24 Kasım’da öğretmenlerimiz

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü.
Tüm öğretmenlerimizin, ulusumuzun 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Ulusumuz, 20. Yüzyıl’ın başında Kurtuluş Savaşımızın ardından gerçekleştirdiği tarihsel devrimlerle bilisizliğe (cehalete) karşı savaş açtı. Atatürk’ün öngörüsüyle cumhuriyetimizin genç ve devrimci Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin yönetiminde 1928’de başlatılan Harf Devrimi, bu savaşın en önemlilerinden biriydi.
Devrimi yurt çapında yaygınlaştırmak, yetişkinlere de okuma yazma öğretmek amacıyla açılan Millet Mekteplerinde 24 Kasım 1928 günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e "Başöğretmen"lik unvanı verildi. Bu önemli olay, Öğretmenler Günü’nün esin kaynağı oldu. Atatürk’ün 100. doğum yılı olan 1981’den itibaren 24 Kasım Günü, Öğretmenler Günü olarak kabul edildi.
24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak kabul edilişi, bazı kesimlerin iddia ettiği gibi 12 Eylül rejiminin öğretmenlere bir dayatması değildi. 12 Eylül yöneticilerinin bu öneriyi isteksizce karşılamasına rağmen o tarihte Millî Eğitim Bakanlığında Yüksek Danışma Kurulu Başkanlığı görevinde olan Şair Öğretmen General Osman Güngör Feyzoğlu konu üzerinde yoğun biçimde çalışmış, ısrarlı girişimleriyle bu öneriyi kabul ettirmiştir. Geçmiş yıllarda Öğretmen Dünyası Dergisi’nde de yayımlanan bu bilgi, Sayın Feyzoğlu tarafından da 2010 yılı Öğretmenler Haftasında basına açıklanmıştır.
(https://www.dha.com.tr/yasam/ogretmenler-gunu-osman-gungor-feyzoglu-/haber-125828).
1848’de ülkemizde ilk Darülmuallim’in (Öğretmen Okulunun) açıldığı tarih 16 Mart’ın ve 1966’da
Paris’te ILO / UNESCO Ortak Belgesi olarak "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi"nin yayımlandığı tarih 5 Ekim’inde öğretmenlerimiz için anlamı, önemi vardır. Ancak 24 Kasım, tartışmasız biçimde Türk öğretmeni ve halkı tarafından Öğretmenler Günü olarak kabul görmüştür.

ÖĞRETMEN ÖRGÜTLERİ
Atatürk, milletleri kurtaranların "yalnız ve ancak öğretmenler" olduğunu ve yeni kuşağın "öğretmenlerin eseri olacağını" vurgulamıştır. İsmail Hikmet Ertaylan’ın yazdığı ve Cevat Memduh Altar’ın bestelediği; öğretmenlerimizin kuşaklar boyu coşkuyla seslendirdiği Öğretmen Marşı "Alnımızda bilgilerden bir çelenk" dizesiyle başlar. Bu tanımlardaki nitelemelere uygun olarak öğretmenler toplum içindeki öncü konumuyla Cumhuriyet devrimlerinin ışığını bütün yurda taşımışlar, eğitim, özlük ve meslek sorunlarına örgütlü olarak çözüm aramışlardır. Muallimler Birliği, Türk Öğretmen Dernekleri Millî Federasyonu, Türkiye Öğretmenler Sendikası, TÖB-DER, Türk eğitim tarihinde unutulmaz izler bırakmış öğretmen örgütleridir, 12 Eylül tarafından örgütlenme hakkı tırpanlanan, dernek kurma hakları bile yasaklanan öğretmenler, bu duruma boyun eğmemiştir. Gönüllü bir öğretmen imecesiyle Ocak 1980’den itibaren kesintisiz olarak yayımlanan
Öğretmen Dünyası Dergisi, öğretmenlerin sesi olmuştur.(Aralık ayında 480. Sayısıyla 40. yılına ulaşacak olan Öğretmen Dünyası’nı ve emek verenleri kutluyoruz.) 1986’dan itibaren yayımlanan Abece Dergisi ve 1988’de Eğit-Der’in kuruluşu sendikal girişimi olgunlaştırdı. 28 Mayıs 1990’da Niyazi Altunya’nın başkanlığında Ankara’da bir araya gelen, (aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu) 23 öğretmen EĞİTİM-İŞ SENDİKASInı kurdu.
Öğretmenlerin sendikal örgütlenme hakkını eylemli olarak yaşama geçiren Eğitim İş, görevini "işverene karşı emeğin hakkını korumak" olarak tanımladı. "Siyasal düşüncesi, eğilimi, dinsel inancı ne olursa olsun tüm eğitim çalışanlarını bayram yapar gibi güle oynaya Eğitim İş’te kaynaşmaya" çağırdı. 1991’de kurulan Eğit Sen ile sendikal birliktelik 1995’te sağlandı. Eğitim İş ve Eğit Sen birleşerek Eğitim Sen’i oluşturdu. Başka eğitim işkolu sendikalarının da kurulmasının ardından 25.06.2001 tarihinde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu kabul edildi.

