ABD için Ön Asya’da her şey kedinin rengine bağlı
Ön Asya’da IŞİD’le birlikte saflar karışmış gibi gözüküyor. Bu toz duman içinde saflaşmayı doğru belirlemenin püf noktası, ABD’nin IŞİD Planı’nı doğru okumaktır. Bu plana göre, Ön Asya’nın geleceğini belirleyecek etken, “IŞİD’in yenilmesi değil, IŞİD’i kimin yendiği” olacaktır. Deng Şiaoping, “Kedinin rengi değil, fare tutması önemlidir” demişti. Bu deyişin doğru olduğu bağlamlar olduğu gibi yanlış olduğu bağlamlar da vardır. IŞİD süreci, ABD açısından her şeyin kedinin renginde odaklandığı bir süreçtir.
‘ISMARLAMA DÜŞMAN’
IŞİD gibi Ortaçağ karanlığından beslenen bir örgütün oluşması ve güç kazanmasını olanaklı kılan, ABD’nin yaratılmasında başrolü oynadığı Yeni Ortaçağ iklimi ve milli devletlerin yıkımını hedefleyen emperyalist saldırıların yol açtığı iktidar boşluğudur. Ama daha da önemlisi, IŞİD, dünya ve bölge güçleri içinde yol açması beklenen yeniden saflaşma açısından, adeta “sipariş üstüne” şekillendirilmiş bir “düşman”dır.
IŞİD, Irak’ın da, Suriye’nin de, İran’ın da, Türkiye’nin de düşmanıdır. Dünya için bir tehdittir. IŞİD tehdidine karşı alınacak önlemler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde vetoyla karşılaşmaz. ABD’nin IŞİD mevzilerini bombalamasına hoşgörüyle bakılır. O zaman bölgedeki kendi yandaşı güçleri seferber ederek bir IŞİD karşıtı koalisyon oluşturmada Obama’nın eli kolu serbest kalır. IŞİD’in, Suriye’nin milli devletini yıkmak için ABD tarafından başlatılan saldırının ve bu saldırıya sağlanan desteklerin bir sonucu olarak bu ülkede palazlandırıldığı unutulur. IŞİD’in Irak’ta sağladığı alan hakimiyetinde, Amerika’nın yıktığı milli devletin harabesi üstünde oluşturduğu sözde ordunun taşıdığı sorumluluğun üstü örtülür. Yapılan hesap budur.
ABD’NİN IŞİD PLANI
Obama, IŞİD sürecine üç yıllık bir vade biçiyor. ABD’nin kısa erimli hedefini “IŞİD’i güçsüzleştirmek” olarak ilan ediyor. IŞİD’e karşı uluslararası bir koalisyon oluşturmaya çalışırken, sonul çözüm için gerekli kara savaşını “bölge güçleri”ne havale ediyor. Amerika’nın yeni güvenlik kavramı uyarınca askeri konuşlanmasının ağırlık merkezini Pasifik’e kaydırdığını anımsatarak, Ön Asya’da Atlantik İttifakı’nı öne sürüyor.
ABD’nin kendine IŞİD’e karşı “silah arkadaşı” olarak seçtiği esas güç, PKK, Barzani ve PYD’dir. Koalisyona dahil diğer güçlere yüklenen işlev, bu üçlüyü silahlandırmak, onlara destek olmak ve onları korumaktır. ABD hava saldırılarının amacı da, bu üçlünün IŞİD karşısında tutunmasını sağlamaktır. Üç yıllık vade, bu üçlünün kendi içlerindeki çatışmaları giderip, ABD desteğiyle “rüştünü ispat etmiş” bir savaş gücü haline gelmesi içindir. Hesaba göre IŞİD bertaraf edildiğinde, ne Türkiye, ne Suriye, ne de Irak’ın, dünyayı IŞİD belasından kurtarmış bu bölücü gücün “bağımsızlık” istemleri karşısında bir yaptırım olanağı kalacaktır. Ünlü “Kürt koridoru” açılmış ve bölünme için gerekli uluslararası himaye sağlanmış olacaktır.
O ZAMAN BAŞARAMAYANLAR ŞİMDİ HİÇ BAŞARAMAZLAR
Plan budur. Ama ABD açısından büyük riskler taşıyan bu plan şimdiden tökezlemeye başlamıştır. Çünkü IŞİD tehdidi, aynı zamanda bölge ülkelerini ABD’den bağımsız olarak birbirlerine yakınlaşmaya sevkeden bir etkendir. Bölge ülkeleri, ABD’nin “IŞİD’i yendirmek” için oluşturmaya çalıştığı gücün kendi toprak bütünlükleri açısından beraberinde getirdiği tehdidin çok açık biçimde farkındadır. Onun için Amerika’nın bu bölücü gücü yaratmak için gereksinim duyduğu zaman, kendi aleyhine işleyecektir. Çünkü G.W.Bush’un ilanıyla “on yıllarca sürecek ve kendilerine karşı çıkan herkesin düşman sayılacağı bir haçlı savaşını” başlatan Amerika’nın yerinde bugün yeller esmektedir. O zaman başaramayanlar, şimdi hiç başaramazlar.