ABD’nin asıl kitle imha silahı
Karşılıksız doların faizi düştü diye bayram ediyoruz. Ekonomimiz kurtuldu diye seviniyoruz. Ama küresel ısınma felaketi kadar somut şu gerçeği göremiyoruz: ABD’nin kitle imha silahı dolara bağlı kalınan her gün, aslında battığımız gündür. Mesela Kaz Dağları gibi dünya cenneti akciğerlerimizi, Rotschild altın çıkarıp götürsün diye, sahte “birkaç dolar için” satıyoruz, kendimize ve çocuklarımıza resmen ihanet ediyoruz. Amerikan Doları, 1944’ten itibaren dünyayı haraca kesti. Altın karşılığının kalktığı 1971’den sonra ise doğrudan soydu, soğana çevirdi. Sülün Osman’ın ya da onun torunu Çiftlikbankçı tosunun, yanında zavallı bir karikatür gibi kalacağı Wall Street ve City bankerleri, “sahte dolar” ve türev kağıtlarla işi götürüyor. Takıldıkları yerde, uşakları Pentagon ve MIC’i (Military Industrial Complex-Askeri Endüstriyel Oligarşi) devreye sokuyorlar. Dünyada 800 adet Amerikan askeri üssü var. Oysa benim bildiğim tek ekonomi kuralı var; üreten kazanır. 2. Dünya Savaşı sonrası dünya üretiminin beşte biri ABD’deydi. Bugün ise üretimin merkezi, yüzde 50’yi geçkin oranıyla Çin ve tüm Asya oldu.
FED’İN FAİZ İNDİRİMİ
Trump’ın son faiz indirimi, 2008’deki ABD merkezli finansal krizden sonra uygulanan “quantitative easing”, yani para bolluğunun devamı anlamına geliyor. Oysa, geçen sene Amerikan finans yönetimi, 2008-2018 arasındaki 10 yıllık dönemin yeterli olacağını ve artık daha fazla para basmanın doların güvenilirliğini sarsacağını düşünerek, “quantitative tightening” yani parasal kısıtlama dönemine girip, faizleri yükseltmişti. Türkiye gibi kırılgan ülkeler de bundan kötü etkilenmiş, yabancı fonların ABD’ye yönelmesiyle krize girmişti. Trump’ın dayatmasıyla faizleri indiren FED, yani Rockefeller ailesi (Citybank) başta olmak üzere JP Morgan, Goldman Sachs, Chase Manhattan gibi dev finans kurumlarına ait. İngiltere’nin finans merkezi City de büyük ölçüde, HSBC, Royal Bank of Scotland, ING, BNP Paribas gibi büyük bankaların sahibi (İsrail’in gerçek dostu) Rotschild ailesine ait. Yani devlet mevlet diye bir şey yok Batı kapitalizminde. Devlete sahip olan oligarşik bir yapı var, bu yapı tüm dünyanın anasını ağlatıyor. Küresel ısınmayı yaşıyoruz, içindeyiz ama herifler hâlâ daha çok nasıl sömürürüz, biat etmeyen ülkelere nasıl ABD’yi saldırtırız filan onun derdinde. Oysa Çin ve Rusya gibi dev devletler, halkları adına bir karar alıyor ve uyguluyorlar. O şehirlerinin havası, aşırı sanayileşmeden dolayı pis vaziyetteki Çin, şak diye bir karar aldı, yeşil ekonomiye geçmek için ve tak diye uyguladı. Rusya da Sibirya’daki devasa yangınları hava kuvvetlerini devreye alarak söndürebildi. 1944’ün sözde sosyal kuruluşları IMF ve Dünya Bankası ise sadece bu Batı kapitalist kulübünün çıkarları için çalışır. Dünya Bankası, Kazdağları’ndaki Alamos Gold kolay yatırım yapabilsin (ormanları mahvedebilsin) diye Türkiye’ye gerekli altyapı desteği sağlar, IMF ve diğer büyük bankalar da, Wall Street baronları paralarını kurtarabilsinler diye lirayı dolar üzerinden yüksek faizle piyasaya sürüp, Türk Devleti’ni siyasi koşullarla borca batırırlar. Türkiye’nin üretmesi için zırnık koklatmazlar. Aksine Türkiye’yi oltadaki balık olarak tutmak için borç tuzağını kullanırlar. Ve buradaki enstrümanın adı da dolardır.
