ABD ricat ediyor

ABD’de 5 Kasım seçimleri yapıldı. Seçimleri, büyük sürpriz olmadığı durumda kazanacağı tahmin edilen Cumhuriyetçiler ve Donald Trump kazandı. Bu sonucun nasıl okunması gerektiği tüm dünya medyası tarafından tartışılıyor.

Nedeni ise ABD halen dünyadaki müesses nizamın başında bulunan aktör. ABD’nin başında bulunduğu sistem baş aşağı gitse de gelişmelerin hangi yönde olacağı tartışılıyor. Trump’ın yaptığı atamalardan, yapılan konuşmalardan sonuç çıkartılmaya çalışılıyor.

Ben Amerikan toplumunun Trump’ı seçmesinden ABD’nin ricat, yani geri çekilmeyi tercih ettiği sonucunu çıkardım.

Trump’ın temel sloganı “America First-Önce Amerika”, “Make America Great again-Amerika’yı tekrar büyük yap (harika yap)”

Her iki slogana da bakarsanız öncelikle Amerika’nın sorunları ile uğraşmak. Yani içe dönerek içerideki sorunları çözmek anlatılıyor. Amerika’yı tekrar büyük ya da harika yapmak. Buradan rahatlıkla anlaşılacak ise artık ABD’nin eski refah dolu ve tüm dünyayı kendisine çeken hegemonik pozisyonuna tekrar kavuşturmak hedefi anlaşılıyor.

SORUNLARI İÇE DÖNEREK ÇÖZME

Sonuç olarak Trump bugün Amerika’da, Demokratların tersine içe dönerek sorunları çözme yolunu temsil etmektedir.

Yıl sonuna kadar iktidarda kalacak Demokratların tercihi ise bugün hala ABD’nin uyguladığı dünyanın sisteme başkaldıran ülkeleri ile çatışma durumudur. Devam eden Ukrayna Rusya savaşı, Batı Asya’da İsrail saldırganlığı ile başta Gazze şeridi ve Batı Şeria’da Filistin, Lübnan, İran ve Yemen ile sıcak çatışma durumunun devamı.

Her ne kadar ABD, Batı Asya’da çatışmaların gelişmesi ve yayılmasına karşı gibi dursa da İsrail’in hedefi ABD’yi tüm gücü ile savaşın içine çekmeye çalışmaktır.

Ayrıca 100.000’in üzerinde olduğu söylenen ve Suriye’nin doğusunda teçhizatlandırılıp bekletilen PKK, “kara gücüm” söylemi ile özellikle Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere hazır bekletilmektedir.

Pasifik’te ise Çin’e karşı Tayvan sorunu sürekli canlı tutularak, Çin tehdit altında bırakılmaktadır. Bu bölgede ise Filipinler ABD’nin vekil gücü olarak her an Çin’e karşı saldırı pozisyonundadır.

Seçim konuşmalarında Trump özellikle Volodimir Zelensky üzerinden Rusya Ukrayna çatışmasını durduracağı ve bu çatışmaya para harcamayacağını açıkça söylenmiştir. Batı Asya içinse daha önceki iktidarı sırasında Suriye ve Irak’taki askeri güçlerini çekeceğini söylemiş ancak yapmamıştı.

Ricat eden bir gücün, hele bu dünyanın en büyük silahlı gücü ise tüm cephelerden aynı anda çekilmesi beklenmez. Taktik bazı çatışmalar ile düşmanını orada oyalarken diğer cephede barış görüşmelerini sürdürebilir. Bu zaten geri çekilme kararı alan güç için en akıllı eylemdir. Elinde savaşı devam ettirme kartını bulundurarak pazarlık gücünü artırmaya çalışır.

TRUMP’IN GÜMRÜK DUVARLARI

Siyasi ve askeri belirsizlik devam ederken ekonomik belirsizlik de aynı şekilde devam ediyor. Bugüne kadar Avrupa’yı stratejik ortak olarak gören ABD Avrupa ile ticaretini çok rahat sürdürmeye devam ediyordu. Ancak Trump’ın korumacı söylemleri özellikle Avrupa’yı yüksek gümrük duvarları ile tehdit etmektedir.

Aynı gümrük duvarları başta Çin olmak üzere Türkiye’de dahil birçok ülke için uygulanacak gibi durmaktadır. ABD bugün Türkiye’nin Almanya’dan sonra ikinci büyük ihracat pazarıdır. Türkiye 2024 yılı Ocak-Eylül döneminde ABD’ye 11 milyar 819 milyon dolarlık ihracat ile toplam ihracatımızın yüzde 6,1’ini gerçekleştirmiştir. Bu rakamlarla ABD’ye yapılan ihracat tutarı Almanya’dan sonra ikinci durumdadır.

Çin, Trump’ın daha önceki ihracatı engelleme hamlesine döviz kurlarında ayarlama yaparak yanıt vermişti. Çin bu kozu tekrar oynayabilir ancak bu tür para politikaları ile bu engellemelere direnmek sürdürülebilir olamıyor.

Sonuç olarak Trump’ın başında bulunduğu ABD, 2025 yılı ile birlikte programını nasıl uygulayacağını bize gösterecek. Daha önceki Trump iktidarında ABD derin devleti Trump politikalarına tam uyum göstermemiş ve bir çok yerde direniş göstermişti. Bugün ABD derin devleti bu politikalara daha meyilli olduğu izlenimi vermektedir.

Ne olursa olsun 15. yüzyıldan bu yana süren Atlantik çağının sonuna gelinmiştir. Pasifik, dünya ticaretindeki hakimiyetini tam olarak eline almıştır. Trump ya da Kamala Harris sadece Amerika’nın sonu nasıl getireceği konusunda tercihleridir.