2016’da Yazdıklarım
Yılın ilk yazısında; “Dolambaçlı yollardan edindiğiniz milyarlarca doları nasıl ve ne için harcarsınız?” diye sormuş ve yanıt aramıştım. Sonra, 68 kuşağının “Doğa ile barışık, dogmalardan arındırılmış, bilimin yol göstericiliğinde ilerleyen, demokrasiyi içselleştirmiş, eğitimli ve kültürlü yurttaşları olan yeni bir Türkiye’de, kardeşçesine yaşamak” rüyasını ve neden gerçekleştirilemediğini yazmıştım. Faşizmi, dincileri analiz etmiş ve Fransız devriminde dinci ve faşistlere direnen Georges Jacques Danton’un idamla sonuçlanan hayatını anlatmıştım.
Bir ara, Louis Aragon’un “Mutlu aşk yoktur,” sözünün doğruluğunu göstermek için, Nora ve John’un hüzünlü aşk öyküsünü anlattım. Duygu, düşünce, aşk, sevgi, cinsellik ve kadın konularında düşüncelerimi de paylaştım ayrıca.
Mitoloji olmazsa olmazımdı; Fulya’nın, Simurgların, Afrodit ve Kibelanın, Pandoranın, Prometheusun, Vikinglerin güçlü tanrıları Odin ve oğlu Tor’un mitlerini yazdım. Kültür ve medeniyetin göstergesi şaraba da kayıtsız kalamadım ve sizleri şarapla yolculuğa çıkartıp; Kafkaslar, Mezopotamya, Mısır, Yunanistan, İtalya, ABD ve Türkiye’de şarap mitolojisinden söz ettim. Uzun uzun da Türklerde Nevruz kutlamalarını anlattım…
Yaşadığımız kâbus dolu günlerin nedenini sorgulayıp, buna karşı Haziran ayında oluşturduğum “Suyla Yolculuk” adlı bir face gurup sayfası (https://www.facebook.com/groups/283386475338710/) yoluyla, bu kâbusa sanatla direnmeye davet ettim sizleri…
Sizi müzikle de yolculuğa çıkarttım; Rimsky Korsakov’un “Şehrazad,” Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” ve George Gershwin’in “Porgy ve Bess” operaları ile Pyotr Ilyıch Tchaikovsky’nin“Kuğu Gölü Balesi” ve Ludwig Van Beethoven’in“Dokuzuncu Senfonisi”nin öykülerini anlattım..
Çevre konusunda ise; “küresel iklim değişimini”, “Kanal İstanbulu”, “otomobillerden arındırılmış kentleri” ve “taşkın erken uyarı sistemlerini” tartıştım.
Her yıl olduğu gibi; “Bugünlerde bahar mı indi Çukurova’ya?”, “Doğayı bir mendile koyabilir misiniz?”, “Denize sevdalanmak!” başlıklı söyleşileri yayınladım…
YENİ YILDA AŞK
Sevgili okurlarım, duygu ve düşünceleri şekillendirebilen tek güç aşktır. Bir gün gelir, sizi gök tanrının bir armağan gibi gören, gönlünün prensi/prensesi yapan, sizi yüreğinde taşıyan, sizin için romanlar, şiirler yazan biri tarafından sevilirsiniz. Yaşamaktan keyif alır, tensel birlikteliğinizde doruklara çıkar, çayırlarda çıplak ayak koşmanın ve meltem esintilerinin hazzına kendinizi bırakırsınız. Cesaretlenir, neşelenir, mutlu, huzurlu ve dingin olur, coşar, üretir, doğanın sırlarını çözmeye çalışırsınız. Ama ayni zamanda sarhoş olur, nefret eder, kızar, ağlar, kırılır, parçalanır, ezilir, korkar, ıssızlaşır, ürkekleşir ve kendinizi ararsınız sonsuz evrende. Ben bunları niye yapıyorum diye düşünür, ama bir türlü yanıtını bulamazsınız. İşte bu aşktır ve artık iki ayrı beden, iki ayrı düşünce, ama tek duygu ve ruh, yani “siz” olursunuz. Bu yüzden derim ki; yeni yılda “aşk”olsun yaşamınızda… Haydi, rastgele 2017!