330 sayfada tek bir kere geçen kelime: Emperyalizm

Pandemi öncesi hangi havaalanında zaman geçirsem, mutlaka rastlardım onlara. Londra’nın Heatrow’u olsun, New York’un John F. Kennedy’si olsun, havaalanı kitapçılarının vitrinlerinde bu üç kitap, dizi dizi dururdu hep. Belki de hala öyledir, bilmiyoruz. Ama bizim Anadolu kitapçılarında da bu kitaplara rastlanıyor kolaylıkla.

Yuval Ron Harari adındaki genç İsrailli yazarın, birbirini tamamlayan 3 kitabı bunlar: Sapiens, Homo Deus ve 21. Yüzyıl İçin 21 Ders.

Bu yazar, Türkiye’de de çok okuyucu bulup, en çok satanlar listesinde olduğu için, özellikle ele alıp üzerinde durmak istedik. Bugün, Harari’nın son bir ayda okuduğumuz üç kitabından çıkardığımız sonuçları değerlendirmeye çalışacağız.

21. YÜZYIL İÇİN 21 DERS, AMA EMPERYALİZMSİZ!

İnsanlığın oluşmaya başladığı ilk günlerden başlayıp, 50 bin senelik medeniyet yolculuğunu ve hatta gelecekteki ihtimalleri de incelediği üç kitaplık bir inceleme bu. Oldukça güzel yazılmış ve etkileyici analizlere sahip. Bu kitaplardan, insan adı verilen yaratığın çok uzun yolculuğu hakkında, oldukça yararlı şeyler öğrendiğimizi de belirtelim. Zaten, Darwin’den bu yana geliştirilen insanlığın ilerlemesi teorilerinin daha da popüler bir dille anlatılması bu kitaplar.

Harari, 1976 Kudüs doğumlu İsrailli bir tarihçi. Oxford’da eğitimini yapmış ve şimdilerde Kudüs Üniversitesi’nde hocalık yapan bir yazar. Oldukça etkileyici bir eğitim geçmişine sahip, ama o derece de kıvrak bir zekâ ve anlatım gücü olan, kolay okunabilen bir popüler tarihçi. O nedenle de akademik alanda yayın yapan başka yazarlara göre, çok daha geniş bir okuyucu bulabiliyor. Bu genç yaşta, şu ana kadar 35 milyon kitap satmış ve kitapları 65 dünya diline çevrilmiş durumda. Buna Türkçe çevirileri de dahil.

Bu yazıda, Harari’nın kitaplarından bahsetmeyeceğiz. Çünkü adaletli olmak gerekirse, bu kitapları okuyup kişisel olarak değerlendirmek gerek. Bizim Harari’yi ve benzeri Batılı aydınları değerlendirmemiz, onların Doğu’ya ve Batılı olmayan herkese karşı tutumlarına bir göz atmak olacak.

VERİ TANRISI’NDAN VERİ DİNİ’NE HIZLI GİDİŞ

Harari’nin son kitabı olan “21.Yüzyıl için 21 Ders”, yüzyılımız için analizleri içeren ve önümüzdeki kalan 78 sene ve sonrası için neler bekleyebileceğimizi ifade eden çok iyi bir analiz kitabı. Buradan, Yapay Zekâ alanındaki çalışmalardan dolayı işsiz kalabilecek olduğumuz alanları öğrenip, daha şanslı olabileceğimiz alanlara yönelme ihtiyacını öğrenebiliyoruz mesela. Milliyetçiliğin ne yöne doğru gittiğini, dinlerin ortadan kalkıp, yerine elinde en çok “veri=data” olanların hâkim olduğu, “veri dini” diye yeni bir olgunun ortaya çıkabileceğini hayal edebiliyoruz. Tanrı, laiklik, savaş, göç, eşitlik, özgürlük, adalet, eğitim gibi, medeniyetlerin temel taşları konusunda, gelecek yüzyılda neler beklenebileceği konusunda aklınızı zorlayıp yaratıcı olmanızı sağlayan düşünceler ortaya atılıyor bu kitapta. Yani sonuç olarak, geçen yüzyıllarda olduğu gibi, gelecek yüzyılda da değişmeyen tek gerçekliğin “değişim” olacağını çok açık şekilde anlayabiliyorsunuz. Böylece de kendinize bu değişen dünyada yeni bir yer bulmanızı salık vermekte bu kitap.

