1)Yeşil Pasaport 2)TV Tartışması 3)Koç Grubu

Üst üste gelen seyahatler ve bayram tatili nedeniyle bir süre ayrı kaldık değerli okurlarımızdan.
Ama geçen bu 10 günlük süre zarfında bile, her biri ayrı ve ayrıntılı birer araştırma ve yazı konusu olabilecek çok sayıda gelişme yaşandığını gördük ülkede. Bu kadar istikrarsız bir ekonomi-politik gidişat, haliyle her an değişen, ani gelişen çok sayıda gündem maddesini de önümüze koyuyor kaçınılmaz olarak.
İşte bu nedenle, bugün önemli gördüğüm 3 konu başlığına ve gündem maddesine kısa-kısa değinmek istiyorum izninizle;

1-YEŞİL PASAPORT SEVİNCİNDEN 'YOLSUZLUK MAHKEMELERİ' UNUTULMUŞ!

Bayramın hemen öncesinde açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi birçok olumlu hususu içeriyor kuşkusuz ki. Ancak AKP iktidarından önce, buradaki hususların bir bölümü Türkiye’de zaten mevcuttu. Ülkede kuvvetler ayrılığını fiilen rafa kaldıran, yargıyı siyasallaştıran, anti-demokratik fikir ve ifade özgürlüğüne karşı baskıları arttıran bugünkü iktidardan, şimdi bağımsız-tarafsız ve adil bir yargı düzeni beklemek biraz fazla iyimserlik olsa bile, kâğıt üzerinde kalma ihtimali yüksek olsa bile, bu Reform Belgesine genel olarak katılmamak mümkün değil kuşkusuz ki.
Ancak, T. Barolar Birliği, yeşil pasaport vaadinin sevinciyle olsa gerek, çevre-imar ve enerji konularında özel ihtisas mahkemeleri kurulmasını desteklerken, habis bir ur gibi ülkemizi kemiren yolsuzlukların üzerine gidebilecek “Yolsuzluk Mahkemeleri” kurulması konusunda hiçbir şeyin bu Belgede yer almadığını herhalde fark edememiş.
Hâlbuki Türkiye’nin öncelikli meselesi, artık ayyuka çıkan, dünya medyasında bile geniş bir biçimde ifşa edilen, toplumsal ahlakımızı çürüten, tüm değerlerimizi yozlaştıran ağır yolsuzluklar, haksız kazanç, haksız iktisap, ihale yolsuzlukları, eş-dost, akraba kayırmacılığı gibi ağır ve vahim iddiaları, bağımsız ve adil biçimde sorgulayacak, yargılayacak “Yolsuzluk Mahkemeleri” kurulması, yargı reformunun olmazsa olması olmalıydı.
Tabii, yangını çıkartandan itfaiyeci görevi yapması beklendiğine göre, Strateji Belgesinde bu kadarcık noksanlık için ”kadı kızında da olur” demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

2- TV TARTIŞMASI 'SEÇİM İPTALİ' REZALETİNİ MEŞRULAŞTIRIR!

17 sene boyunca, medyayı çok kanallı ama tek sesli hale getiren, kamusal sermayeli bankaların ve kurumların ilan ve reklamlarını yandaş- havuz medyasına aktaran, muhalif gördükleri hakkında, ağır soruşturma ve davalar açan, Sn. Uğur Dündar başta olmak üzere TV programlarını yasaklayan, bugüne kadarki hiçbir seçimde demokratik ve adil koşullarda münazara ve TV tartışması yapılmasına imkân ve izin vermeyen iktidarın, bugün sureti haktan görünmek ve demokratçılık oynamak amacıyla, hukuk ve vicdana açıkça aykırı bir biçimde ve akla ziyan gerekçelerle iptal ettirdikleri İBB seçimlerine beş kala, aniden TV tartışması istemesi ve kabul etmesinin hiçbir kıymeti-harbiyesi yoktur bence.
İktidarın bu çağrısına cevap ve destek vermek, seçimlerin keyfi-hukuksuz ve partizanca iptalini meşrulaştırır. Muhalefetin mağduriyetini ise, ortadan kaldırır.
Seçimlere kadar böyle kasaba kurnazlıklarına ve tuzaklara düşmemekte yarar var bütün muhalefet adayları açısından bence.

3 - KOÇ GRUBUNA 'AYIP' EDİYORLAR!

Türkiye’nin sanayi ve ticaret devi, tartışmasız en büyük istihdam sağlayan ve vergi ödeyen grubu olan Koç Grubu'nun, iktidar tarafından haksız ve yersiz ithamlarla baskı altına alınmak ve hedef gösterilmek istenmesi kabul edilemez.

Ülkede kayıt dışı işi ve icraatı olmayan, en ciddi ve istikrarlı grupların başında gelen bu holdinge ait havacılık şirketinden, E. İmamoğlu’nun da, B. Yıldırım’ın da, uçak ve helikopter kiraladıkları, bunlara ait fatura ve ödeme belgelerinin de orta yerde olduğu bilindiği halde.

Atatürk Cumhuriyetinin kurucu değerlerine bağlı olan, yandaşlığa ve partizanlığa tenezzül etmeyen, ekonominin lokomotifi konumunda olan Koç Grubuna karşı, önyargı ve nefret diliyle yapılan haksız ithamlar çok ama çok ayıp oluyor.

Ama giderek hırçınlaşan ve kaybedeceğini anlayan iktidar, sağ-sola sataşarak, daha da çok irtifa ve itibar yitiriyor bence…