A, aaaaaaaaaa!

Yok olmaz; gerçekten buna inanamam...                            

Hani her şey olur; güneş Batı’dan doğup, Doğu’dan batar; yağmur yerden gökyüzüne doğru yağar; bebeler dedelerini büyütür falan ama... AKP’de...

Hem de Meclis’teki Grup Toplantısı sırasında birilerinin Başbakan’ı protesto edebileceğine... Sonra da korumalar tarafından apar topar salondan atılacaklarına inanmam!

***

Şaka bir yana; bunların hepsi dün olmuş...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Meclis’te hem de AKP teşkilatından oldukları söylenen iki kadın tarafından protesto edilmiş...

Bu iki kadın, toplantıdan sonra salondan çıkmaya çalışan Başbakan’la görüşmek istemiş...

Korumalar engel olmaya kalkınca kadınlardan biri, “Sayın Başbakan verdiğiniz sözleri yerine getirmiyorsunuz. Etrafınızda bulunanlar size yalan söylüyor” diye bağırmış...

Bunun üzerine korumalar iki kadını ifadelerini almak üzere sürükleye sürükleye Meclis İdare Amirliği’ne götürmüş...

Ya sonra?

***

Sonrası önemli değil...

Önemli olan; buraya kadarı!

Demek ki AKP’de birileri artık rahatsızlıklarını dile getirme ihtiyacı duyuyor...

Göreceksiniz; seçime doğru bu ufak tefek isyanları, toplu istifalar da izleyecek...

Çünkü AKP, inişe geçti...

Bu inişin ardı, çöküştür...

Çöküşün sonu, karakoldur, mahkemedir, cezaevidir...

Gemiden kaçış başlarsa bir kez; sonu Titanik’tir!

Ne KaçAk Saray’lar kurtarır yolcuları ve mürettebatı, ne de Huber’ler...

***

Dün, o iki kadın AKP Titaniği’nden denize ilk atlayanlar oldu.

Şimdi; koltuklarınıza yaslanın ve seyredin:

“Aşk” filmi bitti, dram başlıyor!

Heyecan tavan yapacak...

Vatana millete hayırlı olsun!

HUBERRRR! (91)

Cumhurbaşkanlığı  göre-vinden tam 159 gün önce ayrılan Abdullah Gül, Tarabya’daki Huber Köşkü’nde keyif çatmaya devam ediyor..

Devletin köşkünü paşa dedesinin malı gibi kullanıyor.

Eğer, “Boşalttı” haberi gelmezse, bu konudaki 100’üncü yazımın yayınlanacağı tarih olan 14 Şubat günü saat 12:00’de, Huber’in sahildeki kapısında olacağım.

Siz de gelin... Gelmekle kalmayın; dostlarınızı da getirin. Facebook’tan, Twitter’den duyurun...

Bu mevsim Boğaz’ın keyfi bir başkadır...

Hep Gül ve eşi mi çıkaracak o keyfi; gelin, biraz da biz nasiplenelim!

REHA!

Vatan Gazetesi  yazarı Reha Muhtar, dün Işık Kansu’nun Cumhuriyet Gazetesi’nden ayrılmak zorunda bırakılmasını yazmış...

Demiş ki:

“Bir gazeteci dostum işinden ayrılırken, içimde oluşan hüzün benimdir...”

İşte; meslektaş dayanışması buna denir; vefa budur!

Helal olsun; Reha Muhtar’a...

Ama... Küçük bir sorun var:

Cumhuriyet’ten atılan Işık Kansu’ya böyle sahip çıkan Reha, ne hikmetse kendi gazetesinden kovulan meslektaşlarına bırakın yazıyı, kuru bir “Geçmiş olsun” telefonu bile açmadı!

Şimdi kalkmış, “vefalı meslektaş” ayaklarına yatıyor.

 Hadi oradan, “güç ve iktidar dostu”  Reha...

“Acı var mı acı”, sen onu söyle!

GÜNÜN SORUSU

Adının Nevin Çelik olduğunu söyleyen bir kadın, önceki akşam Bülent Arınç’ın basın toplantısına katılmış ve “Fethullah Gülen ölmüş. Bilginiz var mı?” diye sormuş... Sonradan yapılan araştırmada ibraz ettiği sarı basın kartı sahte çıkmış... Çalıştığını söylediği kurum da, “Böyle biri bizde çalışmıyor” diye açıklama yapmış... İşin ilginci bu kadın aylardır Başbakan’ın bütün programlarını izliyor, Başbakanlık muhabirlerine tahsis edilen basın aracına biniyormuş... Sorum basit:

Bu kadın kim ve amacı ne?

88 YILDA GELDİĞİMİZ NOKTA!

Yıl 1927... Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk diyor ki:

“Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz... En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”

Yıl 2015... Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün ziyaretine gittiği Nakşibendi Şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun önünde iki büklüm olup fotoğraf çektiriyor...

***

Ceza yememek için, yorumu size bırakabilir miyim?

GÜNÜN İSYANI

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın malvarlığına ilişkin soru önergesini, “özel hayata girdiği” gerekçesiyle yanıtlamamış... İsyanım kendisine:

Ben de sıradan bir yazar olarak bu yıl vermem gereken mal beyanını, “Bu konu benim özel hayatıma giriyor” diye vermesem; beni de korur musunuz?