Abdullah Bey balonu! (156+48)

Doğan Grubu ile Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün gazete ve televizyonları günlerdir Abdullah Gül’ü pazarlıyor: 

“Abdullah Gül öyle, Abdullah Gül şöyle...” 

Ancak bu kampanya, öyle gelişigüzel yürütülmüyor: 

Her şey planlı... 

*** 

Önce yurtdışında yayınlanan bazı gazeteler Gül’ün adını “demokrasi kahramanı” olarak gündeme getirdi... 

Sonra eski başdanışmanı, yani “memuru” bir kitap yazdı... 

Bu kitapta Abdullah Bey’e öyle yağlar çekti ki; hakiki taş sızması Ayvalık zeytinyağını bile hasedinden çatır çatır çatlattı! 

Neler mi dedi? 

Neler demedi ki! 

*** 

Yok; Gül, Erdoğan’ın yasaklarına direnmiş... 

Yok; özgürlükçüymüş, Avrupa Birliği’yle ilişkileri bir tek o normalleştirebilirmiş... 

Yok; Gezi Direnişi’nde polisin çekilmesi onun sayesinde olmuş... 

Bolca miş, mış, müş, muş... 

*** 

İyi de ulan rafadan beyinli entel, danteller: 

Bu Abdullah Gül, bu ülkede 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapmadı mı? 

AKP’nin çıkardığı faşizan yasaların yüzde 99,5’ini onaylamadı mı? 

Ülkenin bu hale gelmesine neden olan yasaların tamamının altına imza atmadı mı? 

Berkin’i, Ethem’i, Ali İsmail’i vurarak öldüren polislerin “kahramanlaştırılmasını” seyretmedi mi? 

Durun, daha bitmedi: 

Hakkını aramak isteyenlerin biber gazı manyağı yapılmasına... 

Milli eğitimin dincileştirilmesine... 

Hukukun üstünlüğüne tecavüz edilmesine... 

Yargının ve medyanın yandaşlaştırılmasına... 

Valilerin, kaymakamların köleleştirilmesine... 

Devlet kurumlarının AKP kurumlarına dönüştürülmesine... 

Ayakkabı kutularına... 

Yani hırsızlığa, rüşvete, “vatandaşın a...’na konulmasına...” 

Özel hayatlarımıza saldırılmasına... 

Sessiz kalmadı mı? 

Hatta... Başkomutanı olduğu ordunun en yüksek rütbeli subayları, hatta Genelkurmay Başkanı bile “kumpas”la cezaevine tıkılırken sevinmedi mi? 

Eee; o zaman halk deyimiyle, “Bokunda boncuk mu var?” ki yeniden ısıtıp önümüze getiriyorsunuz? 

*** 

Doğan ve Fethullah’ın gazetecileri kesinlikle söyleyemezler ama ne yazık ki bu beyefendinin bu halka “kişisel ve maddi”borçları da var: 

Devletin Huber Köşkü’nü 7 ay 3 hafta boyunca işgal etti; yedi, içti... “Masrafları ben ödüyorum” dedi ama henüz bir tane makbuz bile göstermedi... 

Kanlıca’da şimdi oturduğu evin kendisine ait olduğunu söyledi; bu evi alması için gereken en az 20 milyon lirayı nereden bulduğunu açıklamadı! 

Şu günlerde “çalışma ofisi” olarak kullandığı tarihi Maslak Kasrı’nı, kendisinin kurucusu olduğu vakfa; kimin, neden, hangi koşullarla tahsis ettiğini söylemedi! 

Suudi Arabistan Kralı’nın hediyelerini ne yaptığını anlatmadı! 

Çocuklarının düğününde takılan altınların kaç tanesini söz verdiği gibi “şehitlerin ailelerine” verdiğini paylaşmadı! 

*** 

Kısacası beyler; Erdoğan ne kadar suçluysa, Gül de o kadar suçludur! 

AKP ne kadar kirliyse; o da o kadar kirlidir!  

O yüzden bir kere olsun şu halka yalan söylemeyin; kandırmayın! 

Kirli hesaplarınızı... 

Washington’dan aldığınız talimatları... 

Göbekten bağlı olduğunuz küresel sömürgenleri unutup bir kez olsun dürüst olun! 

*** 

Kısacası; Abdullah Bey balondur! 

Siz istediğiniz kadar şişirin... 

Elbette günü geldiğinde o da patlayacaktır! 

TAZMİNAT 

Kendisi de bir kumpas mağduru olan manevi oğlum Çağdaş Ulus’un haberine göre Balyoz davası kapsamında 45 gün tutuklu kalan Astsubay İmdat Solak devletten 24 bin lira tazminat kazanmış... 

Aynı davada yargılanıp beraat eden ve yıllarca tutuklu kalan diğer sanıklar da İmdat Solak’ın davasını emsal olarak gösterip tazminat davası açmaya hazırlanıyormuş... 

Çağdaş , uzmanlara hesaplattırmış: 293 sanık, kişi başına 860 bin lira tazminat kazanacakmış... Bu rakam askerlerin rütbesi göze alındığında kişi başına 1 milyon lirayı buluyormuş... 

Yani; devletin 293 subaya ödeyeceği tazminat 293 milyon liraya ulaşacakmış! 

Bu para, Balyoz sanıklarına analarının ak sütü kadar helal olsun... Çünkü; uğradıkları yoksunluklara bedel biçilemez... 

Benim itirazım, devlet bütçesinden ödenmesine! 

Bu tazminat, o hatalı kararları veren hakim ve savcılara ödetilmeli... 

Ödetilmeli ki insanların özgürlükleriyle ve hayatlarıyla oynamanın o kadar “ucuz” olmadığını hepsi anlamalı! 

GÜNÜN SORUSU 

Emine Erdoğan ‘ın beş yıl önce Pakistan’daki sel felaketi için bağışladığı altın kolye, Pakistan’ın eski Başbakanı Gilani’de çıkmış... Pakistan şimdi bu skandalla çalkalanıyormuş... Sorum ortaya: 

Siyaset, özellikle temiz olması gereken İslam ülkelerinde, niye bu kadar kirli be kardeşim? 

STAR GAZETESİ MADARA OLDU! 

Anımsar mısınız bilmem; 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde ayakkabı kutusu içinde 4,5 milyon dolar bulunmuştu. 

Süleyman Aslan, mahkemedeki ifadesinde evinde bulunan bu paranın memleketi Osmancık’a okul yaptırmak için topladığı bağış paraları olduğunu öne sürmüştü. Ancak yandaş Star Gazetesi dün, “İşte ayakkabı kutusu” manşeti ile çıkarak Aslan’ı yalanladı! 

Gazete o paralarla, “Uluslararası Balkan Üniversitesi”nin yapıldığını iddia ederek bir de fotoğraf yayınladı. 

Ancak Odatv’den öğrendik ki... O fotoğraftaki bina, Uluslararası Balkan Üniversitesi’nin değil; “Makedonya Ulusal Tiyatro”sunun binasıymış! 

Sözüm bu gazetenin, namuslu gazetecilere havlamakla görevli köpeğine: 

Yüzde yarım delikanlıysan; bu şaklabanlığa da havlasana! 

GÜNÜN İSYANI 

Fethullah Gülen, seçimlerden sonra verdiği vaazlarda “Işık göründü” diyormuş... İsyanım kendisine: 

Umarım gördüğün o ışık, üzerinize gelen TIR’ın farlarıdır ve eski ortağınızla birlikte sizi altına alıp ışıksız yerlere götürür!