Açık tanık konuşuyor

İşte, karşınızdayım, kendi yüzümle,
Kendi gözlerimle, kendi özümle.
Anlatacağım size tüzenin göksel sesiyle,
Nasıl taşa çalındı namus testisi halkın?

“Telfag! Telalad! Tenayıh!”
Tanığıyım bu terkibin, bu tertibin,
Gafletin, dalaletin ve hıyanetin.
Apaçık tanığıyım ben, büyük cinayetin.

Kanıtlayacağım size, parmak izleriyle,
Nasıl saldırdılar göğün direğine?
Kimdi onlar? Düşman buyruğu alanlar:
Tepegöz Kuvvayi İnzibatiyesi.

Orada direnen bedenler vardı kat kat,
Kâh olgun söğütler gibi sakin,
Kâh ulu gürgenler gibi gürleyen...
Dimdik duruyorlardı fakat, orman gibi,

Ve bir ormanda olduğu gibi, eğri
Çalılar da sokulmuştu araya,
Zıplayan birkaç maymun, birkaç sincap...
Dolaşıyordu ortalıkta “our fox”lar da.

İki yanda iki bedbaht gölgesi,
Yoktu yüzleri, sinirleri, ne de gözleri,
Ama gözlükleri tarikat zincirli,
Başları plastiktendi, sesleri metalik.

Yere yatırıldı adalet hanım, orada.
Alındı elinden hakkın kılıncı,
Parça parça edildi arzın hukuk terazisi,
Kirletildi Tanrıça, o barakada...

Birden göründü Uruz Oğlu Basat.
Haykırdı: Namuslu olun!
Haykırdı bir daha: Namuslu olun!
Haykırdı bir daha: Namuslu olun!

Bilmiyorlardı namus sözcüğünü,
Nam almışlardı belli, namussuzlardan,
Akıldan, duyunçtan payları yoktu,
Geçmişlerdi efendilerinin tezgâhından.

İşte, karşınızdayım, kendi yüzümle,
Kendi ellerimle, kendi özümle,
Bağırıyorum: Beni de alın! Beni de alın!
Kalksın ayağa halkın asisi, gazisi...
Adım Haydar, Türkçenin bir fedaisi.
Silivri, Eylül 2011