ABD’nin yeni ulusal güvenlik stratejisi

Başkan Trump 18 Aralık 2017 günü ABD’nin yeni “Ulusal Güvenlik Stratejisi”ni açıkladı. Bu yeni stratejinin ruhunda geri çekilen ABD’nin savunma konumu açık ve net olarak görülüyor. Özetle, mağdur edilen (!) ABD yeniden atak yapmak için çareler arıyor. Ancak ABD’nin kendi yeteneklerinin çok üstünde hedefler belirlemesi bu belgenin değerini tartışmalı hale getiriyor...

ABD NEREYE KOŞACAK!

Strateji belgesinde (68 sayfa) 4 temel hedef özellikle vurgulanıyor: Ülkenin, vatandaşların ve Amerikan yaşam tarzının korunması (Sayfa7-14)! Amerikan toplumunun refah düzeyinin artırılması (Sayfa 17-22)! Kuvvet kullanarak barışın muhafazası (Sayfa 26-34)! Hiç olmadığı kadar rekabet içinde olan dünyada ABD etkisinin artırılması (Sayfa 38-44)!

Bu konuları analiz etmeden önce muhtemelen bu belgenin ardındaki en önemli isim olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Korg. M. A. McMaster’ı mercek altına almalıyız. Şimdiye kadarki demeç ve söylemleri ve attığı adımlardan McMaster’ın daha çok derin devletin istediği yönde ilerlediğini görüyoruz. Generalin şu sözleri, aslında kafasının içindekileri de deşifre ediyor: “Jeopolitik geri döndü ve intikam istiyor!” Ayrıca McMaster’ın ülkemize bakışının hiç de iyi olmadığını şu sözlerinden anlıyoruz: “Radikal ideolojilerin yeni hamileri Türkiye ve Katar’dır.” Gerçi Türkiye’nin sert tepkisi nedeniyle General, “Türkiye ile ABD arasındaki güçlü ilişkileri...” diyerek bir geri dönüş yapsa da ülkemize karşı iyi niyetli olmadığı açıktır.

ABD STRATEJİSİ’NİN ANALİZİ

ABD’nin liderliği gezegenin her yerinde sorgulanmaktadır. Afganistan ve Irak yönetimleri ülkelerindeki yıkımın başlıca nedeninin ABD işgali olduğunu vurgulamaktadır. Geleneksel Batılı müttefikleri bile ABD’ye sırtını dönmeye başlamıştır. Son olarak ABD’nin hukuk dışı Kudüs hamlesi bu ülkenin saygınlığını dünya genelinde en alt düzeye indirmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nde 18 Aralık 2017 günü Türkiye’nin girişimleri ile yapılan Kudüs oylamasında, Konsey’deki 15 ülkeden 14’ünün ABD karşıtı oy kullanması bu durumun bariz bir göstergesidir.

Strateji belgesi ile dünyaya nizam vermeye kalkan ABD’nin kendi içinde bile düzen kuramadığını bizatihi Başkan Trump itiraf etmektedir: “Benden önceki başkanlar ülke dışında ulus inşa etmeye çalışırken, kendi evlerinde ulus darmadağın oldu!”

Belgede ABD doğrudan tehdit olarak sadece Kuzey Kore ve İran’ı işaret etmektedir. ABD’nin, Çin ve Rusya için yaptığı şu değerlendirme dikkat çekmektedir: “Çin ve Rusya ABD’nin gücü, etkisi ve çıkarlarına meydan okumakta, ABD’nin güvenlik ve refahını törpülemek için çaba sarf etmektedir.” Buradan ülkelerin doğal gelişme süreçlerini bile ABD’nin tehdit algılaması içine soktuğunu anlıyoruz.

Batı Asya (Ortadoğu) ile ilgili değerlendirmede (Sayfa 48-50) ve belgenin hiçbir yerinde Türkiye’ye yer verilmemiştir. Batı Asya’da esas tehdidin, “İsrail’den değil İran’dan kaynaklandığı” ifade edilmiştir. ABD askeri varlığının, “ABD ve müttefiklerini terörist saldırılarından korumak ve uygun bir güç dengesini muhafaza etmek için bölgede kalmaya devam edeceği” vurgulanmıştır. Türkiye açısından bakıldığında, ABD’nin Suriye ve Irak’taki askeri gücünü muhafaza edeceği sonucunu çıkarabiliriz.

ABD’nin kuvvet kullanarak barışı tesis etme hedefi kendi içinde çelişkilidir. Bu ise akla, “teslim olun, barış olsun!” sloganı ile özetlenebilecek “Amerikan Barışını (PaxAmericana)” getirmektedir.

ABD’nin önümüzdeki dönemlerde uluslararası hukuk hilafına tek taraflı girişimlerde bulunacağı strateji belgesinden anlaşılmaktadır. Ayrıca askeri müdahalelerinde de uluslararası hukuku ve ittifak anlaşmalarını tanımayacağı değerlendirilmektedir. ABD, Kudüs, Suriye’ye askeri müdahale ve İran nükleer anlaşmasında görüldüğü gibi bu süreci zaten başlatmıştır.

Korg. McMaster, “Jeopolitik geri geldi ve intikam istiyor!” diyor. ABD yıllarca jeopolitik adımlar attı ve üstünlük sağladı. Şimdi ise rakipleri de bu disiplinin sırlarını öğrendi. Onlar da jeopolitik adımlar atıyor. ABD’nin endişesi biraz da bundan kaynaklanıyor.