ABD’den Suriye’de TSK’ya savaş startı mı?

ABD’nin şahinleri Erdoğan’dan ciddi derecede rahatsız. İktidar olması için her türlü destek verdikleri, uluslararası arenada şaşalı lütuflarla taltif ettikleri, askeri vesayeti ortadan kaldıran, hdp-pkk ile açılım yapan, demokrasi ve özgürlükleri inşa eden Erdoğan onlar için maalesef bir diktatöre dönüşmüş. Putin ve Esad gibi Hitler olma yolunda azimli olmuş. Tam Dünyayı Saddam ve Kaddafi gibi diktatörlerden kurtarmış, Trump, Biden, Netanyahu, Macron, Johnson, Sholtz, Zelensky gibi cici demokratlarla Âleme huzur, adalet, özgürlük ve halkların kardeşliğini tesis edecek iken Putin, Şi Jinping, Esad, Chavez-Maduro ve benzerleri demokrasi düşmanlarının yanında eski yoldaşları Erdoğan’ı görmek canlarını fena yakmış. Kursaklarına giren acılı olmasıyla meşhur Samandağ biberi olmaya başladığını dillendiriyor. İhanete uğradık diyorlarmış. Rahatsız olmaları için de kendilerince haklı sebepleri var. Erdoğan’ın Libya ve Doğu Akdeniz’de ABD ve Batı ile rekabet halinde olduğunu söylüyor. KKTC’ye silah yığarak, Ege’de Yunanistan ile restleşerek ABD ve dostlarına karşı mevzilendiğini iddia ediyor.

Ukrayna’da ABD ve Batı ile tam bir ittifak içinde hareket etmediğini, Ukrayna’ya İHA ve SİHA’lar vermesine ve uluslararası kararlarda Rusya’ya karşı Ukrayna’nın yanında yer almasına karşın Rusya ile ticari, askeri ve mali ilişkilerini çok derin ve güçlü sürdürdüğüne inanıyor. ABD ve Batı’dan bağımsız, Rusya dışında başta Çin olmak üzere BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü üye ülkelerle kuvvetli bağlar inşa ettiğine inanıyor. Suriye’de BOP içinde üstlendiği görevi bir müddet yerine getirdikten sonra, ABD’nin hedeflerinden saptığını, kendi stratejik çıkarlarını ön planda tutmaya başladığını ve bu faaliyetlerin BOP’a zarar vermeye başladığını tespit ediyor. Başta Biden ABD’nin şahinleri Türkiye hakkında iyi niyet taşımıyor.

ABD İÇİN BARDAĞI TAŞIRAN SÖYLEM

Genelde Türk milletinin, özelde Erdoğan hükümetinin ABD’nin rayından çıktığını ve adalet, demokrasi ve özgürlüklerden uzaklaşan bir ‘haydut devlet’ olmaya doğru koşar adım gittiğini açıkça ifade ediyor. En nihayet Rusya’nın direkt Almanya’ya ulaşan ve Kuzey Akım hattına alternatif olarak Türkiye’yi tüm Avrupa’nın ihtiyacı olan doğalgaz toplama ve dağıtım merkezi Türk devletinin başı ve kurmaylarından gelen, “Suriye başkanıyla da görüşürüm, istihbarat başkanları zaten görüşüyor, alt kademe diplomatik oturumlar da başlamış, Suriye’den gelen terörün merkezi ABD, el ele verip Suriye’nin kuzeyinde YPG/PKK’yı temizleyeceğiz, ona arka çıkanları, besleyenleri de unutmayacağız”  yönündeki açıklamalar ABD için bardağı taşıran söylemler oldu.  Türkiye, Suriye ve Rusya arasında başlayan bu sıcak diyalog ve YPG/PKK’ya karşı olası bir askeri operasyonun daha görünür hale gelmiş olması Suriye sahasında TSK’nın kontrolü veya ilişkide olduğu örgütlerin denetiminde olan bölgelerde son günlerde çok ciddi çatışmalar patlak verdi.

Suriye’ye dayatılan uluslararası terör savaşının start aldığı ilk lahzadan itibaren ama özellikle Suriye’nin Türkiye, Ürdün ve Irak sınırında gümrük kapıları, legal-illegal ticaret güzergahlarının kontrolü için bu örgütler birbirleriyle kanlı olmuşlardır. Akçeli kazanımlar için terör, şantaj, alıkoymalar, tehditler ve çatışmalar kesilmedi. Esad’a karşı birleşen, çıkarlar çatıştığında Esad için birbirlerine ihanet eden yapılara büründüler. Değişik gerekçeler ve bahaneler üreterek kendi devletlerine ve ordusuna karşı yabancı devletlerin askeri, memuru ve ajanı oldular. Bağlı oldukları devletlerin projelerinde işbirlikçi taşeron örgütler olarak varlıklarını sürdürüyor.

