Abdullah Öcalan'ın meşruluğu
Türkiye Atlantık sisteminden uzaklaştıkça, onun himayesindeki güçler için de siyasi faaliyet alanı daralıyor. FETÖ ve PKK’nın üzerine yürünmesini, PKK’nın yasal uzantısının üzerine yürünmesinin izlemesi tesadüf değil. HDP için çember daralıyor. Türkiye, kendisini batı sistemine bağlayan ağırlıklardan kurtulduğu ölçüde, batının himayesiyle varlığını sürdüren kurumlardan ve düşüncelerden de kurtulacak denklemi kurmaktadır.
Açık olan bir gerçek var. HDP bugüne kadar emperyalist merkezler tarafından operasyonel amaçlarla kollanırken, içeride de batıcı siyasi güçler onun meşruiyetini iddia ederek arka çıktılar. Daha önce de tartışmıştık. Bazıları anlamamakta ısrarcı oldular. HDP’nin meşru bir parti olup olmadığı, nerede durduğunuzla ilişkilidir. Yasallık tartışmıyoruz. Yasalar çerçevesinde faaliyetine izin verilen her şey yasaldır. Yasal olanın aynı zamanda meşru olması beklenir ama bu her zaman olmaz. Yani yasallık ve meşruiyet her zaman üst üste binmez.
Meşruluk, uygunluk demektir. Yönetilenlerin yönetenleri, yönetme biçimlerini ve eylemlerini uygun bulmaları halinde ortaya rıza çıkar. Rıza gösterilmeyen bir yönetimin ne kadar baskı uygularsa uygulasın uzun süre ayakta kalma şansı yoktur. Bazen bazı yasalar, başta meşru iken yani toplum onları uygun ve yerinde bulur, onlara rıza gösterir ve uyarken, zamanla düşünceler değişir ve artık uygun bulmamaya başlar. Örneğin türbanla kamu kurumlarına girmek bir süre öncesine kadar yasal değildi. Yasaya uymayanlar hakkında tutanak tutulur, yasal işlem yapılırdı. Ama 2013 yılında TBMM’de bulunan ve geçerli oyların %98’ini alan partiler aynı kanaatte birleşince yasa ile meşruiyet algısının üst üste binmediği bir durum oluştu. Meşru görülen ama yasal olmayan durum yasallaştı. Bunun tersi de mümkündür.
Siyasi partiler birbirlerinden farklı ideolojik ön kabuller üzerinde hareket ederler. Ulaşmayı istedikleri toplumsal amaçlar farklıdır ve bu nedenle meşruiyet yükledikleri anlamlar ve semboller de farklılaşır. HDP’nin meşru bir parti olup olmadığı tartışmasında karar vermemizi mümkün kılacak olan ölçüt, HDP’nin ulaşmak istediği toplumsal amacın ve bu süreçte meşrulaştırıp toplumun geniş kesimlerinin uygun bulmasını hedeflediği simgelerin neler olduğudur.
HDP’nin meşru bir siyasi parti olması demek, Türk toplumunun siyasi kültüründe Abdullah Öcalan’ın meşru bir siyasi figür olarak yerini alması demektir. Bu partinin bütün sözcüleri Öcalan’ın bir barış elçisi olarak kabul edilmesi gerektiği, terörist sıfatının uygun olmadığı, bu nedenle derhal serbest bırakılması gibi temaları gündeme getirmektedirler. HDP’nin meşruluğu demek, bütün bu iddiaların uygun bulunması demektir. Böyle bir uygunluk algısının olduğu toplumda yasalar da bu meşruluk algısına uygun bir hal almak zorundadır. Siyaset kurumu, toplumun geniş kesimlerinin meşru olduğunu düşündüğü ama yasallaşması engellenen bir durumu uzun süre taşımaz. Dolayısıyla eğer HDP meşru ise, onun iddiaları, dünya görüşü ve ulaşmayı istediği hedefler de meşrudur. Bunun anlamı PKK’nın yasallaşması, onun bir terör örgütü olmadığının ve hiçbir zaman terör yapmadığının kabulünü (geçmişte terörist denilerek ona iftira atıldığının kabulünü ve özür dilemeyi), Kürt halkına yönelik faşizan saldırılara karşı meşru müdafaa yapan bir örgüt olduğunun vb. ilan edilmesini gerektirir. Aksi düşünülemez çünkü bu iddialar HDP içindeki bir kanadın görüşleri değil, partinin kurumsal duruşuna ilişkin iddialardır.
HDP ile açık veya örtülü ittifak yapan, seçimi kazanmaları halinde devlet içinde HDP’ye bir alan açmak zorunda kalacak olan ve şimdiden kazandıkları bazı belediyelerde bunu yapan güçlerin varlığı biliniyor. Cumhuriyet’i savunduklarını ne kadar iddia ederlerse etsinler, özünde HDP’ye meşruiyet taşımaya dönük her hareket, Cumhuriyet’in kurucu kodlarının inkârını gerektirir.
Bu meseleyi siyaset biliminin en temel kavramlarından bihaber olanlarla tartışarak tüketmek imkânsız. Düğümün üzerine kılıcını vuracak olan İskender, 2014’te Ergenekon duvarının yıkılması ile başlayan millileşme sürecinin ihtiyaçlarıdır bu kez.