Abdülhamit
Son zamanlarda çok tartışılan Abdülhamit’i en iyi anlatan romancılardandır Mithat Cemal Kuntay. Üç İstanbul bu bakımdan da okunması gereken romanların başında gelir. Kuntay, Üç İstanbul’da (Sander Y. 1983) Abdülhamit’i Adnan’ın ağzından şöyle anlatıyor:
“Vallahi Avrupa efendimizden korkar mı bilmem; fakat efendimiz eskiden Moskof Çarı’ndan korkuyordu, sonra elçisinden korkmaya başladı; şimdi tercümanından korkuyor. Zaten neden korkmuyor ki?”
MASRAFSIZ BATACAK
“Sahilden korkuyor; kalem sesinden ayak sesine kadar her gürültüden korkuyor; gazeteden, reçeteden korkuyor; kendi karyolasından korkuyor; kendi hafiyesinden korkuyor; öperken çocuğundan, çocuk yaparken karısından korkuyor... Korkacak kimse bulamazsa aynada kendisinden korkuyor... Abdülhamit sağ kaldıkça Osmanlı İmparatorluğu masrafsız batacaktır, Avrupa para ve asker harcamayacaktır; onun için bizi taksim etmiyorlar.”
MEMLEKETİN NERESİ
Önemli bir roman Üç İstanbul... Taksim konusundaki şu satırlar da ilginç:
“Memleketi taksim mi ederlermiş? Memleketin zaten neresi benim?”
Bu gün de öyle değil mi, memleketin satılmayan nesi kaldı, neresi, neyi bizim bugün?
HEP KAYBEDEN PADİŞAH
Abdülhamit’e yeniden dönersek, romanda sanırım bu padişahı en iyi anlatan cümlelerden biridir şu cümle:
“Yirmi padişahın kazandığını elden çıkaran, kaybeden tek padişah...”
Bu günü anımsatan çok şey var romanda. Elli iktidarın kazandığını elden çıkaran tek hükümet, tek iktidar...
Hâlâ da başarılı görüyorlar kendilerini...