ABD’de siyasi saflaşma ve eyaletlerdeki kaynaşmalar
Geçen haftalarda, ABD’nin buzlarla kaplı İowa ve kuzeydeki New Hempshire eyaletlerinde, 2024 yılının Kasım ayında, ABD’nin ve aslında tüm dünyanın kaderini etkileyecek olan Başkanlık seçimine hazirlik olarak, iki ön-seçim yapıldı. Cumhuriyetçi Parti’nin ön-seçimleri sayılabilecek olan bu seçimlerde Donald Trump, hiç tartışma götürmeyecek şekilde Kasım seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan adayı olacağını daha şimdiden ilan etmiş bulunmakta. Bu, ABD’nin geri kalan 48 eyaletinin daha bulunduğunu düşününce çok daha önem kazanmakta. Çünkü Iowa eyalet önseçimleri, tarihi olarak o yılın Cumhuriyetçi Başkan adayının ilan edildiği bir rol oynamakta. Bu durumda, Demokratların adayının şimdiki Başkan Biden olduğu düşünülünce, Kasım 2024 seçimlerinin Biden ve Trump arasında kıran kırana geçeceğin bir ifadesi oluyor. Biden yönetiminin, 2020’den bu yana tüm dünyayı ateşe atan bir saldırganlık politikası izleyen konumu da gözönüne alınınca, tüm dünya büyük bir ilgi ile bu ön seçim sürecini izlemekte.
İMPARATORLUK HASTA ADAM MI?
Bugün, Amerikan siyaseti de aynen dünyanın başka ülkelerindeki yeniden saflaşmayı çok daha etkili bir şekilde yaşamakta. Bush’lar ve Reagan dönemlerinde neo-con adı verilen saldırgan ve savaşçı şahinler genellikle Cumhuriyetçi Parti içinde yer alırlardı. Bu parti, neo-conların ana yuvası sayılırdı, ABD’nin hala gücünün en tepede olduğu günlerde. Ama ne zaman, Vietnam yenilgisi ile başlayan gerileme, yerini bir durgunluğa ve sonuçta da gerilemeye yol açtı, ABD siyaseti de çalkalanıp yeni saflaşmalara sahne oldu. ABD’nin karşı mücadelesi ve Gorbaçov yönetiminin hainliği sonunda, Sovyetler Birliği’nin yıkılması bile, bu saflaşmayı engeleyemedi. Aynen “topraklarında güneş batmayan” İngiliz imparatorluğu’nun İkinci Dünya Savaşından galip çıkmasına rağmen çöküntüye uğramasını, ABD’nin imparatorluğunda da görmüş olduk. Sovyetlerin dağılmasına karşın, ABD bir türlü “tek imparatorluk” yaratamadı. Ve bunun sonucunda da ekonomik gerilemesine paralel olarak, siyasi anlamda da yeni bir gerçekliğe sahip oldu.
SOL SAĞ, SAĞ SOL GİBİ OLURKEN
Bunun farkına varan bir kesim, artık kendilerinin dünyanın merkezi olamayabileceklerini düşünerek, bu saflaşmada daha “sakin ve tutucu” bir çizgiye doğru geliştiler. Bu kesim, o zamana kadar neo-con saldırganların başını çektiği Cumhuriyetçi Partide yoğunlaştı ve parti içinde bugün de devam eden saflaşmanın savaşını verdiler. Bu parti içi mücadelede, eski neo-conların önde gelen liderlerinden, Irak saldırısının mimarı Dick Cheney’in kızı Liz Cheney bile Cumhuriyetçi Parti’de yer alamayıp partiden atıldı. Bu saflaşma bugün bile devam etmekte ve Cumhuriyetçi Partiyi, hemen her kesimden fikirleri içinde taşıyan bir kaynayan kazan haline getirmektedir. Bunların arasında beyaz ırkçılar, Evangelist dinci muhafazakarlar, high-tek milyarderleri, ABD güneyinin siyahi Amerikalıları bile bulunmaktadır. Bu süreç hala devam etmekte ve daha uzun bir süre alacağa da benzemektedir.
SALDIRGAN NEO-CON’LARIN DEMOKRAT’LAŞMASI!
Gelelim Demokrat Parti ve neo-con saldırganların değişen yuvalarına. Bill Clinton zamanındaki Yugoslavya’nın böldürülmesi günlerinden başlayarak, ABD siyasetindeki neo-conlar kendilerine çok daha uygun bir yuva bulduklarının farkına vardılar ve Demokrat Parti içinde yoğunlaşmaya başladılar. Bunda taktiksel olarak, Demokrat Partinin boyandığı “özgürlükçü, demokratik ve solcu” imajı da oldukça güzel bir paravan oluşturmuş oldu. Bu demokrat görünümün arkasına sığınıp, Yugoslavya’dan sonra Obama döneminde Suriye saldırısı ve BOP planları yeniden ve yeni bir boya ile uygulamaya konuldu. Böylece neo-conlar Demokrat Partiye iyice hakim oldular. Aralarına katılan eski Cumhuriyetçi Liz Cheney gibi önde gelen neo-conlar ile yavaşça Demokrat Partiyi ele geçirip bugünkü Biden yönetiminin iskeletini oluşturdular. Bu yeniden saflaşma süreci hala devam ettiği için, önümüzdeki dönemde de saldırgan eğilimleri olan kesimlerin, Cumhuriyetçi Partiden ayrılıp Demokratlara doğru yol alacağını belirtmek gerekir. Bugünlerdeki İsrail’in Filistine yaptığı saldırılara şiddetle taraftar olan bazı Cumhuriyetçilerin yavaşça daha saldırgan olan merkez Demokratlara yönelmesi kaçınılmazdır. Aslında bu kesim, Trump’ın Cumhuriyetçilerdeki etkisini de kırmak isteyen kesimdir. Ve Trump’ın adaylığı kesinleşince, Demokratlara doğru yöneleceklerdir. Yani siyasi saflaşma daha da berraklaşacaktır.
