2000-2001 ekonomik krizini hatırlayalım -2
2000 Kasım krizine gelen dönemi geçen yazımızda özetlemiştik. Dövize talep “dövize hücum” olarak görüldü. Piyasadaki Türk liraları dövize dönüyordu. Merkez Bankası piyasaya TL vermeyi durdurdu ve Kasım sonunda faizler yüzde 1000’ler yükseldi. Artık kriz patlamıştı.
IMF’NİN TEDAVİSİ
IMF’nin dövize hücumlarda Güneydoğu Asya ve Latin Amerika ülkelerinde uyguladığı tedaviyi Türkiye’de de uygulanmaya başladı. Türkiye IMF’e yeni taahhütler verdi. Yeni Stand-by anlaşması ile Ek Rezerv Kolaylığı altında 7.5 milyar dolar ek kolaylık sağlandı.
Dünya Bankası da Ülke Yardım Stratejisi programı altında üç yıl içinde Türkiye’ye 5 milyar dolar verdi.
Bu yardımlar ve IMF’nin devreye girmesi piyasalarda tedirginliği azalttı.
2001 ŞUBAT KRİZİ
2000 Kasım krizinden sonra Türkiye döviz kurlarını çapa olarak kullanmaktan vazgeçti. Döviz kurları dalgalanmaya bırakıldı. Bu sefer de döviz aşırı dalgalanmaya başladı.
Bir ekonomi kapalı ekonomi değilse, dış borç alıyor ve dış ticaret hacmi büyükse üç unsurun birbirleriyle ilişkisi her şeyi belirler. Bunlar 1- Faiz 2- Döviz kuru 3- Yurtdışından gelen ve giden sermaye (sıcak para).
Faiz serbest ve sermaye ülkeye akıyorsa döviz kuru kontrol altında tutulabilir. Türkiye şubat krizine kadar sürüklenen çapa uygulaması ile döviz kurlarını denetim altında tutabilmişti.
Şubat 2001’de döviz kurları dalgalanmaya bırakıldı. Bu kez faizi kontrol altına almaya ve piyasa koşullarına göre düşük tutmaya çalışıldı. Bu döviz kurlarının yükselmesine sebep oldu.
2001 KRİZİNE ÇÖZÜM
Şubat 2001’de kriz patlayınca IMF destekli “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” uygulanmaya başladı. Bu programı yönetmek için Kemal Derviş Dünya Bankası’ndan transfer edildi.
KRİZİN SİYASİ SONUCU
Bu kriz koalisyon hükümetinin erken seçime giderek AKP’nin iktidara gelmesi ile sonuçlandı.2000-2001 kriz toplumda faturayı hükümete çıkardı ve ödülü AKP’ye verdi. AKP her kriz sonucunda uygulanan program ne olursa olsun çıkış trendinin hükümeti olarak aslında kendine ait olmayan bir programın başarısından yararlandı. Bundan sonra 2008 krizine kadar aşağıda sıraladığımız başarılı sonuçların sanki sahibi sayıldı.
1- Bütçe açığı düşürüldü. 2- Borçlanma maliyeti aşağıya çekildi. 3- KİT görev zararları kaldırıldı. 4- Enflasyon düşürüldü. 5- Faizler indirildi. 6- Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye gelişi arttı.
KRİZ PROGRAMININ AÇTIĞI YENİ BELA
Piyasa ekonomisinin kendi dinamikleri içinde başarı olarak kabul edilen bu çözüm paketi ülkenin bugün ki krize gelmesinin temelini de oluşturacaktı.
1- Cari açık yükseldi 2- Düşük kur-yüksek faiz politikası ile sıcak para cenneti haline geldik. 3- Tüketim ekonomisi yaratıldı. Tüketim dış borçla finanse edildi. 4- Kalkınma rafa kalktı. 5- Spekülatif ve katma değeri düşük olan alanlarda yatırımlar yapıldı. İnşaat ve ulaşım yatırımlarına ağırlık verildi.
BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTA
2018’de yaşadığımız ve 2019’da da daha derin yaşayacağımız ekonomik krizin sebepleri aslında yukarıda belirttiğimiz nedenler yanında AKP’nin 2008’den sonra tamamen disiplinsiz ve tüketen bir ekonomik anlayışla hareket etmesinden kaynaklanmaktadır.
2000-2001 krizine bakarak geldiğimiz ekonomik koşulları şöyle analiz edebiliriz.
1- Enflasyon yüksek
Enflasyonun kronik hal alması krizin göstergesi. Maliyet enflasyonu yüzde 30-40’larda.Enflasyonu düşürmek için faizlerin yüksek olması gerekir.
2- Faizler yüksek
Faizlerin döviz kurlarının yükselmemesi ve enflasyonun azmaması için yüksek olması lazım. Buna karşılık da kredi faizlerinin yüksekliği özel sektörü iflas noktasına getirmiş durumda. Bu faizlerle iş ve yatırım yapmak mümkün değil.
3- Döviz kurları kelebek gibi
2018’de yüzde 40 değer kazanan Dolar uçmaya hazır biçimde hep kanat çırpıyor. Yüksek enflasyon ve yüksek faizin bu şekilde gitmeyeceğine inanç dövizleri sıçrayacak gibi tutuyor.
4- Ekonomi büyümeyecek
Daralan veya küçülen veya yeterli büyümeyen ekonomide işsizlik ve iflaslar kaçınılmazdır. Bugün bunu yaşıyoruz.
5- Sıcak para ve yabancı sermaye gelmiyor
AKP’nin tüm hatalarını örten sıcak para muslukları kurudu. Yabancının ülkemize gelecek iştahı yok. Özelleştirilecek bir şeyimiz de kalmadı.
6- Dış borç için döviz yok
200-210 milyar dolar lazım. Nereden gelecek? Nasıl kazanacağız? Niye gelecek? Bu sorular cevapsız.
7- Güven kalmamış
Hükümete, yargıya ve bürokrasiye güvenilmiyor. Cumhurbaşkanı ve AKP ekonomideki ve siyasetteki tüm başarısızlıklarını vatanın bekası için attığı adımlara ve ulusal bir anlayış içinde hareket etmeyle gizlemeyi başarıyor. Toplumumuz, ulusal güvenliğimizi her şeyin önüne koyuyor. Hükümetin bu adımlarını samimi bulmayarak iç siyaset için yapıldığını iddia edenler bile Cumhurbaşkanına kredi veriyor.
ANCAK SON PERDE KAPANIYOR
2019’da derinleşerek devam edecek ekonomik kriz farklı bir kimya kazandı. Artık oyunun son perdesi inmek üzere. Tüm büyük ekonomik krizlerin siyasi sonuçları olmuştur. Bu krizin de siyasi sonuçları olacaktır. Dileyelim ki, ülkemiz bundan zarar görmesin...