ABD mi İsrail’i, İsrail mi ABD’yi güdüyor

Başlıktaki soru önemli. Çünkü bu soruya vereceğiniz yanıt, emperyalizm olgusunu kavrayıp kavrayamadığınızı gösterecek.

Ülkemizde özellikle muhafazakâr çevrelerde İsrail’in ABD’yi hatta bütün dünyayı yönettiğine dair oldukça yaygın bir kanaat var. Bu fikir, ABD yönetiminde ya da şirketlerinde Yahudi kökenlilerin etkili olmasını kendisine dayanak yapıyor. ABD’yi bir derin Yahudi gücünün yönettiği şeklindeki iddia da bu görüşe eşlik ediyor.

Öncelikle şunu söyleyelim. Her iki devlet de birbirine mecbur. İsrail, varlığını sürdürebilmek için ABD’ye, ABD de Batı Asya’da var olabilmek için İsrail’e mecbur. İsrail, ABD desteği olmasa ne bir devlet olarak ortaya çıkabilirdi ne de bu bölgede nükleer sahibi bir askeri devlet olarak gelişebilirdi. ABD’nin ise İsrail dışında Batı Asya’da güvenebileceği, emperyalist emelleri için dayanak yapabileceği başka bir devlet yok. ABD’nin geleneksel müttefiki kabul edilen Körfez ülkeleri dahi yakın zamanda BRICS’e üye olarak dümeni Asya’ya kırmış durumdalar.

BİDEN’IN DİLE GETİRDİĞİ HAKİKAT

ABD – İsrail ilişkileri hakkında en doğru ve bizi gerçeğe götürecek sözleri ABD Başkanı Joe Biden söyledi. Obama’nın yardımcısı olduğu 2013’te bir Yahudi kuruluşunun toplantısında şunları söyledi:

"Eğer bir İsrail olmasaydı, çıkarlarımızın korunabildiğinden emin olmak için bir tane (İsrail) icat etmek zorunda kalabilirdik."

Biden bu sözleriye, İsrail olmadan ABD’nin bölgemizde hâkimiyet kurmasının imkânsız olduğunu itiraf etmiş oluyor. Aslında ABD, “ne olur ne olmaz” diyerek, Biden’ın işaret ettiği ikinci bir İsrail’i 1980’lerin başından itibaren önce Peşmerge ardından PKK eliyle inşa etmeye çabaladı.

PLAN TUTMADI

Hâlâ bu plan geçerli. Sözde “Kürdistan” denilen bu proje için Türkiye, Irak, Suriye ve İran parçalanmak istendi. Böylece içinde Batı Asya’nın zengin kaynaklarını da barındıran, geniş coğrafyalı, bir ucu da Akdeniz’e uzanan bir devlet kurulacaktı. Ayrıca bölgenin dört önemli devleti küçültülerek zayıflatılacaktı. Hatta onlar da ABD kuklası birer İsrail’e dönüşecekti. İsrail de çevrelenmekten ve yalnızlıktan kurtulmuş olacaktı.

Bu plan özellikle Türk Ordusunun direnci sayesinde hayata geçmedi. Saddam Hüseyin’i işgalle devirerek Irak’ın kuzeyinde bir özerk yönetim inşa ettiler, Suriye’nin kuzeyinde benzer bir planı devreye soktular ancak Türk ordusu oradaki iki PKK kantonunu yok etti. İran’da da PKK bir kazanım elde edemedi. 2016’da Irak’ın kuzeyindeki özerk yapıyı bağımsız bir devlete dönüştürme yönündeki ABD-İsrail destekli referandum, Türkiye, İran, Irak ve Rusya’nın silahlı tehdidiyle engellendi.

Yani İsrail, ABD’nin koçbaşı olarak bölgemizde. Yarın bu değişebilir. İsrail, yürüttüğü işgal siyasetinin çıkmaz olduğunu anlayıp, bundan vazgeçebilir, işgal ettiği alanları terk edebilir ve Arap devletleri ve halklarıyla uyumlu bir çizgiye girebilir. Ancak şu an sürdürdüğü saldırganlık, ABD’nin ihtiyaçları ile ilgilidir. ABD çekilse, İsrail yoktur.

EMPERYALİZM VE SİYONİZM

Zaten, 1948’de kurulan İsrail’in, 1776’da kurulan ABD’yi yönetmesi çok akla uygun görünmüyor. İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour tarafından Kasım 1917’de Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurulmasının desteklendiği açıklanmış, ABD Başkanı Wilson da Ekim 1918’de bu planı desteklediklerini ilân etmişti.

ABD’nin Batı Asya’da hâkimiyet kurma stratejisi ile İsrail’in yarı dinsel yayılmacı fanatizmi birbiriyle örtüşmüş ve bu ilişki bugüne kadar devam etmiştir. Yani ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi çakışmıştır.

Burada baskın ve itekleyici taraf, ABD emperyalizmidir. ABD, dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücü olma konumunu kaybetmekte olan bir süper güçtür. Gerileyen bir güç olsa da hâlâ geniş bir etkiye sahiptir. İsrail ise, büyük bir ekonomisi olmayan, dış desteğe muhtaç, kaynaklarını büyük oranda silahlanmaya ve geniş ordusunu ayakta tutmak için sarf eden bir devlettir.

ABD’ye bağımlıdır. ABD’de Yahudilerin etkili konumlarda bulunması, bu gerçeği değiştirmez. O Yahudiler, İsrail’i seven, hatta onunla dinsel ya da mistik bir bağ kuran, ona her türlü yardımda bulunan Amerikalılardır. Yoksa İsrail adına ABD’yi yöneten Yahudiler değil.

İŞLEVLİ SAFSATA

“ABD’yi İsrail yönetiyor” tezi çok işlevli bir safsata.

Böylece ABD aklanmış oluyor. Türkiye’deki bazı muhafazakâr çevrelerin anlayamadığı nokta bu. İsrail’e ve Yahudilere karşı dinsel bakışları, onları bu gerçeği görmekten alıkoyuyor.

İsrail, ABD çıkarları gereği kuruldu. İsrail işgalciliği, ABD öyle istediği için var. Yani ABD, “içindeki fanatik Yahudiler tarafından kandırılan, güdülen” bir devlet değil.

Bu fikrin sahipleri aslında, “ABD iyi de çevresi kötü” demek istiyor ve topu ABD hükümetlerinden alıp “Yahudi lobisine” atıyor. Aynı mantık, Türkiye’ye dönük her adımda da “Ermeni lobisini” ya da “Yunan lobisini” suçlu görüyor. Ermeni Soykırımı yalanlarının ya da Ege’deki kışkırtmaların ABD’nin kendi işi olduğunu idrak edemiyor. ABD öyle basiretsiz bir devlet ki, lobiler, lobicikler, lobimtraklar, lobimsiler ne derse kanıyor.

Madem mesele lobi yapmak, bizim de yüzbinlerce vatandaşımız var, etkili Türkler var, hatta Dışişlerimiz yıllardır parayla lobiler de tutuyor. ABD hâlâ niye bize düşman? Çünkü bu “lobiler” tezi ahmaklıktan başka bir şey değil. Çünkü ABD, lobilerin dediklerine değil, ulusal çıkarlarına bakar. Ve çıkarı, Filistin’in yok olmasında, Türkiye’nin parçalanmasındadır. Bu kadar basit.