63. Tablet, Yunus

DOĞU TABLETLERİ

(Büyük insanlığın büyük şairi,

dünya dili Türkçenin ulu ereni

bizim Yunus’a saygıyla.)

Zaman dursun, yel uyusun, dağlar taşlar dilin tutsun,

Dünya sussun, yaren susuşsun, Yunus Emre’m konuşsun.

Kayanın sesi, toprağın nefesi, ateşin nefsi közlendi,

Bağdaş kurup oturun Türkmen kilimin gül bağlarına.

Dedi ki: Yunus değil bunu diyen, kendiliğidir söyleyen.

Dedi yine: Hiç kendi kendine kaynar mı kazan, hu.

Susuşun ey erenler, Yunus konuşsun, uslansın diller,

Gökler konuşsun, arzın avazı yerde duyulsun ilahi heves.

Nesne ruh deryasına dalsın yunsun Yunuslansın hele,

Batan doğsun, doğrulsun yatan, aysın ayılsın bebek,

Doksan dokuz ilahi düğüm çözülsün, ne fazla ne eksik.

Biz olmak için dünyayı dar ettik kendi nefsimize,

Dert söyledik derman sunduk, ruhtan bedene yara bere:

Acıyı sar eyledik eğnimize, sor eyle makama gel.

Geldikçe gideriz aşklı yere, dolunayla dolu yükümüz,

Aşıp serdik gönüllere, eğilip hikmet kapısından.

Karınca yürür ilahi ayak izleriyle, sarıçiçek heceler,

Aşkın özü çiseler, dağ neşelenir, şelale uğuldar kanda.

Dedi: Dünya gamına yandığım aşktandır aşikâre.

Dediler, Yunus okumuş aydın, dedim zerre aymış ola:

Harlanır göğüs tandırında benlik sen, canda şenlik,

Yeraltına kemlik sızan, esenlik olur çıkar yüze.

Sürüp geldik dillerin dillerinden, dolubanı boşaldık,

Yağdı üstümüze bilgisi, yandık piştin halk içinde.

Gün uyandırır evleri, kapalı yürekler goncalanır açar,

Kırk kapı açılır, girer içeri aşkı tahsil etmiş ümmi.

El yüz yıkarız tan ateşiyle, gönüller aklanıp paklanır.

Kalbin açtığı gül, işlenmiş taşta tutuşur alevi,

Her gün boynunu uzatır av, avuçlarında yeni bir ayla!

Aşkımıza bulaşır şaman alevi, şamdan nurudur lav,

Şimdi dön dünya âlem, eller diller Türkçe dinler:

Söz büyüğün su küçüğün, içelim Yunus pınarından.

Bunlar Yunuslardır deryadan deryalara akar:

Gider bir iklimden yedi iklime yan yana, yana yana!