21. Yüzyıl Sosyalizmi-(TAMAMI)
Latin Amerika "21. Yüzyıl Sosyalizmi"ni tartışıyor. 21.Yüzyıl Sosyalizmi, Meksika Emek Partisi'nin her yıl düzenlediği uluslararası toplantının bu yılki ana konularından biri olduğu gibi, Chavez'in önderliğindeki Birleşik Sosyalist Parti'nin de temel kavramlarından birini oluşturuyor.
20. yüzyıl, insanlığın sosyalizm alanındaki ileri atılımlarının olumlu ve olumsuz deneyimleriyle ortak bilgi dağarımıza çok önemli katkılarda bulundu. Sosyalizm öncesi toplumsal sistemlerin ortak bir özelliği, bu sistemlerin temelinde yatan üretim ilişkilerinin, kendilerinden önceki sistemlerin bağrında kendiliğinden gelişmiş olmasıdır. Hiç kimse, kapitalist üretim ilişkilerini, eğer şöyle yaparsak, falanca sonuçlara ulaşırız diye tasarımlamamıştır. Kapitalizmin dünyaya gelişi, Demokratik Devrimlerle olmamıştır. Devrim, oluşmuş bir sistemin hızla gelişmesinin önünü açarak onu toplumun egemen sistemi haline getirmiştir.
Adam Smith'in "Görünmez Eli", kapitalizmin gelişiminin kendiliğindenliğini betimleyen bir kavramdır. Kapitalizm hakkında yazılan her şey, ister klasik ya da neoklasik burjuva iktisatçıları, isterse Marksistler tarafından yazılmış olsun, kapitalizm ortaya çıkıp geliştikten sonra, var olan bir sistemin incelenmesiyle yazılmıştır. Oysa "aslolanın dünyayı değiştirerek sosyalizme ve giderek sınıfsız topluma ulaşmak olduğunu" söyleyen sosyalist düşüncenin öncüleri, bütün temel yapıtlarını sosyalizm kurulmadan önce yazmışlardır. Kuşkusuz, kapitalizm altında "üretimin toplumsallaşmasıyla, mülkiyetin özelleşmesi" arasındaki çelişmenin derinleşmesi, hem gelecek sistemin işçi sınıfının öncülüğünde kurulacağı, hem de bu sınıfın iktidarı altında "üretimin toplumsallaşması"ndan planlı bir biçimde bütün halkın çıkarına yararlanılacağı çıkarımlarına yol açmıştır. Ancak bu, felsefi düzlemde tarihsel yönelimi belirleyen genel bir çıkarımdır. Sosyalizmin gelişmesi kendiliğindenliğe terk edilemeyeceğine göre, belirlenen hedeflere yönelik bir yol haritasının yapılması ve hayata geçirilebilmesi için uygun araç ve kurumların tasarımlanması yaşamsal bir önem taşımaktadır.
Çağımızın devrimlerinin önündeki esas engel empryalizmin tahakkümüdür. Tarih boyunca, ömrünü doldurmuş hiçbir sistemin kabuğunun sistemin merkezinden kırıldığı görülmemiştir. Sistem hep, kabuğun görece daha zayıf, kabuğu kıracak olanın da geriden gelenler arasında görece daha ileri olduğu yerlerden aşılmıştır. Çağımızın milli devrimler çağı olmasının ana nedeni budur.
Öte yandan milli devrimini gerçekleştirmiş ya da gerçekleştirmeye aday olan ülkeler, üretimin toplumsallaşma düzeyinin görece geri olduğu ülkelerdir. Böyle bir ülkeyi mevcut konumundan sosyalizme ve giderek sınıfsız topluma taşıyacak yolun o ülke koşullarına uygun biçimde tasarımlanması, daha da büyük bir önem taşımaktadır. Çinlilerin Çin'i ziyaret edenlere, "Bizimkisi Çin'e özgü bir sosyalizmdir, ülkenize dönünce burada duyduklarınızı unutun" demelerinin de; Fidel Castro'nun "Bizim esas hatamız sosyalizmi nasıl kuracağımız konusunda yeterince bilgi sahibi olmamamız değil, bazılarının bu bilgiye sahip olduklarını sanmamız oldu" demesinin de; Chavez'in sosyalizmi Venezuella'nın özgül koşullarına uygun bir biçimde kurma çabaları da, sosyalizm tasarımının ulusa özgü koşullara olan bağımlılığı nedeniyledir. Bu da çağımızın devrimlerinin milli özelliğine olan vurguyu güçlendirmektedir.
Bugün tek-tipli bir dünya emperyalizme, milli çeşitlilik ise devrime özgüdür. Bu durumda, her ülkenin devriminin kendi belirlediği yoldan ilerlemesine olanak tanıyacak harekât alanına sahip olması, ancak uluslararası devrimci dayanışmanın güçlendirilmesiyle sağlanabilir. Milli Devrim ve Uluslararası Dayanışma çağımızın evrensel kavramlarıdır. 21. Yüzyıl Sosyalizmi'nin 20. Yüzyıl'dan çıkarması gereken ders budur.