91 DAVA TRUMP’I ENGELLEYECEK Mİ?
Gelelim Donald Trump ve beklentilere: Bugün itibarı ile Trump hakkında devam eden 91 adet dava bulunmaktadır Amerikan mahkemelerinde! Bunlar kadınlara tecavüzden, vergi kaçırmaya, halkı isyana teşvik etmekten, seçimlere hile karıştırmaya kadar akla gelebilecek her konudadır. Bu davaların açılış amacı, Trump’ın başında “demoklesin kılıcı”nı sallayıp adaylıktan vazgeçirmekti. Bunlar Trump’ı durduramayınca, aynı davaları bir şekilde sonuçlandırıp, Trump’ın mahkeme kararları ile adaylıktan atılmasını hedeflediler. Artık her gün, Trump’ın mahkemelerden mahkemelere koşuşturmasını seyretmekte Amerikan halkı. Özellikle de bu mahkemeler, Demokratların yoğun olduğu bölgelerde açılmakta ve gerek jürinin yapısı, gerekse de hakimlerin Demokratlara yakın olabilme ihtimalinden dolayı, Trump aleyhine önemli kozlar olarak kullanılmaktadır.
4 SENE ESİR EDİLEN TRUMP’IN SİYASİ İRADESİ
ABD’deki saflaşma, daha Trump’ın Başkan seçilmesinin ilk aylarında önemli olaylara sebep olmuştu. Müeller raporu olarak adlandırılan ve milyonlarca dolar harcandıktan sonra hiçbir sonuca ulaşmayan Rusya’nın ABD seçimlerinde Trump’a yardım ettiği iddiasıyla açılan dava, Trump’ın başına dayanmış bir Neo-Con silah olarak algılanmıştı. Daha ilk günden ellerini bağlayıp, Neo-Con acendaya hizmet ettirilmeye çalışılmıştı. Ondan sonra da, tecavüz dahil birçok dava Trump’ın siyasi hayatına son verdirmek için ortaya atılmıştı. Son bir hafta içinde yeniden alevlendirilen bir tecavüz davasında, Trump’a yönlendirilen suçlama, tecavüz edildiğini iddia eden kadına mahkemede verdiği şu cevap olmuştu: “Büyük bir saygıyla ifade etmek isterim ki, birincisi sen benim tipim değilsin, ikincisi bu bahsetiğin olay hiç olmadı bile, olmadı, OK?” Bu sözlerinden dolayı, Donald Trump’ın yeni davası “birinin şahsına hakaret” davası olarak devam etti ve 83 milyon dolarlık, oldukça fahiş bir ceza verildi kendisine. Bu miktarın yüksekliğinin ana sebebinin, “milyarderlere bir ders vermek” öldüğünü iddia etmekte Biden taraftarları.
TRUMP’IN BAŞKANLIK KOLTUĞUNA DOĞRU İLK ZAFERİ
Geçen haftalardaki Iowa ve New Hempshire önseçimleri, Trump için büyük bir zafer ile sonuçlandı. Ve Ukrayna savaşından tutun, İsrailin Gaza’daki saldırılarına, Güney Çin Denizi bölgesindeki artan tansiyona kadar dünyanın hemen her yerindeki siyasiler olduğu kadar halk ta merakla Kasım 2024 seçimlerinin sonucunu beklemektedir. Trump’ın 320 milyonluk ABD nüfusu içindeki etkisini inceleyen uzmanlar, o’nun kendisini destekleyen kitleler ile olan ilişkisinin olağanüstülüğünün önemine dikkat çekmektedirler.
İOWA KöYLÜSÜNÜN MİLYARDER KURTARICISI!
Kendisi bir milyarder olduğu halde, Iowa’nın, West Virginia’nın yoksul köylüleri de Trump’ın kendi çıkarlarını koruyacağına, ve mevcut ABD sistemindeki eşitsizliği kendi lehlerine değiştirme potansiyeline sahip olduğuna inanmaktadırlar. Iowa ön- seçimlerinde, köy ve kasabaların yoksul nüfusunun yüzde 60-70’i Trump’a oy vermiştir. Ayrıca Trump ABD neo-con oligarşisine baş kaldırıp, karşı koyabilen ender liderlerden biri olduğunu, son 4 sene içinde defalarca ispat etmiş görünmektedir bu kitlelerin gözünde. Seslerini bir türlü Washington’a duyuramayan yaklaşık 160 milyon Amerikalı için, Trump oldukça gerçek bir seçenek olarak görünmektedir. Bu nedenle de MSNBC’den Hayes Brown’un dediği gibi “Iowa zaferi, Trump’ın intikamcı ifadelerinin ve tavrının büyük bir onaylanması olarak anlaşılmalıdır”. Washington Post’tan Karen Tumulty’ye göre de, “ Trump’ın adaylığının durdurulabileceği düşüncesi bile , Iowa zaferi ile sona ermiştir”. Hatta geçen 2020 başkanlık seçimlerinde, Trump’ı desteklemeyen Evangelical hristiyanlar ile kendisine “muhafazakar” diyen kesimler bile, bu ön-seçimlerde Trump’a oy verdiler. Dolayısı ile, 2024 Kasımında Trump’ın Biden’e karşı ezici bir zafer kazanmasına kesin gözü ile bakılmakta bugünlerde.