2019 yılına girerken

Acı ve tatlı hatıraları ile 2018 yılını geride bıraktık. Türkiye açısından 2018 bir mücadele yılı oldu. ABD liderliğindeki Batı emperyalizmi Türkiye’ye diz çöktürmek için elinden geleni yaptı. Geniş bir cephede doğrudan ve dolaylı saldırılar sürdürüldü. Ege’den başlayan, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ı içine alan ve güney sınırlarımız boyunca devam eden geniş coğrafi alanda düşmanlığa varan eylemler içine girildi.

TÜRKİYE’YE YÖNELİK TEHDİT

Ege ve Doğu Akdeniz’de AB-D, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin yanı sıra beklenmeyen şekilde Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün gibi ülkeler de Türkiye karşıtı cepheye katıldı. Gözdağı vermek için, doğrudan ülkemizi hedef alan çokuluslu askeri tatbikatlar yapıldı. Türkiye ve KKTC’nin deniz alaka ve menfaatleri yok sayılarak, uluslararası hukuka aykırı düzenlemeler yapıldı. Türklerin de hakkı olan hidrokarbon kaynakları, çok uluslu şirketlere peşkeş çekildi. Geleneksel çizgilere aykırı olarak ABD, Fransa, İtalya gibi ülkeler doğrudan Türkiye karşıtı politikaların odağında yer aldı. Türkiye bu ülkeler tarafından kaba şekilde tehdit edildi. Doğu Akdeniz’deki 100 bin kilometrekarelik mavi vatanımıza göz diken bu ülkeler, hukuk dışı yöntemlerle Türkiye’yi haklarından vazgeçirmeye çalışmakta.

EGE’DE YUNAN TAHRİKİ

Ege’de Yunanistan’ın bitmek bilmeyen tahrik ve kışkırtmaları kabak tadı verdi. İşgal ettiği adalarımızda devlet uygulamalarını sürdürüyor. Ayrıca Türkiye’nin büyük ihmali nedeniyle, Bern Mutabakatının bariz ihlali olarak Taşoz’da petrol çıkarmaya başladı. Diğer taraftan Türkiye’yi ana kıtasına hapsetmek için her türlü tertibin içinde yer aldı. ABD, Mısır gibi ülkeleri Türkiye’ye karşı konumlandırmak için elinden geleni yaptı.

KIBRIS’TA TÜRK KARŞITI CEPHE

Kıbrıs’ta Türkiye ve KKTC’yi devre dışı bırakacak büyük bir plan uygulamaya konuldu. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, zaten bir Kıbrıs Özel Temsilcisi varken ikinci bir temsilci görevlendirdi. Bu kişinin ABD’nin operasyon elemanı olması kuşkuları artırdı. BM, AB-D, İngiltere, Fransa, Yunanistan ve GKRY’nin ortak bir strateji dâhilinde Türkiye ve KKTC aleyhine planlamalar yaptığı anlaşılıyor. Bu Türkiye karşıtı strateji BM Genel Sekreteri’nin gözetiminde yürütülüyor. Rakiplerimiz bu tür girişimlerde bulunurken, Akıncı ve müzakere heyetinin tavır ve davranışları tedirginliği daha da artırıyor.

GÜNEY SINIRLARIMIZ...

Suriye’de ABD gemi azıya alarak, PKK’yı bir devlet gibi silahlandırmış ve teröristleri maaşa bağlamıştı. Türkiye’nin ayağa kalkması, Astana ortaklarının kararlı girişimlerinin de etkisiyle tünelin ucunda ışık görmeyen ABD, Suriye’den çekilme kararı aldı. Bu gelişme Suriye’nin geleceği, toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı için son kerte elverişli bir ortam oluşturdu. Astana ortakları ve bölge ülkeleri bir uzlaşma sağladıkları takdirde bu sorunun kısa zaman içinde çözülmemesi için hiçbir neden bulunmuyor. Kuzey Irak’ta Türkiye, PKK oldubittilerine izin vermeyeceğini yaptığı çeşitli operasyonlarla gösterdi.

EKONOMİK SORUNLAR

Türkiye 2018 yılında büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldı. Ekonomik problemler zaman zaman güvenlik meselelerinin de üstüne çıktı. Dolar ve avronun hızlı yükselişi bütün dengeleri alt üst etti. Ancak Türkiye bu büyük krizi fırsata çeviremedi. Devrimci bir atılım yapamadı. Büyük bir üretim seferberliği başlatacağına, sıcak para arayışına çıktı. Böylece iflas eden sisteme sarılarak, sadece sorunları erteledi. TBMM’deki bütün partilerin sistemin ürünü olması üretim seferberliği önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.

GELECEĞE GÜVENLE BAKIŞ

Genellikle 2019 yılı için karamsar bir tablo çiziliyor. Ancak umutsuz olmak için hiçbir neden yok! Atatürk’ün dediği gibi, “Umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır. Ben hiçbir zaman umudunu yitirmedim!” Türkiye, birlik ve beraberlik içinde kenetlendiği takdirde bütün sorunların üstesinden gelebilir. Suriye’de ABD’nin kaybetmesi gelecek için de bazı önemli ipuçları veriyor. İttifak sistemi ile Türkiye, tıpkı Suriye’de olduğu gibi stratejik çıkar alanlarında daha etkili bir rol oynayabilir. Kıbrıs’ta Türkiye geleneksel müzakere yöntemlerini terk ettiği, KKTC’nin bağımsızlığını ve Türkiye ile entegrasyonunu hedef alan bir yol izlediği takdirde inisiyatifi ele geçirir. Karşı tarafın bütün planlarını bozar. Ege ve Doğu Akdeniz’de tezlerini açıkça ortaya koyan Türkiye hak ve çıkarlarını daha iyi savunur. Ekonomik sorunları aşmak için Türkiye yepyeni bir üretim organizasyonu kurup, Batı’nın borç sarmalına dönüşen eski yapıyı terk ettiği zaman hızlı bir kalkınma sürecine girer.