88.Yılında Cumhuriyet-(TAMAMI)
88. yılını belki kurulduğundan bu yana törensiz kutladığımız şu gün, acaba Atatürk’ün ve onun başında olduğu TBMM’nin 1923’te heyecanla ilan ettiği Cumhuriyet midir? Yoksa 2002 yılında başlatılan uygulamalar yüzünden cumhuriyetçilerin hapse tıkıldığı bir rejimin adı mıdır? Acaba her yıl heyecanını yaşadığımız o Cumhuriyet, tarihin sayfalarına mı hapsediliyor? 2002’den bu yana laik Cumhuriyet’in ve sosyal hukuk devletinin geçirmeye devam ettiği bir karşıdevrimin ayak sesleri altında “Ne mutlu Türk’üm diyene. Yaşasın bize bugünleri miras bırakan Atatürk. Yaşasın Kemalizm prensipleri” diyebiliyor muyuz?
Ünlü Fransız siyaset bilimcisi Prof. Maurice Duverger, Mustafa Kemal rejimini “Cumhuriyetçi bir diktatörlük” diyerek niteliyor ve Kemalist ideolojiyi soydan geçme paternalist diktatörlükten ayırıyordu. Arkasından da CHP’nin demokratik bir ideolojiye sahip olduğunu belirtiyordu. Prof. Duverger şöyle diyordu: “Kemalist tek partinin birinci özelliği, demokratik bir ideolojiye sahip olmasıydı. Tek partinin şefleri için ideal çoğunluktu. Mustafa Kemal’in ideolojisinin ve kurduğu sistemin çoğunluğun üstün bir değer olduğunu kabul ediyor ve çoğulcu bir devlet felsefesi içinde işlevini yerine getiriyordu. Üstelik tek Türk partisinin yapısal açıdan da totaliterlikle hiçbir ilgisi yoktu.” (M. Ali Kışlalı, Kemalizm Laiklik ve Demokrasi, s. 83)
Mustafa Kemal Atatürk hakkında uzun incelemeye dayanan bir kitap yazan Prof. Şerafettin Turan ise Duverger’i tamamlayan şu cümleleri kitabına koyuyordu: “Aynı zamanda Atatürk yönetimini demokrasiye geçişi hazırlayan bir dönem olarak kabul eden Duverger, bunu Atatürkçülük yolu, demokratik geleneklerden yoksun ve gelişmekte olan ülkelerin demokrasiye geçiş süresini hazırlayan en gerçekçi örnek diye nitelemektedir.” (Prof. Şerafettin Turan, K. Atatürk, s. 544)
Bütün bu değerlendirmeler gösteriyor ki Atatürk rejiminin adını koymakta hâlâ zorlananlar bulunmaktadır. Kimi rejime otoriter demokrasi, kimi Jacoben -tepeden inmeci- rejim, kimi ilerici, askeri, reformcu sistem demektedir. Atatürk döneminde hukuk sisteminin laikleşmesini sağlayan bakan olarak tarihe geçen Mahmut Esat Bozkurt ise şöyle diyordu: “Kemalizm otoriter bir demokrasidir ki kökleri halktadır. Türk milleti bir piramide benzer. Tabanı halk, tepesi yine halktan gelen baştır ki bizde buna şef denilir. Şef, otoritesini yine halktan alır. Demokrasi de bundan başka bir şey değildir.” (Atatürk İhtilali, s. 137)
Herkese kutlu olsun
Gerçekten, 1921’de ilk Meclis’te Anayasa’yı kabul ettiren Atatürk başka bir Atatürk’tür. 26 Ağustos 1922’deki Atatürk, başka bir Atatürk’tür. Yunanlıları İzmir’de denize döken Atatürk, başka bir Atatürk’tür. Büyük Önder, örneğin Cumhuriyet’in ilanından önce Sovyetler Birliği’yle sıcak ilişkiler içindedir, emperyalizme karşı katı bir sol ve kapitalist devletin iradesini temsil eder. Ama 13 Eylül 1921’de Sakarya Meydan Savaşı’nı kazandıktan ve 9 Eylül’de düşmanı denize döktükten sonra, Batı dünyasıyla ilişkilerini daha yumuşatarak İngiltere Kralı’nı ayağına getirten ve savaşın yerine barışçıl bir dünya kuran Atatürk, başka bir Atatürk’tür. CHP’nin 1931 kurultayında 6 okla simgelenen 6 ilke ile partinin dayanacağı esaslar şöyle belirlenmişti: “Vatan, ulus, devlet ve kamusal haklar kavramları bir bütündür ve partinin güttüğü bütün bu esaslar Kemalizm prensipleridir.” Bu demektir ki Kemalizm “bir diriliş ve bir yenileşme hareketidir”. İşte Cumhuriyet, bu temeller üzerine kuruldu. İlginçtir, Atatürk kurduğu rejimin adını, Kemalizm olarak hiç kullanmamıştır. “Kemalizm” deyimi, CHP’nin 9 Mayıs 1935’te toplanan 4. kongresinde resmen ilan edilmiştir. Daha sonra 1937 Kasım’ında Başbakanlık’a atanan Celal Bayar, hükümet programında Cumhuriyet Türkiye’sini “Kemalist rejim” diye niteliyordu. Aynı Bayar, İnönü zamanında kurduğu hükümetinin programında şöyle diyordu: “Milletimiz, 15 seneden beri tecrübe edilen Kemalizm rejiminin kendisine verdiği huzur ve sükun içerisinde çalışmak ve kuvvetlenmek istiyor.” (TCH 1, s. 99)
İşte şimdi adını bile anmaktan korktuğumuz Cumhuriyet, Atatürkçülük ve Kemalizm olarak kuşaktan kuşağa devredildi. Cumhuriyet’in 88. yılı ve Kemalizm herkese kutlu olsun. Her ne kadar Atatürkçülük ve Kemalistlik bir suç sayılsa da...