2015 Türkiye’nin ve Avrasya’nın yılbaşısıdır

Geçmiş, iki yönlüdür. Hem insanın sırtında yük oluşturan bir ölü ağırlığı vardır, hem de geleceği kurma enerjisinin kaynağını oluşturan bir birikimi yansıtır. Geçmiş, gelecek için hem ayakbağıdır, hem de itici güçtür. Geçmişin ölü ağırlığından kurtularak geleceğin temelini sağlamlaştırmak, insanlığın varoluş süreci boyunca karşı karşıya kaldığı evrensel bir sorunsaldır. Bu nedenle zamanı dilimleyerek yeni başlangıçlara olanak tanımak, bütün kültürlerin ortak bir ögesidir. Onun için farklı zamanlara karşılık gelse de, her kültürün bir “yılbaşısı” vardır.

FARKLI ‘YILBAŞI’LAR NEYİ YANSITIR?

Kuzey yarıkürede bütün yeni yıl başlangıçları 21 Aralıkla 21 Mart arasındadır. 21 Aralığa yakın olan “yılbaşı”lar, gecenin en yoğun olduğu bir dönemde, günün gece karşısında görece güç kazanmaya başlamasını kutlanmaya değer bulanlardır. Yeni yılı başlatmak için 21 Martı beklemek, daha ihtiyatlı bir tutumun yansımasıdır. Aydınlığın karanlık karşısındaki zaferini kutlamak için adeta mücadelenin sonuca ulaşması beklenir.

Farklı “yılbaşı”ların oluşumunda kuşkusuz coğrafi konumun gün-gece ilişkisinin gözlenmesi üstündeki etkisinin de önemli bir rolü olmuştur. Kuzey Kutup Dairesinde, 21-24 Aralık döneminde bir güç adeta güneşi ufuk çizgisinin altında tutmaya çalışırken, aydınlığın galebe çalıp 25 Aralıkta güneşin yüzünü göstermesi çıplak gözle izlenebilir. Oysa bizim yaşadığımız orta enlemlerde, günün birkaç dakika uzamasının hemen ve etkili biçimde ayırdına varılmaz. Aydınlığın karanlığa karşı alanını her geçen gün genişletmekte olduğunun belirginleşmesi için daha uzun bir süreye gereksinim duyulur.

EZİLEN DÜNYA BUGÜN TAKVİMİN NERESİNDE?

Türkiye de, Avrasya da koyu karanlıktan uzun süre önce çıkmıştır. Dünya bugün hızla 21 Aralıktan 21 Marta doğru yol almaktadır. Üstelik bugün orta enlemlerde yaşasak da, bilim sayesinde Kuzey Kutup Dairesinde neler olduğunu “çıplak gözle görme” olanağına sahibiz. 2014 yılbaşına yaklaşırken de, aydınlığın karanlığı yenme sürecinin çoktan başlamış olduğuna ilişkin çok sayıda işaret mevcuttu. Ama bugün 2015’in başında Ergenekon, Balyoz ve benzeri tertiplerin çöktüğü ve bu kez tertipçilerin Silivri’deki yerlerini almaya başladığı günleri yaşıyoruz. ABD ve Batı’nın bölgemizdeki çıkış arayışları, onlar açısından başarının değil, çaresizliğin göstergelerine dönüşüyor. ABD ve Batı içinde parçalanmanın derinleşmesine koşut olarak, ülkemizde de karşı devrimin kendi içindeki çatışma ve bölünmesi her geçen gün daha ileri boyutlara ulaşıyor. Bölünme süreci duvara dayanırken, halk içinde birleşme süreci hızla yükseliyor. NATO etkisizleşmesine, Ezilen Dünyanın Avrasya’da cisimleşen birliğinin yaşamın her alanında daha örgütlü hale gelmesi eşlik ediyor. Özetle dünyada ve Türkiye’de emperyalist sistem içi çözümler tükenirken, sıra çözüme geliyor.

ÇÖKÜŞ MÜ, ÇÖZÜM MÜ?

2014, ülkemizde özelleştirme ve taşeronlaştırmanın yol açtığı felaketlerle dolu bir yıl oldu. Borçlanmaya dayanarak büyüme çizgisi, 2014’te iflas etti. 2015, ülkemizin mevcut iktidar altında büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağı bir yıl olacaktır. Büyük zorluklar “çöküş” de getirebilir, “çözüm” de. Eğer 21 Aralığa doğru karanlığın yoğunlaşmakta olduğu bir süreçten geçiyor olsaydık, çöküş kaçınılmaz olurdu. Oysa bugün zorlukların kaynağının zayıflamakta olduğu bir dönemde 2015 Türkiye’nin ve Avrasya’nın “yılbaşısı” olacaktır.

Bugün emperyalist sistemin bütün söylemi, “ama gece hâlâ günden daha uzun”a indirgenmiştir. Kuşkusuz bu belirlemede bir doğruluk payı vardır ve bize “mücadelede sonuca ulaşana kadar zafer kazanılmış sayılmaz” formülünü anımsattığı için bir bakıma yararlıdır da. Ama bugünün geleceği belirleyecek olan gerçeği, “günlerin hızla uzamakta olduğu”dur. Gecenin hâlâ günden daha uzun olmasını kendilerine yol gösterici olarak alanlar, ülkemizin geçmişin ölü ağırlığı altında ezilmeye devam etmesine hizmet ederler. Günün geceyi altedecek olması ise, ülkemizi bütün ayakbağlarından kurtararak enerjisinin tümünü açığa çıkaracak olan gerçektir.