ABD’de yanlış tahlil depresyonu

Sadece Kaliforniya’nın değil, tüm ABD’nin en “fikren gelişmiş” sayılan şehri Berkeley’deyiz. Hayatımızın 20 senesini geçirdiğimiz bu yerdeki kırk yıllık Amerikalı dostlarımızla, 5 Kasım ABD başkanlık seçimleri izlemekteyiz MSNBC televizyonunda. Kaliforniya’nın Demokrat Partililiği meşhur, ama Berkeley’de hemen herkes Kamala Harris’çi kesilmiş vaziyette. Bu arkadaşlarımız gönüllü olarak Demokratlar adına telefonla propaganda yapıp seçmenleri Harris’e verdirmek ile görevliler. O nedenle de ne televizyonda açıklanan seçim sonuçlarına ne de Harris’in politikalarına karşı açıktan bir şey söyleyebilme “özgürlüğümüz” elimizden alınmış durumda, akşamın erken saatlerinden beri. “Fikir özgürlüğü, konuşma özgürlüğü” gibi kavramlar askıya alındığı için, kırk yıllık hatırlarına sessizleşmiş haldeyiz. Çünkü adımız gibi bilmekteyiz ki, eğer onlara tam uymayan bir fikir açıkladığımız dakikada, gecenin “istenmeyen adamı” haline geleceğiz. Kırk yıllık dostluğun hatırı filan bunu engelleyemeyecek üstelik.

UYDURULMUŞ GERÇEKLİK ÜZERİNE YAYINLAR

ABD “solcuları, liberalleri, feministleri”, kısacası tüm Demokrat Partililer seçim gününe böyle bir ruh hali ile başlamışlardı zaten. Biz de geceyi rezil etmemek ve kırk yıllık arkadaşlığın hatırına, söyleyeceğimiz bir dolu şey olmasına rağmen, çenemizi kapatmıştık o geceliğine.

MSNBC, tamamıyla Biden’ci bir kanal olduğu için, 6 adet sunucunun tamamı büyük bir iştahla Harris’in seçimi kazanacağına dair atmosfer yaratmak için, sandıkların açıldığı daha ilk saatlerde bile sürekli Haris propagandası yapmaktaydı. Arkadaşlarımız bu etki ile oldukça pozitif bir psikoloji ile şaraplarını yudumlamaktaydılar.

Fakat sadece iki saat içinde gelen rakamlar, derece derece ortamı kararttı ve yüzler asılmaya başladı. Özellikle de posta aracılığı ile değil bizzat sandığa gidip oy verenlerin, genellikle Trump taraftarı olduğu belirtilince, her geçen saat depresyon belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Konuşmalar, yatağa gidip tüm olanları unutmaktan, Kanada’ya kaçmak arasındaki bin bir alternatif üzerine yoğunlaşmaya başladı. Gecenin daha erken saatlerinde bile, Trump zaferi açıkça belli olduğu için, seçim gecesi partisi erkenden dağıldı ve bitti. Tüm yüzlerde açık bir depresyon ifadesi apaçık belliydi. Arkadaşlarımıza etraflarından gelen telefonlarda, sürekli Trump’a oy veren milyonlarca insanın “aptallığı, geri zekalılığı ve azgelişmişliği” tarzında suçlamalarla depresyonlarını paylaşma gayreti vardı.

MİLYONLARI SUÇLAYAN ÖTEKİ MİLYONLAR

Demokratları destekleyen bu “gelişmiş ve ilerici” arkadaşların, aynen Türkiye’deki benzerleri gibi ne Trump’ın ne de Harris’in gerçeklerini inceleme, araştırma, derinlemesine fikir sahibi olma diye bir gayretlerinin olmadığı apaçık belliydi. Her akşam MSNBC televizyonunu izleyip, duymak istediklerini duyarak kendilerini son altı aydır tatmin etmenin, şok verici uyanışı böyle olacaktı herhalde zaten. Gözlerinin önündeki gerçeklere bakabilme yeteneği yerine, kendilerine sunulan kolay yemi, yani uydurma haberleri iştahla yiyip bitirmenin sonucu buydu işte. Bunun aynısını Türkiye’nin “sol ve ilerici” çevrelerinde ilk elden tecrübe etmekteydik zaten. Kendi yarattıkları “sırçadan saray” daha ilk darbede yıkılıverince, hayata küsüp, depresyon içinde rakı ve sigaraya gömülenlerden hemen herkesin bazı arkadaşları olmuştur mutlaka.

Halbuki, hayat tecrübesi olan herkesin yapması gerektiği gibi, alternatif kaynaklardan olan bitenin nasıl göründüğünü birazcık araştırsalar, böylesine derin bir depresyona girmelerine gerek kalmayacaktı. Aydın olmanın ilk şartı olan sorgulamanın hiç yer almadığı, ya da ellerine verilen konuları sorgulamanın kısırlığına mahkûm kalanlar, günün sonunda hayal kırıklığı ve depresyon belirtilerine uğramak zorundalar elbette.

BİR NUMARANIN İKİ NUMARASI HARRİS

Amerikalı aydınların hakiki aydınlanma konusundaki yetersizliği, tam bir senedir İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamlara gerçek bir tepki verememelerinde çok açıkça görünüyordu zaten. Evet, üniversite kampuslarındaki gençler kahramanca o soğuklarda direndiler ve İsrail’i protesto ettiler. Ama bir türlü İsrail’in yaptıklarındaki Harris parmağına inanmak istemediler belli ki. Buna inanmış olsalar bile, Kamala Harris’in Biden’in yanındaki iki numara olarak, olan biten tüm zulümlerin altında imzası olduğunu hiç anlamak istemediler ve anlayamadılar, son dakikaya kadar. Dört yıldır Başkan Yardımcılığı yapan bir şahsın, aynı dört senede olan biten her şeyde, iyisiyle kötüsüyle payı olduğunu anlamak için aslında aydın olmaya gerek bile kalmıyordu. Ama onlar büyük bir rahatlıkla, bu dört seneyi yok farz etmenin yollarını buldular ve kendi sırçadan saraylarını, yani seçimleri Harris’in kazanacağı efsanesini yaratıp, bu efsaneyi tepe tepe kullandılar. Bunda Biden taraftarı basının ve sosyal meydanın en önemli rolü oynadığını tespit etmek gerekir elbette. Ama aydın olmanın ilk şartı olan derin sorgulamayı hiç yapmamanın günahını taşıdı bu çevreler. Sonunda da büyük bir umutsuzlukla, Kanada’ya taşınmanın planlarını yapmak durumunda bile kaldı bazıları.

GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKMA HUYU

Seçimlerden bu yana geçen kısacık iki günlük zamanda, bu çevreler hala içine düştükleri derin depresyonda debelenip durmaktalar. Bizlerin, yani nispeten daha iyi tahlil ve gözlem yapabilenlerin tüm uyarılarına rağmen, kendi hayal dünyalarında yaratıp ellerinde bir oyuncak olarak kullandıkları Harris başkanlığının, suya düşmüş olmasına bir türlü inanamamakta bu çevreler. Ve daha uzunca bir süre bunun şokundan da kurtulamayacağa benzemekteler. Bu olan bitenden Türkiye’deki bizlerin çıkarabileceği en büyük ders, ne yapıp edip hayal aleminde yarattığımız imajlara değil, gerçeklere dayanan ve halkın siyasetteki nabzını elinde tutan araştırmalara bel bağlayıp, tahlillerimizi buna göre yapmaya çalışmaktır bizce.