ABD ile ilişkiler ve Hükümet’in stratejisi
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 18 Ocak’ta ABD’ye gidiyor. Gündem yoğun. Ama basına yansıyan bilgilere göre en başta gelen konu, Türkiye’ye F-16 satışının onaylanması. Çavuşoğlu’nun ziyaretinden sonra, geçen yıl Mayıs ve Ekim aylarında ABD’de görüşmeler yapan AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Efkan Ala başkanlığındaki bir heyet de Washington’a gidecekmiş.
Mevkidaşı Anthony Blinken ile görüşecek olan Çavuşoğlu, 29 Aralık’ta yaptığı yıl sonu değerlendirme toplantısında, ABD’yle ilişkilerde, PKK-PYD-YPG’ye Suriye’de verilen destek FETÖ, CAATSA yaptırımları gibi anlaşmazlıklarda 2022’de mesafe aldıklarını söylemiş ve şöyle devam etmişti: “Stratejik Mekanizma’yı hayata geçirdik. Biri bakan seviyesinde olmak üzere 3 tur görüşme gerçekleştirdik. Ocakta bakanlar düzeyinde ikinci toplantımızı yapacağız. F-16 tedarikinde, girişimlerimiz sonucu, Kongre kısıtlayıcı şartları kaldırdı. Şu anda süreç olumlu ilerliyor.”
Çavuşoğlu’nun aynı açıklamasında dikkat çekici olan bir nokta var. Çavuşoğlu, ABD ile ilişkilerdeki sorunları “Türkiye düşmanı” lobilere bağlıyor. Sanki bu “Türkiye düşmanı lobiler” olmasa Washington ile Ankara arasındaki ilişkiler çözülüverecekmiş gibi bir yaklaşım söz konusu.
YUNANİSTAN’A F-35, TÜRKİYE’YE F-16
Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre, Beyaz Saray yönetimi Çavuşoğlu’nun ABD’de bulunduğu sırada, Hükümet yetkililerinin heyecanla (!) beklediği F-16 satışı konusunda adım atacakmış. Ama önemli bir ayrıntı daha var bu haberde. Türkiye’ye F-16 satışına onay talebinin Kongre’ye gönderilmesiyle eşzamanlı olarak, Yunanistan’ın talep ettiği F-35’lerin satışı için de onay istenecekmiş. Gazetenin başvurduğu bir yetkili bunun tamamen tesadüf olduğunu açıklamış.
Haberde şöyle deniyor:
“ABD yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Biden yönetimi son yılların en büyük yabancı silah satışlarından biri olacak olan, Türkiye’ye 20 milyar dolarlık yeni F-16 savaş uçağı satışı ve Yunanistan’a yeni nesil F-35 savaş uçağı satışı için Kongre onayı almaya hazırlanıyor. (WSJ, 13 Ocak 2023)”
Haberdeki önemli ayrıntıya göre, bu satışa onay verilmesi şarta bağlı olacak. Haberde Amerikan yetkililerinin, “Kongre’nin onayının, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğine Türkiye’nin onay vermesine bağlı olduğu” değerlendirmesine yer veriliyor.
Yunanistan geçen yıl Haziran ayında ABD’den 20 adet F-35 almak için başvurmuştu. Yunan yetkililer, daha sonra 20 adet daha isteyebileceklerini açıklamış ve son olarak Yunan Savunma Bakanı 35 uçaktan söz etmişti. WSJ’deki haberde ise Yunanistan’a satılacak F-35’lerin sayısı 30 adet olarak veriliyor.
Haberde, ABD’li yetkililerin F-16 konusunu “havuç” olarak kullandığı açıkça belirtiliyor:
“ABD’li yetkililer, Erdoğan’ı Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasına yönelik muhalefetinden vazgeçmesi için cesaretlendirdiklerini söylüyorlar. Bir yetkili, F-16’ların satışı konusunu (bu iki ülkenin NATO’ya katılımını) Türkiye’ye kabul ettirmek için (kullanılan) bir ‘havuç’ olarak niteledi.”
İngilizce özgün metinde kullanılan “carrot on stick” deyiminin anlamı havuç ve sopanın aynı anda gösterilmesi. Yani, yaparsan ödül, yapmazsan ceza alacaksın demek.
ABD’NİN STRATEJİSİ, HÜKÜMET’İN YAKLAŞIMI
Geçen yılın sonundaki açıklamasında, başka birçok değerlendirmesinde olduğu gibi Çavuşoğlu, CAATSA yaptırımları, PKK ve FETÖ’ye destek gibi ABD eylemlerini taktik konular gibi ele alıyor. Oysa bunlar, ABD’nin Türkiye’ye karşı stratejik düzlemdeki politikasının sonuçları. CAATSA’nın açılımı ABD’nin hasımlarıyla mücadele yasası. Türkiye, bu yaptırımlarla “hasım” kategorisinde ele alınmış oluyor. Peki PKK ve FETÖ’ye destek ne? Rejim ve ulusal güvenlik sorunu olan bu örgütlere destek vermesi, ABD’nin Türkiye’nin toprak bütünlüğünü, üniter yapısını ve milli devletini yok etmeyi hedeflediğini açıkça ortaya koyan eylemler. 1990’larda ya da 2000’lerin başındaki gibi perde arkasında başka planlar yapıp, kamuoyu önünde Türkiye’ye yönelik “ortaklık, müttefiklik” nutukları da atılmıyor. Yani bahsettiğimiz şey, ABD’nin derin koridorlarında oluşturduğu bir gizli plan değil. Her şey apaçık ortada. Ama ABD’nin gizlemediği bu hedefi, Hükümet yetkilileri, millete anlatmıyor.
Peki ABD Türkiye’yi, kurucu ortağı olduğu F-35 programından çıkamadı mı, parasını verdiği uçakları alıkoymadı mı? Ardından hasımlarıyla mücadele kapsamında yaptırım uygulama kararını alıp uygulamadı mı? Bunlardan neden bahsedilmiyor?
Hükümet’in F-16 satışı konusunun ‘çözümü’nü, iki ülke arasındaki temel stratejik sorunların önüne koyan bu yaklaşımı, ABD karşısında son derece haklı olmasına rağmen Türkiye’nin elini zayıflatıyor. Hükümet’in ABD karşısında bocalayan politikası, ABD’yi lütfeden haline getirirken, Türkiye’yi ise lütuf bekleyen konumuna sürüklüyor.