeden sonra yıllarca zindanlarda yatan vatansever askerler göreve çağrılmışlardır.
Bu Amerika’nın Türkiye üstüne oynadığı oyunda kaybettiği en önemli ayaktır.
Vatan hainlerinin darbe girişimi sonrası Tayyip Erdoğan gerek Türk Silahlı Kuvvetlerine gerekse diğer tüm kamu kurum ve kuruluşları ile eğitim sektöründeki terör örgütü üye ve yandaşlarını tasfiye etmek zorunda kalmıştır.
Tayyip Erdoğan, kendisine yakın iyi eğitilmiş kadrolarının olmadığını bildiği için uzun süre, bugün lanetlediği hakaretler yağdırdığı Fethullah Gülen ile uzlaşma aramıştır, “Bitsin bu hasret”, “Ne istedinde vermedik” sözleri bunun göstergeleridir.
Şimdi artık Tayyip Erdoğan normale dönecek biat yerine liyakata önem vermek zorunda kalacaktır, diğer bir söylemle laik kesimlerle uzlaşmak zorunda kalacaktır.

PSİKOLOJİK DARBE
Tayyip Erdoğan darbe gecesi, yıllardır baskı uyguladığı, yok etmeye çalıştığı merkez medya kuruluşlarının ne kadar önemli oluğunu yaşayarak öğrendi. Aslında bu yaşanan Tayyip Erdoğan’a ağır bir psikolojik darbe oldu.
Kendisine her türlü yardakçılığı yapan, bir zamanların “yetmez ama evetçilerinin” ne o gün ne de o günden sonra, darbe karşıtı tek satır yazmadıklarını, tek kelam etmediklerini yaşayarak öğrendi. Gerçek demokratların kendisini en çok eleştiren, hiçbir zaman da ona oy vermemiş ve de vermeyecek olan Atatürkçüler olduğunu yaşayarak öğrendi.
Tayyip Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinden sonra CHP yöneticilerinin bilgisizliğinden de istifade ederek bir koalisyonu engellemiş ve ülkeyi yeni bir seçime sürüklemişti, ama şimdi laik kesimlerle ittifak yapmak zorunda kaldı. Bu da Tayyip Erdoğan için bir psikolojik mağlubiyettir.
Darbeciler ve ABD, kahpece öldürülen siviller ve amaçsızca bombalan TBMM ile sadece orduyu yıpratmış, kolunu kanadını kırarak belli bir süre felç etmiştir.
Böylelikle geçici bir süre, Türk Silahlı Kuvvetleri Güney sınırımız ötesinde Amerikan rüyası olan “KÜRT KORİDORUNA” geçici bir sürede olsa müdahale edemiyecektir.
Amerika’nın bu olaydaki tek kazancı budur.
Bu operasyonun Amerika’ya maliyeti “0” dır. Sınırlı da olsa, Türk Ordusu’nu Güneydoğu Anadolu’dan uzak tutarak bir kazanç elde etmiştir. Tayyip Bey’in tek kazancı da bu ülkede Atatürkçülere güvenebileceğini öğrenmiştir.