5. vitese geçmek
İLK KALKIŞ, KOBİ’ler, KİT’ler ve AĞIR SANAYİ
Geçen yazımda stagflasyon tehlikesine değinmiştim. Durgunluk içinde enflasyon.
Bu tehlikeyi önlemek için önerilerimi de söz konusu makalemin içinde sizlerle paylaşmıştım. Bu yazının ekseni ekonomi genelinde metaformlara, ağırlık sıkletiyse son verilere dayanıyor.
“Enflasyon”, “küçülme”, “borçlanma”, “güven erozyonu”; bunların alayı geri vitestir!
Uzun soluklu bir yolculuktayız rekabet açısından ekonominin vitesini yükseltmek zorundayız.
Birinci vites, ekonomideki her şeydir; her durmadan sonraki kalkış ya da sıfırdan ilk kalkıştır. Ekonomide 2. vites KOBİ’lerdir. 3. vites KİT’lerdir. 4. vites ağır sanayidir. Peki ya 5. vites?
KALKINMACI KAMUCU YATIRIMLAR
Üretici, emtia, tarım, taşıma fiyatları artarken “döviz / faiz” virajında arabayı sağlam tutmalı.
Faiz ile döviz rabıtası yumurta-tavuk paradoksuna tıkılamaz; aynı almaşığın bileşenleridir.
Temele inmeliyiz! Kur baskısıyla, faiz kıskacıyla olan muharebeyi, üreterek kazanabiliriz.
Tasarruf, yatırım ve de üretim, ekonomi aracının her arazide verimli çalışmasının tek yoludur.
Gelelim 5. vitese... 5. vites; kalkınmacı kamucu yatırımlardır: Hızla, güvenle! Yurt genelinde!
Yurt genelinde kalkınma yoluna girersek, faiz de döviz de ‘terbiye olur’; gereken yerde durur.
SEPET BİR YANA
PAZAR FİLESİ BİR YANA
Geçenlerde TÜİK mayıs 2021 enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre, tüketici fiyatları mayıs ayında 0.89 artmış, o arada, 12 aylık enflasyon yüzde 16.59 olarak saptanmış!
Milyonların “hissettiği” hayat pahalılığı, bu verileri en azından ikiye katlıyor.
İstatistik kurumunun aylık enflasyonu, tüketicinin on beş günlük enflasyonu…
Enflasyon hesabına konu “sepet” dışında bir de, her alışverişte pazar filesinin azalması var!
KAPANMADAN AÇILMAYA, SOĞUMADAN ISINMAYA…
Çekirdek enflasyon yüzde 16.99 olarak açıklandı, üretici fiyat artışı yıllık % 38.33 oldu.
Hayat pahalılığıyla mücadelede iç açıcı olmayan bu iki veri, geleceğin de habercisi.
Önümüzdeki süreçte maliyet artışlarının tüketici fiyatlarına yansıması kaçınılmaz.
Üreticinin faiz, sanayicinin döviz, hane-halkının kart borçlusu olduğu bir ülkedeyiz.
İşte bu ortamda kapanarak soğuyan motorlarımızı açarken aşırı ısınmaya engel olmalıyız.
Bizim hükmümüz dolara geçmez, nazımız TL’ye geçer, unutmayınız! İşi tersten tutmayınız!
DOĞAL OLMAYAN FİYAT SEYRİ
Sadece bir olgu bile tarımı, üretim planlamasını önemsemediğimizin kanıtıdır:
Ne diyor haberde, “Mayıs’ta patates yüzde 41 arttı, sivri biberin fiyatı yüzde 51 oranında düştü.”
Böylesi bir salınım gıda güvenliği ihmalini aşan, emekleme çağındaki ekonomilere özgüdür.
Gerçek anlamıyla bir üretim planlaması yapılsa ve tanzim satışlar kurulsa bunu yaşamayız.
Bunu belki “yaşıyoruz” ama bu durumu “taşıyamayız”. Türkiye mutlaka vites yükseltmelidir.
DIŞA BAĞIMLILIĞI AŞMALIYIZ
Kalkınmacı kamucu yatırımların odağında tarımı da içine alan sanayi yatırımları olmalıdır. Sanayi, anahtardır. Son açıklanan verilerde “hızlı bir kalkışı” güçleştiren fiyat artışları vardır:
Ara mallarda yüzde 47.76, dayanıklı mallarda yüzde 29.18, dayanıksız tüketim malında yüzde 25.22’dir.
Ana sanayi grupları itibariyle sermaye mallarındaki yıllık artış oranıysa yüzde 29.49’dur.
Enerjideki yüzde 43’lük artış, yatırım yapılan bir alanda beklenen “hareketliliği” aşmaktadır.
Dışa bağımlılığı azaltacak, ihracat içinde ithalat oranımızı dizginleyecek önlemler gereklidir.
Tüm bu zorlu tabloya karşın Türkiye’nin yüzde 7 büyüme göstermesi elbette sevindiricidir.
Sevinçlerimizin kalıcı olabilmesi, kederlerimizin izale edilebilmesi, berrak zihinlerle olur.
Türkiye, büyümeyi ithalata bağlamaktan, özelleştirmeyle borca batmaktan, sıcak para aramaktan kurtarılmalıdır. Kurallı, kayıtlı, kurumsal bir ekonomiye ihtiyacımız vardır.
ZİHİNLERDEKİ VİTESİ YÜKSELTMEK
Bunun için önce zihinlerdeki vitesi yükseltmek gerekecektir. Geçmişte “arabayı deviren” deneyimler iyi okunmalıdır. Serbest piyasacılığın tekerimize çomak soktuğu unutulmamalıdır.
Buna karşılık, ne zaman KİT’leri etkin kullandık, ne zaman planlamaya inandık, ne zaman öz-kaynaklara bel bağladıysak; işte o zamanlarda kazandık; büyümemizi sürekliliğe, toplumu esenliğe kavuşturduk! Sorunlarımızın çözümü büyük ölçüde kendi envanterimizde saklıdır.
GELENEKTEN GELECEĞE…
Türkiye, Devlet Planlama Teşkilatını, İller Bankasını, DSİ’yi, GAP İdaresini kurmuş, kooperatifleşme ve kırsal kalkınma konusunda başarılı örnekler oluşturmuş, son zamanlarda savunma sanayi başta, teknolojide atılımlar yapabilmiş, nüfusu genç ve dinamik, girişimcileri yeni pazarları kavrayan, toplumu gelişmeye açık bir ülkedir…
Yeter ki, kendimize güvenelim, tasarrufla yatırım, üretim ve istihdam için kamucu kalkınma politikasını temellendirelim ve de geliriyle, sağlık, eğitim, ulaşım hizmetleri ve yaşam kalitesiyle, insancıl sosyal bir düzene erişelim.