ABD, Almanya ile Mercedes üzerinden mi hesaplaşıyor?

Geçtiğimiz yıl ekonomik alanda ABD ve Avrupa arasında bir “ceza savaşı” yaşanmıştı. Karşılıklı kesilen cezalarda perde, ilkin, araçların egzoz emisyon değerlerini manipüle etmesi nedeniyle Volkswagen için açılmıştı.

ABD'nin Detroit kentindeki Bölge Mahkemesi, Volkswagen'in (VW) dizel motora sahip araçlarında yanıltıcı yazılım kullandığı gerekçesiyle şirkete 2,8 milyar dolar ceza verdiğini duyurmuş, ayrıca VW ile ABD hükümeti arasında ocak ayında varılan ve toplam 4,3 milyar dolar ceza ödemeyi öngören anlaşmayı da onaylamıştı.

AB ise VW depremini takip eden aylarda kurallara aykırı vergi indirimi sağlandığı gerekçesiyle Apple’a 13 milyar Euro ceza kestiğini duyurmuştu.

Dün basına düşen habere göre, Stuttgart Savcılığı tarafından yürütülen emisyon skandalı kapsamında Mercedes’in dört ayrı eyaletteki 11 tesisinde arama yapılmaktaydı. Ayrıca, ABD Adalet Bakanlığı, İtalyan otomotiv şirketi Fiat Chrysler'e emisyon kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle dava açıldığını duyurmuştu. Bütün bu küresel ölçekli şirketlere yönelik soruşturmalar, ABD-AB ekonomi savaşının bir yansıması olabilir mi?

TİCARİ SAVAŞ KAPIDA MI?

ABD’nin eylemlerinin gerekçesi rakamlarda saklı. 2016 yılında ABD 2,2 trilyon dolar ihracat, 2,7 trilyon dolar ithalat yaptı. Aradaki 502 milyar dolar, dünya üzerindeki bir ülkenin verdiği en büyük ticari açık olarak kayıtlara geçti. Ticari açıkta hizmetleri devre dışı bırakırsak, ABD’nin 1,5 trilyon dolarlık mal ithal ettiğini, buna bağlı olarak mal bazında 750 milyar dolar açık verdiğini görüyoruz.

ABD mal ithalatında ise bir numarayı sizce ne alıyor? Hemen söyleyelim: Otomotiv. Otomotiv konusunda küresel rakamlara bakacak olursak, araç ihracatının toplam büyüklüğü ilk 15 ülke için yaklaşık 700 milyar dolar civarında. Bu pastanın içinde birinci olan üreticiler ise Alman otomotiv şirketleri. Alman üreticilerinin payı 152 milyar dolarla pastanın yüzde 22’sine denk geliyor. ABD’nin payına baktığımızda ise Japonya’dan sonra 54 milyar dolar ile yüzde 8 civarında. ABD için işin kötü yanı ise 2012 yılından beri otomotiv ihracat ve ithalatındaki dengede verdiği açığın yüzde 26 artması olmuştur. Rakamların böyle olmasının nedeni ise başta Mercedes olmak üzere Almanların özellikle kaliteli motor işçiliğinin tüm dünyada kabul görmesidir.

Yukarıda verdiğimiz rakamlara bir de Ocak ayında Trump’ın başkan seçilmesinden sonra Alman Bild dergisine yaptığı açıklamayı ekleyebiliriz: Trump, Alman otomotiv üreticilerini ABD topraklarında daha fazla üretim yapmadıkları konusunda eleştirmiş; ABD dışındaki fabrikalardan gelecek araçlara yüzde 35 gümrük vergisi koyacağını söylemiştir.

MERCEDES’İN ANLAMI ÜRETTİĞİ ARAÇLARIN ÖTESİNDEDİR

ABD’nin Almanya ile ticaretinde 2015 yılında 74 milyar dolarlık, 2016 yılında ise 64 milyar dolarlık açık verdiğini düşünürsek, Almanya’nın en büyük ticari sembollerinden biri olan Mercedes ile ilgili gelişmelerin bundan sonraki süreçte oldukça önemli olacağını tahmin edebiliriz.

Ayrıca ABD merkezli Foreign Policy Dergisi’nde yer alan ve aydinlik.com.tr tarafından çevirisi yapılıp Salı günü yayımlanan bir haberde oldukça ilginçtir. Haberde Almanya'nın 'Çerçeve Ülkeler Konsepti' adıyla organize ettiği askeri birlik çalışmasının NATO ve ABD’ye karşı bir alternatif olduğuna dair şüphelerden bahsedilmiştir. Ticari alanlar dışına da kayacak ABD ve Almanya arasındaki rekabetin daha da sertleşmeye başlayacağını öngörmek zor olmasa gerek.

Önümüzdeki dönemde Trump ile başlayan korumacı ekonomik politikaların kabuk değiştirerek siyasette de büyük etkiler yarattığını gözlemleyeceğiz. Avrasya’da ortaya çıkan yeni ekonomik güçlerin ve ticari ortaklıkların da tetiklediği, Batı içinde kendisini göstermeye başlayan ABD -Almanya ihtilafı belirginleştikçe, karşılıklı ticari sembollere saldırılar artacak ve bu sembollerin koruyucuları olan ordular mukayese edilmeye başlanacak.