ABD’de Suriye’den çekilme tartışması

ABD’de şu tartışılıyor: İçerideki “derin yarılma” ile birlikte uluslararası alanda kaybettiği mevziler, Washington’da karar alma süreçlerini sıkıntıya sokuyor. Nesnel zorunlulukların dayattığı politikalar ile hegemonyayı sürdürme iddiası arasındaki çelişki, ABD yönetimlerini açmazlara, gel-gitli politikalara sürüklüyor ve çoğu zaman başlangıçta başarı gibi gözüken ama sonuçta Washington’un dayatmalarının tersine sonuç vermesine yol açan kararlar alınıyor.

HANGİSİ ÖNCELİKLİ OLACAK

ABD bir yandan eşzamanlı olarak Rusya ve Çin’e karşı kuşatma uygulamaya çalışırken, bir yandan da stratejik olarak konuşlandığı, Amerikan terminolojisine göre 'Geniş Ortadoğu' ve Kuzey Afrika, yani Batı Asya ve Kuzey Afrika’daki varlığını ne şekilde devam ettireceğini tartışıyor. Bazı görüşlere göre öncelik Asya-Pasifik’e verilerek bu bölgeden çekilmekten başka çare yok. Çünkü yeni ulusal güvenlik belgesinde belirtildiği üzere, ABD ile boy ölçüşebilecek esas stratejik rakip Çin. Ama bir yandan da Çin’in başını çektiği, Türkiye, Rusya ve İran’ın dahil olduğu Kuşak ve Yol Girişimi’nin Batı Asya üzerinden Avrupa’ya açılmasının engellenmesi başka bir stratejik öncelik. Kuşak ve Yol Girişimi ve ikili ilişkiler üzerinden Çin, Batı Asya ve Afrika’da önemli işbirliklerine imza atmış durumda.

Öte yandan, 1991 sonrası ABD patronluğundaki dünya düzenini tanımadığını sözle değil eylemle, Ukrayna müdahalesi vasıtasıyla ilan eden Rusya’nın önlenmesi ayrı bir stratejik zorluk olarak Washington’un önünde duruyor. Üstelik, Rusya’nın bu müdahalesinin ardından, Washington’un Moskova’ya karşı oluşturmaya çalıştığı eksende, Batı Asya’daki eski müttefiklerinden beklediği desteği görememesi de önemle kaydedilmesi gereken bir gelişme. Yani buradaki müttefiklerin sopayla terbiye edilmesi, İsrail’in güvenliğinin sağlanması için askeri varlığın devamı gerektiği savunuluyor.

Sonuç olarak burada ana başlıklarıyla sıraladığımız stratejik zorlukların üstesinden gelmek için bir maliyet hesabı yaparak, bazılarının ihmal edilmesi bazılarına öncelik verilmesi zorunlu.

SURİYE’DEN ÇIKIŞ ZAMANI

Bu çerçevede, ABD’nin Ortadoğu politikası ve Suriye’deki askeri varlığı konusu da Trump’ın başkanlığı döneminden beri tartışılıyor. Trump, önce Suriye’den çekileceğini açıklamış sonra bunu uygulayacak gücü bulamamıştı. Ancak ABD diplomasi koridorlarında alttan alta süren bu tartışma yeniden su yüzüne çıktı. ABD dış politikasının oluşturulmasında etkin kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR: Council on Foreign Relations) yayını Foreign Affairs’te, ABD Dışişleri’nin eski çalışanlarından Christopher Alkhoury imzasıyla, Suriye’den çekilme zamanının geldiğini savunan bir yazı yayımlandı. Daha önce IŞİD ile mücadele koalisyonunda danışmanlık yapmış olan Alkhoury yazısını şöyle bağlıyor:

“Suriye’de ABD botlarının ilk yere basmasından yaklaşık yedi yıl sonra, Washington’un askerlerini geri çekme zamanı geldi. Suriye’deki ABD askeri mevcudiyeti artık stratejik bir varlık değil; bir güvenlik açığıdır. (Foreign Affairs, 10 Ekim 2022)”

Alkhoury’nin gerekçeleri de mealen özetle şöyle: IŞİD’in Batı’yı tehdit etme kabiliyetinin kalmaması; ABD askeri mevcudiyetinin Türkiye, Rusya ve İran’ın ABD’nin hedeflerini tehdit eden ortaklıklarını geliştirmesine yol açması, hem İran’ın ve hem Türkiye’nin farklı nedenlerle daha fazla risk almasına neden olması; ABD’nin Suriye’deki hava sahası erişimine imkan tanıyan ve kara gücü PKK/YPG’nin güvenliğinin sağlanacağı, Rusya ve Suriye ile ABD hedeflerini güvence altına alabilecek pazarlık için bir çıkış stratejisi belirlenmesi.

JAMES JEFFREY’DEN İTİRAZ

Ama, yaşlı “kurt” James Jeffrey, yine Foregn Affairs’teki yazısında IŞİD ile mücadele koalisyonunun özel temsilciliği görevi sırasında yardımcılarından biri olan Alkhory’e yanıt veriyor.

Jeffrey, Suriye’den çekilmeyi, “ABD’nin ve uluslararası toplumun bölgesel çıkarlarını tehlikeye atacağı, Tahran’ı cesaretlendireceği, Rusya ve İran’ın zafer kazanmasına neden olacağı” gerekçesiyle yanlış buluyor (Foreign Affairs, 10 Kasım 2022). Jeffrey, buna karşılık mevcut ABD politikasının sürdürülmesini savunuyor. Uzun süre görev yaptığı Türkiye’yi çok yakından tanıyan Jeffrey’nin esas gerekçelerinden en önemlisi ise, daha önceki yaklaşımından bildiğimiz, bu yazısındaki satır aralarından da çıkartılabilecek olan Suriye’deki mevcut dengenin ABD’ye Türkiye üzerinde “havuç ve sopa” politikalarıyla etki etme imkanı sağlaması, böylece Rusya ve İran’a karşı üstünlük için fırsat vermesi.

FIRSATLARI DEĞERLENDİRMENİN YOLU

Bu gelişmeler ışığında şunu söyleyebiliriz: ABD yönetiminin karşı karşıya olduğu stratejik zorluklar, Türkiye için eşsiz fırsatlar sağlıyor. Özellikle Suriye konusundaki tartışma ışık tutucu. ABD, bir noktada çekilmeyi kabul etmek zorunda kalacak. Burada esas mesele, ABD’yi buna mecbur kılacak politikaların hayata geçirilmesinde. Türkiye’nin Suriye ile normalleşme politikasında vites yükselterek, Şam ile işbirliğine giden yolu açması, Washington’un elindeki kozları boşa düşürebileceği gibi, Türkiye’ye yönelik daha geniş ölçekteki ABD tehditlerini savuşturması için gerekli zemini sağlayabilecektir.