ABD ile çatışmayı göze almak
PKK’nın ABD’nin desteğiyle Suriye’nin kuzeydoğusunda düzenlemek istediği seçimler nedeniyle, bölge ülkeleri arasındaki temaslar hızlandı. Türkiye’nin doğrudan müdahaleyi masaya getirmesi üzerine ABD’nin girişimiyle, daha önce mayıs ayında yapılması planlanan seçimler önce 11 Haziran’a, daha sonra ağustos ayına ertelenmişti. Fakat ABD planından vazgeçmiş değil. Bu nedenle Ankara, Dışişleri Bakanlığı, MİT ve Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden uluslararası muhataplarıyla yoğun diplomasiye devam ediyor.
KİMİN ELİ DAHA GÜÇLÜ?
Ankara’nın ABD’li muhataplarına “Seçimlere izin verilmesi ve devletleşme çabaları sürerse, bölgede Türkiye ile ABD kafa kafaya gelir” dediği basına yansıdı. Türkiye ile ABD’nin Suriye’de çok uzun zamandır karşı karşıya olduğu düşünülecek olursa, bu ifadenin daha farklı bir şekilde okunması gerektiği açıktır.
Yani, Ankara Washington’a “askeri düzlemde de karşı karşıya geliriz” demektedir.
Şimdi burada duralım. Yaygın olan görüşe göre, Ankara Washington ile askeri çatışmayı göze alacak durumda değildir. Biz ise tam tersinin geçerli olduğu görüşündeyiz. Yani, asıl ABD Türkiye ile askeri düzlemde karşı karşıya kalmayı göze alacak durumda değildir. Çünkü böyle bir durum, Atlantik merkezli dünya düzeninin beklenenden çok daha hızlı ve kesin olarak çökmesine yol açacaktır. Çünkü, ABD dünya çapında gerilemektedir. Rusya’ya boyun eğdirememekte, İran’ı çökertememekte, Çin’e diş geçirememektedir. Çok kutupluluğun yükselişini her türlü önleme çabası tam tersi sonuçlar vermektedir.
Uluslararası şartlar, ABD açısından değil Türkiye’nin menfaatleri için elverişli bir zemin sağlamaktadır. O nedenle Türkiye’nin eli ABD’ye göre daha güçlüdür.
BELİRLEYİCİ OLAN İÇ ETKENLER
Üstelik bu durum uzunca bir süredir devam etmektedir. Hal böyleyken, Ankara’nın Washington karşısında sonuç alıcı bir stratejiyi uygulamasını engelleyen siyaset, esas olarak iç etkenlerden kaynaklanmaktadır.
Yani nesnel şartlar ABD’yi Suriye’de geriletmek için elverişli iken Ankara’nın bunu sağlayacak siyaseti kararlı bir şekilde uygulamasını, sistem içindeki ABD ile bağlantılar engelleyegelmiştir. Bu bağlantılar, iş dünyasından siyasete, Hükümet’ten devlet kurumlarına kadar, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Atlantik sisteminin adım adım nüfuz etmesiyle oluşturulmuştur. NATO üyeliği, bu Atlantik bağlantılarının devamı açısından belirleyici etkiye sahiptir.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Türkiye’nin Atlantik sitemi ile ilişkilerinde bir dönüm noktası niteliğindedir. Darbe girişiminin arkasındaki ABD/NATO iradesi Türkiye’de genel olarak “Batı ile ilişkiler” konusunda yakıcı bir tartışmayı başlatmıştır. Atlantik sistemi, Türkiye’de devleti dağıtmakta ve milleti çürütmektedir. Bu tartışma ekseninde, devlet içinde bir güç mücadelesi sürmektedir.
Sonuç olarak, bugün Türkiye’de sistem bu konuda bir yol ayrımına gelmiştir. Milli devletimizi ancak ABD ile çatışmayı göze alarak savunacağımız şartlar söz konusudur. ABD ile çatışmayı göze alacak kararlılığa sahip olmak ve bu yönde siyasetler izlemek, ABD ile askeri düzlemde karşı karşıya gelmeyi de önleyecektir.