ABD, donanmasını ‘Batı Asya Deniz Savaşları’na hazırlıyor

Devletlerde, millî güç unsurlarını yönlendiren siyasi güç, askerî güce de görevler verir. Uzun dönemli şartların olumlu veya olumsuz değişeceğini öngören siyasi güç, askerî güçten, eskiye göre daha hırslı veya tam tersine, eskiye göre daha tedbirli görevler için hazırlık yapmasını isteyebilir. Askerî güç ise siyasi gücün kendisine verdiği uzun vadeli görevler değiştikçe veya bu görevlerin yapılmasını zora sokacak yeni koşullar ortaya çıktıkça, görevlerini başarabilmek için kuvvet yapısını veya kombinasyonunu değiştirme ve savaş platformlarını geliştirme çabasına girer. Değişimin mali boyutlarının sınırları konusunda siyasi güç ile askerî gücün birbirlerini ikna ettikleri süreç, o devletin askerî ve siyasi hedeflerinin -yüzeysel de olsa- ifşa olmasına neden olur. Örneğin, TCG Anadolu’yu inşa ettikten sonra orta ölçekli bir uçak gemisi tasarımına başlaması, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli hedeflerinin genişleyerek okyanuslara taştığı anlamına gelir.

Özetle, sadece etrafımızdaki yarı kapalı denizlerde savunma ve güvenlik aramanın yeterli gelmeyeceği anlaşıldığından, Türkiye’de, askerî güce okyanuslarda da harekât yapabilecek bir kuvvet hazırlama görevi verildiği açıktır. Türkiye örneğinden de görüleceği üzere, bir devletin uzun dönemli niyetlerini anlamanın en kolay yolu, inşa etmeyi veya satın almayı planladığı savaş platformlarının tiplerini ve yeteneklerini hangi yönde değiştirme eğilimine girdiğini -nesnel düşünen bir kafayla- incelemektir. Şimdi, emperyalist askerî gücün evrim çabasını dikkatinize sunmak ve emperyalizmin gelecekte ne yapmak istediğine dair değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum…

YAŞLI ABD DONANMASI’NIN ÇIRPINIŞI

ABD emperyalizmi, gücünü okyanusları aşabilen harekât yeteneğinden, yani donanmasından alır. Bu nedenle, donanmasında yaşanacak radikal değişiklikler, ABD’nin “stratejik hedef”lerini değiştirdiği anlamına da gelir. ABD Kongresinin hazırlattığı ve Çin-ABD donanmalarındaki salt gemi sayıları ile gemi inşa altyapılarını karşılaştıran çok sayıda rapor, son günlerde Türk kamuoyunun da dikkatini çekmiştir.

Hatta Türkiye’de bu raporları kaynak olarak kullanan çoğu yazıda, Çin Donanması’nın ABD Donanması’nı aşmayı başaran gemi sayısı ve gemi inşa hızları üzerinden “emperyalizmin Çin karşısında hızlı bir çöküş dönemine girdiği” yorumları da yapılmıştır. ABD Kongresinin panik ile ABD Hükûmeti’ne baskı aracı olarak kullandığı bu raporlar, gerçekten de emperyalizmin çöküş sinyalleri olarak mı yorumlanmalı? Ben o fikirde değilim; salt gemi sayılarını ve salt güncel gemi inşa yeteneklerini karşılaştırarak üretilen sonuçları gerçekçi bulmuyorum, bu nedenle zafer naraları atılmasına temkinli yaklaşıyorum. Konuya daha farklı açılardan ve daha çok ayrıntı arayarak bakalım ve dünyayı nasıl bir geleceğin beklediğini birlikte görelim.

30 Mayıs 2024 tarihli ABD Kongre raporunu incelediğimizde, 2003-2024 arasındaki 22 yıllık dönemde, gemi sayısını 270-300 arasında tutan ve gittikçe yaşlanan ABD Donanması’nın 2054’e kadar sürecek bütüncül ve ciddi bir evrim sürecinin peşine düştüğünü görebiliyoruz. Şimdi, ABD Donanması’nın 2054 yılına kadar tamamlamayı planladığı bu “evrimsel gençleşme” sürecinin ayrıntılarına bakalım…

“Yaşlı” ABD Donanması’nda hizmette olan savaş gemisi sayısı, bugün için 296’dır. ABD Donanması’ndan bahsederken “yaşlı” sözcüğünü bilerek seçtim. Çünkü, günümüzde okyanuslarda dolaşan ve yaşları 49 ile 7 arasında değişen 11 ABD uçak gemisinin yaş ortalaması 31’dir; yaşları 38 ile 30 arasında değişen 22 ABD kruvazörünün yaş ortalaması 34’tür; yaşları 43 ile 4 arasında değişen 68 ABD denizaltısının yaş ortalaması 30’dur; yaşları 33 ile 4 arasında değişen 70 ABD destroyerinin yaş ortalaması 21’dir ki, görüleceği üzere en iddialı savaş sistemlerinin bulunduğu ABD destroyerlerinde bile yaş sorunu başlamıştır.

ABD DONANMASI’NA VERİLEN STRATEJİK GÖREV:

‘2054’TE ASYA PASİFİK’TEN ASYA-AMERİKA’YA ÇEKİL; AMA, BATI ASYA
DENİZLERİNE SIKI TUTUN!’

ABD Donanması, ilk “değişim” hamlesini 2016’nın sonunda yaparak savaş gemisi sayısını 30 yıl içinde 355’e çıkaracak bir kuvvet yapısını ABD Hükûmeti’ne 2017’nin sonunda kabul ettirmişti. Fakat, 2017’de kabul ettirdiği kuvvet yapısını da yetersiz gören ABD Donanması, 2023 Haziran’ında hazırladığı daha yeni bir kuvvet yapısını ve gemi inşa programını 2024 Mart’ında ABD Kongresi’ne onaylatarak Biden yönetiminin onayına sundu.