ABD başından itibaren Suriye’deki hedefinde net idi. İlk lahzadan itibaren İsrail ile birlikte Suriye’den Akdeniz’e açılan Kürdistan yalanıyla pazarladıkları İkinci İsrail erkinin kurulması için etnik ve mezhepsel temelde bölücü ve dinci faaliyetlere destek verdi. Sebeplerini birçok yazımızda anlattığımız iç ve dış olgular Suriye’de ABD ile Türkiye’yi karşı karşıya getirdi. Kendisinden bağımsız ve denetimsiz inşa edilecek bir YPG/PKK devletinin Türkiye’yi çok ciddi bir tehdit ile karşı karşıya getireceğini idrak eden devlet aklı, bu projeye karşı silahla bir müdahalede bulundu. ABD bu müdahaleyi sınırlı tutmak, zayıflatmak ve mümkünse etkisizleştirmek ve Suriye ile ilişkilerin kendisinin denetimi dışında normalleşmemesi için Türkiye’de siyasi operasyonlara start verirken, Yunanistan’da asker ve silah sevkiyatıyla Türkiye karşıtı cepheyi tahkim ederken, Suriye’de kullandığı ve kullanabileceği YPG/PKK, IŞİD, El-Nusra (HTŞ) veya ÖSO’nun bileşenleri bütün terör örgütlerinden faydalanacaktır. Son günlerde Suriye’de bu örgütler arasında hâsıl olan çatışmaları sadece alan kontrolü, ticaret kapıları ve güzergâhlarının denetimi veya Türkiye’nin kontrolünden çıkan örgütleri tasfiye etme çerçevesinde bir değerlendirme eksik olacaktır.

‘ŞEHİT VAR’ İDDİASI

Suriye’de savaşan neredeyse tüm güçlerin kesişim noktasında bulunan El-Bab adlı küçük kasaba, savaştan önce önemli bir sanayi merkeziydi, şimdi ise en yoğun çatışmalara sahne olan bölgelerden biri. Sahadan gelen bilgi ve yorumlara binaen önce El-Bab’ta başlayan çatışmalar başka bölgelere de sirayet etti. Henüz iddia bazında kalan başka bir habere binaen bu çatışmalarda askerlerimiz de şehit düşmüş. 100 bine yakın insanın yaşadığı El-Bab, Halep’e 30 km mesafede. El Bab, Akdeniz kıyısındaki Suriye devletinin hakimiyetinde olan Lazkiye'den başlayarak, cihadist örgütlerin hakimiyetindeki İdlib ile Halep ve SDG’nin hakimiyetindeki Münbiç'ten geçerek Irak'a uzanan M4 otobanının kuzeyden gelen en önemli yollardan biriyle kesişme noktasında. IŞİD ve YPG/PKK burada halen aktif. TSK-ÖSO bu bölgeye mutlak hâkimiyet kurmak istiyor. Buna mukabil Suriye ordusu ve milis kuvvetleri de varlığıyla Halep’in güvenliği için burayı tahkim etmek zorunda.

ÖSO ve çıkar çatışmaları yaşayan bileşenleri, Sürgünde Suriye Ulusal Birliğe bağlı Şam Cephesi ve onunla birlikte hareket eden 3.Tugay, Sultan Süleyman Şah ve Hamza örgütü arasında patlak verir. Bunu tetikleyen sebep El-Bab daha önce IŞİD’in kontrolündeyken bu örgütün Emirlerinden olan daha sonra medyada aktif görevler üstlenen Mahmut Abu Gannum adlı teröristin öldürülmesidir. Bu eylemin Hamza Örgütü tarafından yapıldığı ve bu eylemi ABD’nin talimatıyla yaptıkları iddiası ardından Şam Cephesinin Hamza grubuna saldırması ile alevlendi. Çatışmaların yaygınlaşmasının ardından, İdlib merkezli El-Kaide kökenli El-Nusra Cephesi (Heyet Tahrir Şam) ve ona bağlı Türkistan (Uygur) İslam Partisi mensupları teröristler bölgeye intikal etti. El-Nusra Cephesinin bu çatışmalara büyük bir sayı ile katıldığı, tank, zırhlı araçlar ve ağır silahlarla donatılmış birliğin bölgeye intikal ettiği, Cenderes, Basuta ve Afrin’e girdiği yönünde haberler geliyor.

El-Nusra’nın Fırat Kalkanı bölgesinin ana merkezleri olan Afrin, El-Bab ve Azez gibi bölgelere yerleşmesi Halep’in buralara açılan güzergahları zerinde ciddi bir tehdit oluşturması ihtimali de var. El-Nusra, Sultan Süleyman Şah ve Hamza örgütünün El-Nusra’ya biat ettiği ve onun himayesine girdiği, bu sebeple El-Nusra’nın bölgeye bu örgütlere destek vermek amacıyla geldiğini iddia ediyor. El-Nusra’nın tüm bölgeye hakimiyet kurma arzusunda olduğu beyan eden saha uzmanları çatışmaların ve El-Nusra’nın bölgeye dahil olmasının arkasında bir ABD planı olduğu ve ABD’nin Türkiye ve Suriye ordusunu kendisinin müttefiki YPG/PKK’nın hakimiyet bölgesinden uzak tutmak istediği, bu sebeple her iki orduyu bölgede sürekli krizlerle meşgul ettiğini söylüyor. Buna mukabil bazı yorumcular Türkiye’nin El-Nusra’yı kullanarak bölgede onu ÖSO ile uzlaştırmak ve alan hakimiyetini pekiştirmek niyetinde olduğu, bu sebeple El-Nusra ile ÖSO’nun bölgede masaya oturdukları ve El-Nusra’nın ele geçirdiği birçok noktayı ÖSO’ya bıraktığını iddia ediyor.

EN GÜZEL YANIT LAVROV’DAN

Bu iddiayı öne sürenlere verilecek en güzel cevap; bu çapulcu, kaypak ve paralı lejyonerlerin tüm bölgelerden süpürülmesi için Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un ifadesiyle “Bir Türkiye-Suriye siyasi işbirliğinin” oluşmasıyla mümkün olacaktır. Bunun gecikmesi veya olmaması, sadece ABD’nin ekmeğine bölücü projeleri için sürülen yağ olacaktır.