3 maddede Irak-Türkiye anlaşmasının sonuçları
Irak ile Türkiye makamları arasında 14 Mart’ta yapılan görüşme ne anlama geliyor? ABD bu anlaşmanın neresinde? İran nasıl tepki verecek? Irak içindeki dengeler açısından Türkiye ile ortaklığa girilmesinin sonuçları neler olabilir? İnceleyelim:
1. Bölgesel Yönetim, Irak’ın otoritesi altına giriyor.
Masaya kimlerin oturduğunu vurgulayalım: Türkiye tarafında Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı ve İçişleri Bakan Yardımcısı; Irak tarafında ise Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Irak Savunma Bakanı, Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı, Haşdi Şabi Komisyonu Başkanı, İstihbarat Teşkilat Başkanı Vekili ve IKBY İçişleri Bakanı.
Basında, Irak’ın PKK’yı “yasaklı örgüt” olarak kabul etmesi öne çıkarıldı. Ama daha önemlisi, Türkiye-Irak anlaşmasının, Bağdat’taki merkezi Hükümet’in Irak topraklarının genelinde güvenlik sağlama iradesini fiilen ortaya koyan bir sonuca yol açması. Evet bu anlaşmanın taraflarından biri, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimdir. Ama anlaşmanın Irak tarafındaki patronu Bağdat’tır. Böylece, 2003’ten bu yana Irak’ın kuzeyinde ABD-İsrail desteğinde coğrafi olarak alan genişleten ve giderek bağımsız bir devlet gibi davranmaya çalışan Bölgesel Yönetim, Bağdat’ın otoritesi altına girmektedir. Bu, 2017’deki bağımsızlık referandumu girişiminin Türkiye, Irak, Suriye ve İran önderliğinde başarısızlığa uğratılmasıyla başlayan bölgesel inisiyatifin devamı mahiyetinde bir gelişmedir. Unutmayalım, 2017’de bağımsızlık referandumu macerasının başarısızlığa uğramasından bu yana, Bölgesel Yönetim giderek daha fazla Bağdat’a mecbur hale gelmeye başladı. 2003’ten sonra “oldu bitti”lerle alan genişleterek Kerkük’te ve Musul’un bazı bölgelerinde fiilen otorite kuran bölgesel yönetim, buralardan çıkarıldı. Bağdat’a bağlı güvenlik birimleri, 30 yılın ardından ilk kez Türkiye sınırına kadar geldi.
2. PKK için çıkış yok.
Ankara-Bağdat ortaklığı, PKK için, 1991 sonrasında at koşturduğu bölgenin tümüyle “güvensiz” hale gelmesini sağlayacak. Türkiye, Pençe harekatları serisiyle Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarını dağıttı, bölgeden Türkiye’ye terörist geçiş güzergahlarını büyük ölçüde kontrol altına aldı. Fakat, bölgedeki Amerikan askeri varlığı sayesinde, PKK Irak ve Suriye arasındaki bölgede serbestçe hareket ediyor. Bu bölgede tarihi bir Türkmen yerleşimi olan Telafer’in çok yakınındaki Sincar, belirleyici önemde bir merkez. 2014 yılı Ağustos ayında ABD ile PKK arasında kamuoyuna açık ilk resmi temas Sincar’da kurulmuştu. Sincar bölgesinin kuzeyinden Türkiye sınırına kadar olan bölge, ABD’nin kontrolü altında. Bölgenin PKK’dan temizlenmesi için Bağdat ile Erbil arasında 2020 yılında bir anlaşma yapıldı. Fakat Bölgesel Yönetim ile Haşdi Şabi arasındaki anlaşmazlık nedeniyle tam olarak hayata geçirilemedi. Ankara-Bağdat heyetleri arasındaki görüşmede, her iki kesimden temsilcilerin de bulunması bu bakımdan önemli. Bağdat’taki toplantı gündeminde yer alan Irak’tan Türkiye’ye uzanacak Kalkınma Yolu, bu aşamada önemli bir rol oynayabilir. Türkiye ile Irak’ın bu bölgeden geçecek Kalkınma Yolu’nun güvenliğini ortaklaşa sağlaması PKK’nın bölgeden tasfiyesi için zemin oluşturacaktır. Ayrıca, bu adımın Ankara-Şam ortaklığı ile devam ettirilmesi eksik halkanın tamamlanmasını sağlar.
3. ABD’nin işine gelmez.
Kimi çevreler, Irak ziyareti öncesinde Dışişleri Bakanı ve MİT Başkanı’nın ABD ziyaretlerine işaret ederek, Bağdat ile yapılan mutabakatın Washington ile “anlaşmalı” olduğunu ileri sürüyor. Dışişleri Bakanı ve MİT Başkanı’nın ABD temaslarında bu konunun gündeme gelmesi eşyanın tabiatı gereğidir. Ama bu durum bizi, ortada bir ABD planı olduğu sonucuna götürmez. Türkiye’nin PKK’ya karşı Irak ile birlikte harekatlara girişmesi ABD’nin işine gelmez. Çünkü, Bağdat’ın 1991 öncesinde olduğu gibi Irak’ın genelinde otorite kurma yoluna girmesi ABD-İsrail’in 30 yıldır binbir emekle inşa etmeye çalıştığı kuzeydeki Bölgesel Yönetim’in tehlikeye düşmesi demek. İkincisi, ABD’de esas gündem hem Irak’tan hem de Suriye’den Amerikan askerlerinin çekilmesi. Washington’daki ilgili mercilerin önceliğinin, ABD’nin çekilmesinden sonra İran’ın boşluğu doldurmasını önlemek olduğu ileri sürülüyor. Bu yanlış değil, fakat eksik. ABD’nin asıl önceliği Irak’ın kuzeyi konusunda Türkiye-İran ortaklığını önlemek. Çünkü Türkiye ile İran’ın, Irak’ın kuzeyindeki bağımsızlık referandumuna karşı 2017’deki fiili ortaklığının daha geniş ölçekli hale gelmesi, ABD’nin bütün planlarını boşa çıkartır. Bu nedenle, ABD’nin Irak ve Türkiye üzerinden İran’a karşı bazı tertiplere girişme olasılığı dikkate alınmalı.