ABD Donanması’nın onaylanmak üzere olan bu yepyeni kuvvet yapısında ilk dikkati çeken şey, bugün 296 olan savaş gemisi sayısının 2054 yılına kadar 355 yerine 381’e çıkarılacak olmasıdır. Yeni kuvvet yapısı içinde, 381 savaş gemisine ilaveten 134 adet “yüksek tonajlı suüstü ve sualtı insansız savaş gemileri”nin de yer bulması dikkat çekicidir. İnsansız savaş gemisi derken, günümüzün minicik insansız deniz araçlarından (İDA/SİDA) değil, binlerce tonluk otonom robot gemilerden bahsediyorum. Anlayacağınız, 2054 yılında ABD, dünya denizlerinde onlarca insansız destroyerini ve insansız denizaltısını, kendisi için “zorlu olan denizlerde” kullanmayı planlıyor. Günümüz ABD Donanması için “zorlu denizler”den kastım, Batı Asya’nın Karadeniz’den Basra Körfezi’ne uzanan yarı kapalı denizlerinden başka denizler değildir.

ABD Donanması’nın yeniden yapılanma sürecinde uçak gemisi sayısını 2054’te 11’den 9’a düşürecek olmasını da gözden kaçırmamak lazım. Günümüzde Çin, 5 yılda bir uçak gemisi inşa ederken ABD’nin uçak gemisi sayısını 2054’e kadar 9’a düşürecek olması; ABD’nin 7’nci filosunu en geç 2054’te Asya-Pasifik’ten Amerika-Pasifik’e çekmeyi planladığını göstermektedir. Bu noktada, ABD’nin 2054’ten bile önce, Asya-Pasifik’te Çin’i çevreleme politikasına son vermek zorunda kalacağını söyleyebiliriz.

ABD’nin 2054 kuvvet yapısında dikkat çekici olan ve başta Türkiye olmak üzere, tüm Batı Asya devletlerini ilgilendiren asıl önemli hususu en sona bıraktım. ABD Donanması’nda 2003 yılından beri firkateyn bulunmamaktadır. ABD’nin 1990’larda firkateyn inşa etmeyi durdurup 2003’e kadar elindeki firkateynleri müttefiklerine ve ortaklarına satmasının veya hibe etmesinin nedeni, yarı-kapalı denizlerdeki müttefiklerinin ve ortaklarının ABD çıkarlarını korumaya hevesli olmaları idi. Bu heves gittikçe azalmaya başlayınca Batı Asya’daki müttefik ve ortaklarına güvenemeyeceğini, hele hele Batı Asya devletlerini birbirine kırdırma politikalarının iflas etmekte olduğunu anlayan ABD’nin, donanmasını yarı-kapalı denizlerde savaşa uygun hâle getirme gereksinimi ortaya çıktı. Bu maksatla, ABD, birkaç yıl önce tasarladığı FFG-62 sınıfı firkateynlerden 2054 yılına kadar 58 adet inşa etme hazırlığını tamamladı bile.

Anlayacağınız, önümüzdeki yıllarda, Arleigh Burke sınıfı destroyerler yerine, FFG-62 sınıfı firkateynlerden daha çok bahsedileceğine emin olabilirsiniz. 2054 donanma kombinasyonunda, 21 olan korvet sayısını 15’e düşürecek olmasaydı; günümüzde hiç mevcut olmayan kısa mesafeli denizaşırı çıkarma harekâtı yetenekleri ile kısa mesafeli lojistik destek kabiliyetlerini astronomik seviyeye taşımaya yeltenmeseydi; ABD, kendi kıtasına çekiliyor diyebilirdim.

Fakat hayır, kendi kıtasına çekilmeye hiç de niyeti olmayan ABD, II. Dünya Savaşı’ndan beri inşa etmediği 4 bin tonluk LSM sınıfı orta tonajlı amfibi gemilerden 2054’e kadar 35 adet inşa etmeyi de planlamaktadır. 3 bin 500 deniz mili kadar seyir siası olan bu tür gemiler, okyanusu aşmak için değil, ama yarı-kapalı denizleri aşmak için uygundur. Bunların da ötesinde ABD, 4-5 bin ton deplasmana sahip 13 adet hafif lojistik destek gemisi (TAOL) inşa etmeyi de planlamaktadır. Bu gemiler de okyanuslarda kullanıma uygun değildir.

2054 yılında ABD, bunca firkateyn, bunca orta tonajlı amfibi gemi ve bunca hafif lojistik destek gemisini hangi harekât alanında kullanmayı planlıyor olabilir sizce? Şıkları sayayım:

a) Karadeniz ve Adalar Denizi

b) Doğu Akdeniz

c) Kızıldeniz ve Yemen Denizi

d) Basra Körfezi ve Umman Denizi

e) Hepsi…

Benim cevabım: e) Hepsi… 2054’te emperyalist Batı’dan gelecek bu fırtınayı, Batı Asya devletlerinin savunmada iş birliği ve güç birliği yapmadan karşılama şansı var mıdır sizce? “Batı Asya Savunma ve Güvenlik Bloku”, hiç zaman yitirmeden, -hemen bugün- kurulmak zorundadır. Kurulmazsa ne olur? Türk, Arap ve Fars dünyasının tümü birden 30 yıl sonra, denizleri yerine vatanlarında varlık savaşı vermek zorunda kalırlar, yani her bir Batı Asya devleti, birer Gazze’ye birer Yemen’e dönüşür… Daha ne diyeyim… Umut edeyim ki, Arap ve Fars dostlarımız da durumun ciddiyetini görmüş olsunlar…