19 Mayıs’tan günümüze
Bugüne, günümüz Türkiye’sine uzanan yol 19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla başladı. Ancak bu yolun bir öncesi de vardı. Nasıl gelmiştik 19 Mayıs’a ve sonrasına? Son günlerde bir solukta okuduğum, uzun, 526 sayfalık ama çok sürükleyici bir araştırmacı tarih kitabı olan “The Ottoman Endgame”, Türkçesi “Osmanlı’da Son Fasıl” Abdülhamit’in tahta çıkışıyla başlayıp Lozan Anlaşmasıyla bitiyor.
Batıda yazılmış çoğu kitap Osmanlı’nın son yılları ve Lozan’a uzanan süreci tek taraflı bir açıdan işlerken bu kitap konuları bilimsel bir tutumla eşit ve tarafsız dile getiriyor. Kitap çok uzun ve kapsamlı olduğu için burada ancak kısaca 19 Mayıs’a gelinen yoldaki Sevr ve takip eden yıllardaki Atamızın liderliği, Kurtuluş Savaşı, Lozan Anlaşması bölümlerine kısaca değinebildim.
McMeekin özellikle Atatürk’ün savaşlardaki cesurluğu, Kurtuluş Savaşındaki güçlü liderliği ve Türkiye Cumhuriyeti’ni, anayasasını şekillendiren, vizyoner siyasi kararları ile çok saygı duyduğunu söylüyor ve bir tarihçi olarak ona en çarpıcı gelen özelliğinin Atatürk’ün zaferdeki akılcı ve dengeli tutumu olduğunu belirtiyor. 1922’deki askeri prestijini kullanıp Sultan olmayı istemek yerine anayasal bir Türkiye Cumhuriyeti vizyonunu öne sürmesinin de ayrıca onu çok etkilediğini belirtiyor.
ATATÜRK HAYRANLIKLA HATIRLANMALI
“Atatürk’ün Türkiye’nin cumhuriyetçi yapısı, kadın haklarındaki öncülüğü (artan kadın cinayetleri ve artan çocuk gelinler gibi konular düşünüldüğü zaman) ve laiklik geleneği konusundaki (cemaatlerin siyaset, eğitim ve toplumun her kesimine girmesi gibi konular düşünüldüğünde) mirasının, yaptıklarının hepsine hayranlık duyuyorum. Bence Atatürk’ün kariyeri ve başarıları dogmatik olmadan, ama içten gelen bir hayranlıkla hatırlanmalı” diyor.
“Suriye, Irak, Filistin gibi bölgelere baktığımda ‘Osmanlı’da Son Fasıl’da da dediğim gibi, “Osmanlı Veraset Savaşı” (1911-1922) dediğim şey bugüne değin devam ediyor belirli bir ölçüde. Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap çoğunluklu vilayetlerinin yerinde birçok ulus devleti oluştu, Osmanlı’ya ayaklanmaları karşılığı onlara İngilizler yardım etti ama hiçbiri Türkiye Cumhuriyeti’nin istikrarına ve kalıcılığına ulaşamadı. Balfour Deklarasyonu ile İngiltere açıkça savaşta Rothchild’lardan aldığı para karşılığı Filistin’de onlara bir İsrail devleti sözü verdi. Orta Doğulu insanlar kendi gelecek yollarını çizerken onlara iyilik dilerim, ama korkarım o yollar kolay olmayacak” diye ekliyor.
BOĞAZLARIMIZIN ÖNEMİ
Daha yeni Penguin ve Basic Book’dan yayımlanan “Stalin’in Savaşı: Yeni Bir İkinci Dünya Savaşı Tarihi” (Stalin’s War: A New History of World War II) isimli büyük bir kitap yazmayı bitirdiğini, aslında uzun yıllardan beri ilk defa Birinci Dünya Savaşı yerine İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili yazdığını belirtiyor. “Osmanlı’da Son Fasıl” ve diğer kitaplarını okuyanlar için bazı temalar tanıdık gelecektir diyor. Örneğin Türkiye’nin ve Boğazların Rus (Sovyet) dış politikası için önemi, özellikle 1939-41 arasında Stalin Hitler ile müttefikken ve Sovyet gücünü, etkisini Doğu Avrupa ve Balkanlara yaymaya çalışırken. Bütün öyküyü ele vermek istemiyor ama 1940’ta Stalin ve Hitler arasındaki kırılmanın ve dolayısıyla 1941’de Hitler’in dönüp Sovyetler Birliğine saldırmasının nedeninin Stalin’in Bulgaristan’ı ve Boğazları işgal etme hakkını iddia etmesi olduğunu keşfettiğini söylüyor.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.