ABD’nin öncelikleri İsrail’in gücünün sınırları
Hamas’ın, 7 Ekim’de başlattığı eşi görülmemiş operasyon sonunda İsrail’in Gazze’ye başlattığı saldırının nereye doğru evrileceğini tartışıyoruz. İsrail’in operasyonuna karşı Hamas’ın yanıtı ne olur, Hizbullah ne yapar, Rusya, Çin ve bölge ülkeleri “itidal” açıklamalarının ötesinde hangi eylemlere geçer ve en önemlisi çatışmalar yayılarak bir bölgesel savaşa dönüşür mü?
Bu soruların yanıtlarını ararken öncelikle, bugüne gelinmesini sağlayan ve bundan sonrasını belirleyecek olan arka plandaki gelişmeleri dikkatle incelemek gerekiyor. Tabii bunun için de, sağcısından, solcusuna, İslamcısından, milliyetçisine birçok insanın zihinlerini teslim almış olan ve “ABD ve İsrail’in yenilmezliği”ni vaaz eden emperyalist propagandadan kurtulmak zorunlu. Öteki türlü, bugün televizyonlarda konuşan birçok anlı şanlı emekli asker, diplomat, gazeteci, uzmanın yaptığı gibi İsrail’in azgın saldırısının ve Siyonist propagandanın parçası olursunuz.
İSRAİL’DE TARİHİN EN BÜYÜK BÖLÜNMESİ
Önce şunu saptayalım: Yetkililerinin yaptığı bin bir türlü mügalatanın perde arkasında İsrail, devlet ve toplum içindeki tarihinin en büyük bölünmesini yaşıyor. Mesele sadece Netanyahu Hükümeti’nin beceriksizlikleri ya da halk desteğinin erimesi değil. İstihbarat örgütlerinden Ordu’ya, diğer devlet kuruluşlarına kadar İsrail yönetim aygıtı içinde herkesin birbirini suçladığı bir karmaşa ortaya çıkmış durumda. İsrail araştırma kuruluşları harıl harıl, “bundan sonra ne olacak” diye tartışıyor.
İsrail Parlamentosu Knesset’in eski üyesi Ofer Shelah, Hamas operasyonunu, “1973 yılındaki Yom Kippur başarısızlığından bile çok daha büyük ve şiddetli bir etki yaratan sistemik çöküş” diye niteliyor. Shelah, İsrail devletinin “her türlü askeri eylemini koşulsuz destekleyen kamuoyunun bu durumdan büyük ölçüde etkilendiğine” dikkat çekiyor. Ayrıca 2006 yılındaki Hizbullah ile savaştaki İsrail’in başarısızlığının nedenini de “Silahlı Kuvvetleri gerçekleştirilmesi zor belirsiz hedeflere sürüklemek” olarak değerlendiriyor. (INSS, 11 Ekim 2023)
Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden, Prof. Dr. Kobi Michael, şöyle diyor:
“Hamas saldırısı sadece bir sürpriz değil, aynı zamanda maliyeti göründüğünden daha yüksek olan ve uzun yıllar boyunca ulusal bilince kazınacak olan devasa istihbarat ve operasyonel hataların sonucudur. Hamas saldırısı, 2009’dan bu yana İsrail’e eşlik eden itidal, kontrol altına alma ve sükunet bağımlılığı paradigmasının başarısızlığının bedelidir.” (INSS, 7 Ekim 2023)
Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nden Emekli Albay Gabi Siboni ise, Suriye’den Şii milislerin Golan tepelerine atak yapabileceğini, Lübnan’daki diğer Filistinli grupların ve Hizbullah’ın saldırabileceğini, aynı zamanda İsrail içinde de eylemler olabileceğini değerlendiriyor ve İsrail yönetiminin savaşı Gazze şeridinde sınırlaması gerektiğini vurguluyor. (JISS, 11 Ekim 2023)
BİDEN’IN AÇIKLAMASINDA ABD’NİN ÖNCELİĞİ
ABD’nin tutumu ise, emperyalist propaganda aygıtının sunmaya çalıştığı gibi değil. Bölgeye dünyanın en büyük uçak gemisinin gönderilmesine bakılarak yapılan analizler yanıltıcı. Washington’un, en azından şu aşamada, ne yapacağının işareti ABD Başkanı Biden’ın yaptığı açıklamada gizli. Biden, uzun uzun İsrail’in yanında olduklarını açıkladıktan sonra, kaç ABD vatandaşının hayatını kaybettiğini söylüyor ve sözü esir alınan ABD vatandaşlarına getirerek “Washington’un dünya çapında rehin tutulan ABD’lilerin güvenliğinden daha yüksek bir önceliği olmadığını” vurguluyor.
Yani, ABD’nin önceliği ile İsrail’inki farklı. İsrail için kaçınılmaz öncelik “Hamas’ı bitirmek”, “Gazze’yi ele geçirmek”, “direnişi bastırmak”. ABD’nin güncel plandaki önceliği ise rehin alınan ABD vatandaşlarının kurtarılması.
Şunu saptayalım: İsrail devleti, özellikle ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden bu yana büyük bir yalnızlık korkusu yaşıyor. ABD desteğine mahkum ve mecbur olan İsrail’in, ABD yönetiminin “yanınızdayız” açıklamalarından ve Demir Kubbe’yi güçlendirme çabasına katkıdan daha fazlasına ihtiyacı var. Yani İsrail’in ihtiyacı, ABD, 2001’de Afganistan’ı ve 2003’te Irak’ı işgal ettiğinde olduğu gibi, herkese süngüyle şartlarını kabul ettirebileceği bir dünya tablosu. Ama sadece ABD ve İsrail’in değil, bütün dünyanın gördüğü gibi durum böyle değil.
COOK: ZAFER İRANLILARINDIR!
Gelişmelerin yönü CFR yöneticisi Steven A. Cook’a “Zafer İranlılarındır” dedirtmektedir. Steven A. Cook, Foreign Policy’de 9 Ekim’de şöyle yazıyor:
“İsrailliler on yıllardır Gazze Şeridi’ni boşaltmaya çalışıyor. Hatta Yaser Arafat’a bile vermeye hazırdılar. İyi bir seçenek olmadığına göre, İsrailliler şimdi kendilerini neredeyse 20 yıl önce çekildikleri aynı bölgeyi işgal ederken bulabilirler. Bunu yapmaya niyetli olmasalar bile Gazze bir tuzaktır. Bu durum bölgede normalleşmeyi ve daha pek çok şeyi kesinlikle sekteye uğratacaktır. Zafer İranlılarındır.” (Foreign Policy, 9 Ekim 2023)
ABD ve İsrail’in saldırganlığını hafife almıyoruz. Bu tür durumlarda rasyonel olmayan çılgınlıklar da gündeme gelebilir. Savaşın genişlemesine, bölgeye yayılmasına ve uzun süre devam etmesine yol açacak eylemler ihtimal dahilindedir. Ancak, bu türden çılgınlıklar da ABD ve İsrail’in gerilemesini durduramayacaktır. Sadece şuna bakarak, bugünkü durumu daha iyi anlamak mümkündür: ABD, İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme çabaları içindeyken, Suudi Arabistan ile İran Çin’in girişimiyle barış yaptı. Bu, Afganistan yenilgisinden sonra, sadece Batı Asya’da değil dünya çapında ABD aleyhine etkenlerin galebe çalmakta olduğunun açık kanıtıdır. MOSSAD ya da Askeri İstihbarat AMAN’ın raporlarında gelmekte olduğunu görmelerine rağmen, İsrail devletinin engelleyemediği HAMAS’ın tarihi operasyonunun zemini budur.