3,3 milyon kişi

Kamu hizmetleri, yıllar boyunca ulusal devletle birlikte şamar oğlanına döndürülmüştü. Devleti küçültmek, demokratikleşmenin ön koşuluydu. Devlet aşırı büyüktü, hantaldı, aşırı merkeziyetçi idi. Kamu hizmetlerini üstlenip sunmaktan vazgeçirilmeliydi. “Etkin devlet” yaratılmalı, halkın vergileri heba edilmemeliydi.
Çözüm basitti: Bir elimizle özelleştirme yapacaktık, öbürüyle de yerelleştirme. Devlet tekellerinin ortadan kaldırılmasıyla devlet ekonomiden geri çekilecekti. Serbestleşme gelecekti. Özgürleşecek, zenginleşecektik. Devletin tekelindeki PTT ne sıkıcı şeydi!
Bu zihniyet 24 Ocak 1980 Kararları ile yürümeye başlamıştı. İş çekirdeğinden başladı desek yeridir; tohumculuk serbestleştirildi. 1985’te hem özel sektöre açıldı, hem de özel sektörün dış ticaretine. Üzerinden otuz yıl geçti. Sonuç, bu işi yöneten Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun toz olup uçması, tohumculuğun yabancı şirketlerin tekeline geçmesi, kendini üretemeyen ‘kısır’ tohumculuğun tarım sektörümüzü işgal etmesi oldu. Aslında özelleştirmeye uğratılan her sektörde olan şey, aynı özellikleri sergiledi. Kısırlaşma ve yabancılaşma. Üretim yerine dışarıdan alma. Dolayısıyla ‘özelleştirme istihdamı artıracak’ sözleri de ayak altında ezildi.
***
Ülkemizde toplam 25 - 30 milyon kişi bir işte çalışıyor. Kamu kesiminde çalışan sayısı, askeri personel dahil 3,3 milyon kişi. Çalışanların yüzde 10-13 civarı.
Kamu istihdamı, 2002 yılı sonundan bu yana, askeri personel hariç tutulursa 2,750 bin kişiden 3,100 bin kişiye çıkarak, 350 bin kişi civarında artmış bulunuyor.
Bu artış KİT’lerde ya da yerel yönetimlerde değil, merkezi yönetim kurumlarında yaşanmış durumda. TBMM ve cumhurbaşkanlığında 4 bin, sosyal güvenlik kurumlarında 37 bin, üniversitelerde 239 bin kişi istihdam ediliyor. En büyük kütle bakanlıklar dünyasında, 2,3 milyon personel merkezi yönetimin ana bünyesinde çeşitli uzmanlık dallarında ve öğretmen, hekim, polis, imam, vb. olarak başlıca hizmet sunumu alanlarında çalışıyor.
Kamu istihdamında askeri personel sayısı 227 bin kişiyle, toplam kamu personelinin yüzde 10’undan daha az bir paya sahip.
***
Özelleştirme politikası, kamu iktisadi teşebbüslerini neredeyse tümüyle yok ettiği için, AKP’nin işbaşına geldiği yıl 450 bin kişilik istihdam, şimdi 2016’da 142 bin kişiden ibaret.
Yerel yönetimlerde de daralma var. 2002’de 275 bin kişilik il özel idaresi, belediye, belediyelerin bağlı kuruluşları, mahalli idare birlikleri istihdamı, şimdi 226 bin kişiye düşmüş bulunuyor. Bunların toplam kamu personeli içindeki payı da yüzde 10’dan yüzde 7’ye geriledi. Demek ki yerel yönetimlerde hizmetlerin özelleştirilmesi ve taşeronluk diye bilinen hizmet satın alma usulü ileri boyutlarda yaygınlaşmış durumda.
Kamu sektöründe hizmet alımı usulü, yani taşeronluk, hem merkezi hem yerel yönetimlerde adeta kanıksanmış durumda. Bu usulde istihdam edilen kişi sayısı, kamu personeli istatistiklerine girmiyor.
Kamu istihdam sistemi, özel sektördeki istihdam koşullarının çalışanlar yararına geliştirilmesine öncü olan bir sektör iken, ‘özgürleştirici’ özelleştirme politikası sayesinde, özel sektörün koşullarını kendi eteklerine toplamış bulunuyor.
***
İşte bu yolda “ortak çalışanlar yasası” eteklerdeki sistemi kalbe doğru taşıyacak. Kimi “ilerici” sendikacıların istedikleri şeyi AKP de istiyor. Kamu istihdamı özel sektör istihdamıyla birleştirilecek; piyasacı istihdam, kamu istihdamını yiyecek.