ABD KENDİ OYUNUNU BOZDU
Dediğim gibi, ABD yönetimi 20082018 arasındaki parasal bolluğu, geçen sene sıkılaştırmaya çevirdiğinde tüm dünyada bir panik havası başlamıştı. Batı ile eklemleşmiş tüm ekonomiler, dolarların ABD’ye geri dönmeye başlamasıyla kriz yaşadı. Türkiye, Brezilya, Arjantin ve Avrupa ülkeleri bunu daha çok hissetti. Aslında bu bir fırsattı. Türkiye, 2008 krizinde IMF’yi reddettiği gibi bu kez de dolar ekonomisini reddedebilirdi ama bunu yapamadı çünkü siyasi iktidar fazlasiyla zayıflamıştı. Daha da önemlisi böyle bir bilince sahip de değildi. AKP, dinsel fanatizm ambalajını çıkartınca, Suriyelileri ucuz işçi olarak gören bir müteahhit - tüccar - rantiye iktidarı aslında. ABD’ye dönecek olursak, Trump’un son faiz indirimi, aslında bir nevi iflas açıklaması oldu. Parasal sıkılaştırmayla büyük bir yıkım başlayacaktı çünkü. Dev batık ABD şirketleri 2008’den beri devlet destekleriyle yüzdürülüyor. Ve bunun maliyeti de halka çıkıyor. 2019 Temmuz’unda yapılan faiz artırımı, faturanın yeniden Amerikan halkına çıkması ve patlamaya hazır finans balonunun daha da şişmesi demek. Bağımsız ekonomistler FED’in faiz indiriminin, orta vadede doların sonunu getireceğini söylüyor.
Trump bunu yaparken,doların son demlerini süren küresel ekonomik yaptırım silahını ve de gerçek silahlarını kullanmaya çalışıyor. Venezuela, İran ve Yemen’de yüzbinlerce çocuk bu yüzden ölüyor.
ÇİN - RUS İTTİFAKI DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK
Ancak artık hayvan terli. Çin ve Rusya hem askeri, hem de ekonomik ittifakı kurdu. Çin ve Rus donanmaları halen Tayvan boğazında tatbikat yapıyor, Çin ve Rusya, altına yatırım yaparak ikili ticaretlerinde doları devreden çıkarıyor. Çin’in dev Kuşak ve Yol girişimi de tüm engellemelere rağmen devam ediyor. Çünkü kamuculuk yani devletçilik artık çağımızın bir ihtiyacı, daha doğrusu bir dayatması. Büyük problemleri, çıkar grupları, sivil toplum kuruluşları ile değil devletlerle çözersiniz. Bakın ünlü Amerikalı ekonomist ve tarihçi Prof. Michael Hudson, Çin ve Batı dünyası arasındaki temel farkı şöyle özetliyor:
“Çin’in gelişmesinin sürekli olmasındaki temel sebep, ekonomisinin bankerlere, finansal piyasalarına ve bunlara bağlı medyaya ve seçimlere bağımlı olmamasında yatıyor. ABD ve Avrupa, aç gözlü finans sektörüne teslim olarak aslında intihar ediyor. Yaşanan şey, ABD ile Çin savaşı değil, aslında bu feodalizm ve tefecilere karşı ekonomik bir hayatta kalma savaşı.” (*) Hudson, Türkiye’nin de aynı Çin, Rusya ve İran gibi küresel “feodalizm ve tefeciliğe” karşı yaşam savaşı veren bir ülke olduğunu saptıyor.
1.2 TRİLYON AĞAÇ
Emperyalizmin asıl silahı dolara karşı savaşı gelişmekte olan ülkeler ve onların ezilen halkları kazandığında, dünya çok daha iyi bir yer olabilir. Hatta kurtuluş için tek çare de budur. 2050’ye kadar dünya küresel ısınmayı önleyemediğimiz için tam bir felaket ortamına dönecek. Bunu önlemenin çaresi, doların hegemonyasının sürmesi için yeni bir nükleer savaş değil, dünyanın her yerine tam 1.2 trilyon ağaç dikmek. Bunu ben söylemiyorum, Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü’nden İsviçreli bilim insanları söylüyor. 2050’de 2 derece ısınarak, 9 milyar nüfusu aşacak dünyaya, artık yeni kapitalist savaşlar değil, Kuşak ve Yol gibi insanlığı yeniden barış ve kalkınma köprüsüyle birleştirecek, doğaya ve insana saygılı üretimi getirecek devrimci seçenekler lazım. (*)https://www.globalresearch.ca/theworld-financial-order-an-instrument-of-theus-empire/5685502