23 Nisan 24 Nisan’ı yendi!..

Dünya’nın en büyük korosu!

Ulusça 23 Nisan’ı büyük bir coşkuyla kutladık.

Dünyanın en büyük korosu olduk; İstiklal Marşımızı birlikte okuduk.

İşte bu dayanışmamızla, zorlukla aşacağız.

Bunu, beraberce, bir kez daha kavradık…

Bu sesimiz; sağlık ordumuza ulaştı;

Bu sesimiz; eğitim ordumuza ulaştı;

Bu sesimiz; tarım ordumuza ulaştı;

Ve bu sesimiz; Mehmetçiğimize de, ulaştı!..

Onlar, ‘sesimizi duydu’; bizler de onların varlığıyla bir kez daha gurur duyduk.

Haklı, Hakça ve Halktan…

23 Nisan 1920’de TBMM açılmıştır.

Türk devriminde tarihi bir gündür ve 100. yıl dönümüdür.

Bizim Cumhuriyetimiz; haklıdır; hakçadır; halktandır…

Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşında haklıydık.

Kadın-erkek eşitliğini oluştururken, çocukları “esirgerken” hakça davrandık.

Eğitimi, sağlığı, alfabeyi, takvimi, kalkınmayı halka mal ederken; halktandık.

Devrimciler ve Demirciler

Tüm bu savaşlardan zaferlerle ayrıldık,

Uluslaşırken daha da devrimcileştik,

Demirciler gibi örse, çekice vurduk; çağdaş bir devlet kurduk…

23 Nisan, Türk Devriminin başlangıç günüdür.

Milli bayramdır!

Demircilerin torunlarının, devrimcilerin eseridir…

Ulusal ve Evrensel

23 Nisan, “saltanatın”, tarihe; Egemenliğin millete tevdi edildiği tarihtir.

Aynı zamanda mazlumların kurtuluş meşalesinin taçlandığı tarihtir.

“İnsanlığın sömürünün pençesinden, prangasından kurtulmasına davettir”

Bu yönüyle de Atatürk devrimciliği de, Türk devrimi de;

Hem ulusaldır, hem evrenseldir.

Büyük Milletin büyük bayramı

23 Nisan, en başta ve en çok Türk devriminin başlangıcıdır; bayramıdır.

“Milli bayram” olarak belirlemiştir;

Büyük milletlerin büyük bayramları olur…

23 Nisan, ulusal egemenlikle de anılarak, halkın bilincinde yer etmiştir.

Orduyu bile, Meclis yönlendirmiştir.

Bu, mazluma, mağrura; her ulusa da örnektir.

Bu yönüyle de evrenseldir.

Çocuklar, bizim çocuklarımız!

1920’den beri her geçen her 23 Nisan, çocukların sevgisiyle bütünleşerek büyümüştür.

“Yetim ve öksüz çocuklara” kurtuluş savaşında ve sonrasında büyük değer veren;

1927’de Himayeyi Eftal Cemiyetince çocuklarla beraber anılan 23 Nisan,

1931’den bu yana eğitim alanından “devletin diline, halkın yüreğine”, çocuk bayramı olarak da işlenmiştir.

Çocukları ilk kez bir ulusal bayramı içine katmasıyla da;

Türk devrimi, evrenseldir…

Kutlu olsun!

Gerçekten 1979 yılını “Dünya Çocuk Yılı” ilan eden UNESCO’nun bu kararı,

Çocuklara bayram armağan eden tek ülke olarak Türkiye’nin daha yakından tanınmasına

Ve o da, Türk devriminin dünyada daha iyi kavranılmasına vesile olmuştur.

Nicedir 23 Nisan, yalnız ülkemizde değil, KKTC’de ve dünyada nerede Türk varsa orada da kutlanmıştır.

Büyük Türk devrimi ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramımız tekrar kutlu olsun…

Ya 24 Nisan?

23 Nisan’ın karşısında bir de “24 Nisan” konulmak istenmiştir.

24 Nisan, uzun yıllar, sözde Ermeni Soykırımını anma günü olarak dayatılmıştır.

Başta Batılı parlamenterler, “tarihi, tarihçilere bile bırakmadan” bu tespitlerini savundular.

Karşıt tezlere konuyu kapatmak için de, bu iddialarını Yahudi soykırımıyla eşitlediler!

Baş destekçileri Ermeni lobileriyle, tazminat ve toprak taleplerinin hayallerine daldılar.

Bu tezler her yerde olduğu gibi, basınımızdan ve akademisyenlerimizden de yandaş “tuttu”.

Emperyalizm bir kez tezgah kurunca gladyonun da sahaya inmesi kaçınılmazdı.

Sözüm-ona insan hakları arayışının puslu havasında Hrant gibi aydınlar vuruldu.

Aslında, bir taşla dört kuş vurulmak isteniyordu;

-Tüm yurttaşların eşitliğince kurulan Cumhuriyet’imizi Dünyada yalnızlaştırmak;

-Osmanlı imparatorluğu ile Cumhuriyet değerleri arasında karşıtlıkları yaygınlaştırmak;

-İnsanlarımızı “Ermeni soykırımı tezleri yanlısı” ve karşıtı olarak bölmek ve çarpıştırmak;

-Dışarıya karşı itibar kaybeden ülkemizden her türlü ödünü birer ikişer koparmak…

Nice yıllar sonra, bu tezgahlar, Dr. Doğu Perinçek ve arkadaşlarınca bozulmuştur.

Sözde “Ermeni soykırımı emperyalist yalanı” tarihin çöp tenekesine atılmıştır.

Uluslararası Mahkeme, sistematik, planlı, programlı bir soykırımdan söz edilemez demiştir.

Yine bu kararlarla, “soykırım yapılmamıştır” demek suç sayılır olmaktan çıkarılmıştır.

Denilebilir ki bu gelişme; Kıbrıs Barış Harekatında sonra kazandığımız bir zaferdir.

Öyle ki Kıbrıs’ta askeri (ve diplomatik), İsviçre’de, hukuki bir zafer kazanılmıştır.

Kıbrıs’ta Rumlara barış getirdiğimiz gibi, bu kez Ermeni vatandaşlarımıza da huzur gelmiştir.

23 Nisan’ın karşısına 24 Nisan’ı dikmek bunun pususuna yatmak artık geçmez akçe olmuştur.

23 Nisan, anti-emperyalist, ulusal ve evrenseldir;

24 Nisan, emperyalist, kozmopolit ve teolojik-sekterdir…

Türkiye’nin kentlerinde köylerinde, 23 Nisan, “24 Nisan”ı yenmiştir ve daim yenecektir.

Dünya genelinde de “23 Nisan” ve Cumhuriyet’imiz, giderek daha iyi anlaşılacaktır.