28 Mayıs’taki iki seçenek

Türkiye 2014 Mart’ında Ergenekon tertibinin çökmesinden bu yana bir dönüşüm içinde. Batıcı, liberal, millî devlet düşmanı açılımcı dalga o tarihten beri geriliyor. Millî olan her şey yükselişte

Bu dönüşümün yalnızca Türkiye ile sınırlı olduğunu zannetmek yanıltıcı olur. Dünya, Batı medeniyetinin çürüyerek gerilediği, Doğu'nun üzerindeki ölü toprağını atıp öne geçtiği bir tarihsel dönemeçte. Batılı emperyalistlerin Asya, Afrika ve Güney Amerika'daki tahakkümleri bir bir kırılıyor. Asya'nın ana kutup olduğu millî devletler çağı, bağıra bağıra kazanıyor. İran-Suudi Arabistan krizinin Çin'in araya girmesiyle dostluğa evrilmesi bunun en son örneği. İnsanlık emperyalizmin hâkimiyetindeki "dünya savaşları", kan ve sömürü döneminden çıkmak üzere. Uyum, birlikte kazanma ve barış içinde bir arada yaşama, yeni barışçı dünyanın sloganları.

TÜRKİYE'NİN SANCISI

Türkiye işte dünya çapındaki bu tarihsel kırılmanın sancılarını yaşıyor. Türkiye'nin üreten dinamik güçleri Batı'yla kurulan bağımlı ilişkiden kurtulmak istiyor.15 Temmuz da bu kırılmanın bir sonucuydu, PKK ile açılıma son vermek de. 70 yıllık NATO prangaları, geniş kitlelerce sorgulanıyor. Ekonomik darboğazımız ile Batı denetiminde oluşumuz arasındaki bağlantı artık idrak ediliyor. Batıcı partiler bile meydanlarda "üretim" demeye başladı. Hâlbuki bize 70 yıldır "üretme" diyen emperyalist sistemin sözcüleri onlar.

STRATEJİK BAKIŞ

28 Mayıs seçimine bir Fox izleyicisi ya da Sözcü okuru gibi bakamayız. Devrimciler, yalnızca günlük kaygılarla hareket etmezler. İçinde bulunulan stratejik dönemin, stratejik görevlerini düşünürler. Mustafa Kemal gibi. Bu nedenle Vatan Partisi, dünyadaki gelişmenin yönünü, dünyada ve Türkiye'de antiemperyalist mücadelenin başarısını ve Türkiye'nin millî ihtiyaçlarını gözeterek bir karar verdi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a ikinci tur için oy verme çağrısı yaptı.

KILIÇDAROĞLU EMPERYALİZMİN SEÇENEĞİ

İkinci tur, ilk turdan biraz farklı. Önümüzde bu kez iki değil, tek pusula var. Ve o pusulada iki aday, iki seçenek.

Seçeneklerden Kemal Kılıçdaroğlu, açık biçimde dünyadaki saflaşmada Çin ve Rusya'yı hedef aldı, hâlâ alıyor. Bu aslında Batı'nın ülkemizdeki 70 yıllık tahakkümünü sürdürme taahhüdünden başka bir şey değil. Türkiye'yi yöneten hükümetin yarım yamalak da olsa Asya'ya yönelmesine, Batı ile denge kurma çabalarına bile tahammülü olmadığını Batı basınına verdiği söyleşilerde açıkça ifade etti.

Düşünün. Kemal Kılıçdaroğlu'nun ikinci tur için HDP'ci bir söylem değil, milliyetçi bir söylem tutturacağı konuşuluyor. Böylece oylarını artırmayı düşünüyor. Ve önceki gün "milliyetçi" bir video yayınladı. Hedefinde Rusya var. Kemal Bey, Türkiye'ye düşmanlık eden ABD emperyalizmine değil ama Rusya'ya karşı milliyetçi. PKK'ya değil ama Putin'e karşı vatansever! 1950-60-70'lerin ABD destekli anti-komünist milliyetçileri gibi. Onlar yıllar sonra kullanıldıklarını anladılar.

SEÇİM VAR, BU BİR OLGU

PKK ve FETÖ ile kurduğu ilişkiler de düşünüldüğünde Kemal Kılıçdaroğlu seçeneğinin ABD'nin seçeneği olduğu çok açık. Zaten 15 Temmuz'da Erdoğan'ı ortadan kaldırmak isteyen ABD ve AB sözcüleri bugün de açık açık "Erdoğan gitmeli, Kılıçdaroğlu iktidar olmalı" diyor. Elbette Vatan Partisi orada olamaz.

Emperyalizmin seçeneğinin Kemal Kılıçdaroğlu olduğu ortadayken, başka türlü bir tavır almak mümkün müdür? Ya bu seçim yok sayılacak ya da Erdoğan'a oy çağrısı yapılacaktı. Seçim, biz yok saysak da olduğuna göre ve Vatan Partisi kafasını kuma gömemeyeceğine göre, bu durumda Erdoğan'a oy çağrısı yapmak dışında bir seçenek kalmıyor.

HANGİ CEPHEDEYİZ?

Vatan Partililer ve onu takip edenler, bu çağrıyı yalnızca sandık düzleminde değerlendirmemeli. Burada Parti, bulunduğu Cepheyi – bir kez daha – ilân ediyor. Tıpkı Fırat Kalkanı başladığında yaptığı gibi. Ya da 15 Temmuz 2016'da herkesten önce darbeye karşı harekete geçmesi gibi.

Tereddütleri olanlar var. Ne yalan söyleyeyim bende de var. Sayın Erdağan'ın gel-gitleri, "denge" adı altında Batı ile eski bağları bir seviyede sürdürme gayreti, Ukrayna/Zelenski dostluğu, Esad düşmanlığı, NATO'ya yer yer boyun eğmesi, ekonomideki çıkmazları... Liste uzar gider. Şüphesiz tek başına Erdoğan'ın yönettiği bir Türkiye, ülkenin önündeki zorlukların üstesinden gelemeyecek. Erdoğan'ın Türkiye'nin çözümü, emperyalizmden nihai kurtuluşu olmadığı kesin. Vatan Partisi olmadan köklü bir çözüm bir sistem değişikliği Türkiye'nin önünde görünmüyor.

Ancak 28 Mayıs, çözüm seçimi değil. Uzun soluklu mücadelenin duraklarından sadece birisi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yöneteceği ve emperyalizmin, PKK'nın, FETÖ'nün at koşturduğu neoliberal bir Türkiye fikri, bütün tereddütlerin üzerine geçiyor.

28 Mayıs'ta milletimizle birlikte Amerikancı seçeneği sandığa gömelim, sonra Cumhurbaşkanı'na milli çizgide ama yapıcı bir muhalefet yürüteceğiz, bugüne kadar yaptığımız gibi. Vatan Partisi'ni işte bu millî zeminde büyüteceğiz.