Harari’nin kitaplarını bu derece övdükten sonra, bu yazıyı yazma sebebimize gelince; Batı aydınının temel problemini ve eksikliğini göstermek diye özetleyebiliriz. Genel olarak, Batılı aydın yazarların bir kısmı Batı hegemonyasının açıktan memurudurlar elbette. Ama çoğunlukla genel olarak “sol”da olduklarını ifade eden bu yazarların ortak tarafı ise, “emperyalizm” diye bir tarihi olguyu ve ekonomik-politik sistemi hiç görememeleri ve tüm tahlillerini de sanki bir hayal dünyası içinde yapmaları.

DÜNYA BİR MATRİX’İN OYUNCAĞI MI YOKSA?

Mesela Harari’nin son ve en iddialı kitabı “21. Yüzyıl için 21 Ders”, 330 sayfaya sahip, yani oldukça geniş bir kitap. Tüm kitabı bitirince, dünyada olan bitenden sorumlu bir “şey” arıyorsunuz, bulamıyorsunuz. Özellikle de bizim kendi zamanlarımızda şahit olduğumuz yoksulluk, açlık, kavgalar ve sömürü konusunda kimi sorumlu tutmamız gerektiğini bir türlü anlayamıyorsunuz. Sanki dünya çapında bir “kader tanrısı” tüm bu zalimliklerin asıl sebebi gibi geliyor kitabın sonunda. Neden mi? Bunu, kitabın arkasındaki indekse bakınca hemen anlayabiliyorsunuz: “Emperyalizm” kelimesi, bu 330 sayfalık kocaman kitapta, sadece bir kez geçmiş, o da 78. sayfadaki satırlar arasında bir yerlerde. Onun dışındaki tüm tahliller, tüm olup bitenler, milyonlarca ölen insan, yanıp yıkılan şehirler, ambargolar, atom bombaları, nükleer savaş tehditleri, milyarlarca dolar silah harcamaları, velhasıl dünyanın ve insanlığın başındaki belaların sebebini bir türlü çıkaramıyorsunuz bu ve benzeri kitaplardan ve yazarlardan. Çünkü bu yazarlar, çok büyük ölçüde, tarihi incelemenin tek ve en doğru metodu olan “diyalektik ve tarihi materyalizm” diye bir yöntemden haberleri yokmuş gibi ele almaktalar olayları. Özellikle de son iki yüz seneyi. Çünkü kendi toplumlarının başrollerde oynadığı ve dünyayı paylaşım kavgalarında milyonlarca insanı yok eden bir sistemin adıdır “emperyalizm”. Olan bitene bu adı koymadan tarihçilik yapıp, sanki görünmez bir “dünya muktediri” tüm bu sömürüye ve acılara sebep olmaktadır.

Emperyalizmi ve işleyişini anlamadan ne geçen yüzyılın kanlı olaylarını ne de kendi zamanlarımızın sürekli huzurumuzu kaçıran gerçeklerini anlamak mümkün olacaktır. Hatta buna hala her gün uğraşmak zorunda kaldığımız Çovid-19 salgınını ve giderek bir “soğuk savaşa” doğru gelişen bu “serin” politik ortamı da katmak gerekecektir. Kısacası, emperyalizm kalın sayfalı Marksist kitapların, ya da tüm dünyada duvarları süsleyen kırmızı renkli solcu afişlerin üzerindeki öylesine sıradan bir kelime değildir. Emperyalizmi iyi anladığımız gün, kendimizi toplumun en güzel yerinde, yani anti-emperyalist mücadele saflarında bulacağız. İşte size Yuval Ron Harari’nin oldukça etkileyici, ama emperyalizm olgusunu es geçtiği için mesajını zayıflattığı, “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” kitabından çıkarılacak ders!