SENDİKALARDA SAYISAL DURUM
Öğretmenler Günü’nde ve Eğitim İş’in kuruluşunun 29. yılında bugün eğitim işkolu sendikalarımız ne durumdadır?
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca yayımlanan verilere göre 2002 yılında toplam 654 bin 44 eğitim çalışanının yüzde 22.84’ünü örgütleyen KESK’e bağlı Eğitim Sen, 149 bin 383 üye sayısıyla en çok üyeye sahip olan sendikadır. Türk Kamu Sen’e bağlı Türk Eğitim Sen yüzde19.22 örgütlenme oranıyla ve 125.863 üye sayısıyla ikinci büyük sendikadır. Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen ise yüzde 2.76 oranla ve 18 bin 28 üye sayısıyla üçüncü büyük sendikadır. Eğitim çalışanı toplam sayısının 1 milyon 197 bine ulaştığı 2019 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Eğitim Bir Sen’in üye sayısını 2002 yılına göre 24 kattan fazla artırarak 433.787 üyeye ulaştığı ve yüzde 36.24 örgütlenme oranıyla ilk sıraya yerleştiği; Türk Eğitim Sen’in üye sayısını yüzde 64.67 artırarak 207 bin 256 üye ve yüzde 17.31 oranla ikinci sırayı aldığı görülmektedir. 17 yılda toplam eğitim çalışanı sayısı yüzde83.01 oranında artarken Eğitim Sen’in mevcut üyelerinin yüzde 47.90 oranında azaldığı; 77 bin 818 üye ve yüzde 6.50 örgütlenme oranıyla üçüncü sıraya düştüğü görülmektedir. Üye çoğunluğu Eğitim Sen’den ayrılarak 2005’te açılan Eğitim İş Sendikası da 49 bin 882 üye ve
yüzde 4.17 örgütlenme oranıyla dördüncü sırada yer almıştır. 17 yıllık sürede Eğitim Bir Sen’in iktidar olanaklarıyla büyüdüğü açıktır. Ancak aynı sürede en büyük sendika olan Eğitim Sen’in yüzde 22.84 örgütlenme oranından yüzde 6.50 oranına düşmesi hazindir. Eğitim İş’in ise ilk yıllarda katlanarak büyürken son dört yılda bir artış kaydedememesi, koşullar çok elverişli iken örgütlenmede patinaj yapması düşündürücüdür.

TIKANMAYI ÖĞRETMENLER AŞACAK
Eğitim işkolu sendikalarının sayın yöneticilerinin ve elbette duyarlı tüm üyelerinin sendikacılığın bugün yaşadığı tıkanma sürecini nesnel biçimde değerlendirmesi, hataları sorgulaması sendikacılığa olan ilgi ve umudun yeniden yeşertilmesinin ön koşuludur. Bu değerlendirme sürecinde hangi senrika üyesi olursak olalım, aşağıdaki sorulara hep birlikte yanıt aramayı öneriyorum:
-Sendikalarımız, üye kitlesiyle bütünleşip,onların haklarını savunabiliyor mu?
-Sendikalarımız, örgüt içinde demokrasiyi işletebiliyor mu?
-Sendikalarımız, örgütsel bağımsızlıklarını titizlikle koruyabiliyor mu?
-Sendikalarımız, emek, vatan ve cumhuriyet için önyargısız biçimde, düşünce ayrımı gözetmeden tüm eğitim çalışanlarını kucaklamaya hazır mıdır?
-Sendikalarımız, elleri gencecik öğretmenlerin kanına bulanmış olan bölücü terör örgütünün siyasal
uzantılarıyla arasına kesin bir sınır çizebiliyor mu?
Öğretmenlerin ivedi çözüm bekleyen atanma, ekonomik, özlük, meslek sorunlarının ve eğitim öğretim kurumlarında, üniversitelerde, programlarda, ders içeriklerinde, yönetsel boyutta yaşanan tüm sorunların çözümü, öğretmenlerin örgütlü olarak bu sorunlara müdahalesinden geçiyor. 1990’da sendikal örgütlenmelerini yaşama geçiren öğretmenler, inanıyoruz ki ikibinlerin ilk çeyreği içinde 29 yıllık deneyimlerin ışığında yaşanan tıkanmayı aşmanın ve sendikalarını etkili kılmanın yolunu bulacaktır.