Açılım süreci ve işçiler -(TAMAMI)

Emperyal güçler Sevr anlaşması ile Osmanlı topraklarını bölüşmeyi Damat Ferit hükümetine kabul ettirmişti ama Mustafa Kemal’in inancı ve direnişi Sevr’i tamamen reddeden ve yeni bağımsız bir devletin doğuşunu Lozan’da emperyal güçlere kabul ettiren büyük bir başarı ile sonuçlanmıştı. Sevr ile Doğu Anadolu’da bir Kürdistan ve Ermenistan devleti kurulmak isteniyordu. Yıllar boyunca bu hayaller ülkemizin siyaset gündemine ısıtılarak sürüldü ve son zamanlarda Kürdistan devleti kurmak hayali, biçimi aynı fakat amacı güncellenmiş olarak yeniden gündeme getirilmek isteniyor.

Bugün açılım süreci adı altında yaşadığımız gelişmeler Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi olarak yıllar öncesinden kurgulanmıştı. ABD Ortadoğu’da İsral’in koruması olarak yanında bulunacak bir Kürt Devleti kurmak ve bu ikilinin aracılığı ile petrol kaynakları üzerinde tam egemenlik sağlamak istiyordu. PKK bu amaçla kurduruldu ve emperyal güçler tarafından finanse edildi. Türkiye doğu bölgesinde yaşanacak bir terör süreci sonunda bu projeye teslim olacak, terörü sona erdirmenin karşılığında önce bir özerk bölge, daha sonra bir Kürt federe devleti sonrasında da bağımsız Kürdistan kurularak, Suriye ve Irak’taki kürtlerle birlikte ABD’nin isteği gerçekleştirilecekti.

‘Akil’ sendikacılar

Bu oluşum İslam Cumhuriyeti kurmak ve yeni Padişah olmak isteyen Başbakanımızın özlemleri ile de örtüşüyordu. Bu süreçte önemli olan ısınan sudaki kurbağa gibi toplumu bu düşünceye zaman içinde alıştırmak ve bunu gerçekleştirecek yeni bir Anayasa taslağını topluma kabul ettirmekti. Bunun için demokrasinin temel kurum ve kuramlarının özünü ortadan kaldırmak ve şekli olarak var olmalarını sağlamak gerekiyordu. Bu yapıldı. Bütün direnç noktaları yok edildi. Özerk üniversiteyi, özgür basını, bağımsız yargıyı, ülkenin bağımsızlığını ifade eden Kemalist düşünce sistemini yok etme süreci başlatıldı. PKK’yı aklama ve terörü bitireceği sanılan ve nelerin karşılığında sağlanacağı açıklanmayan, barış sürecini topluma anlatmak için bir gecede inançlarını inkâr eden solculara, bilim insanlığını karartan üniversite hocalarına ve AKP’nin yalaka yandaşlarına görev verildi. Anayasa’dan Türk sözcüğü, devlet dairelerinden TC ibaresi çıkarılma girişimleri başlatıldı. Başka bir deyişle AKP ülkenin bugünkü varlığını borçlu olduğu onurlu geçmişine dair ne varsa silme yarışına girişti.

Bu açılım sürecinde sağduyu sahibi yurttaşlar, tehlikeyi gören insanlar onurlu duruşlar sergilediler. Ya ülkemizin emekçileri? Ya onların sendika başkanları. İşçisi ve memuru ile yaklaşık 18 milyon insanı temsil eden bu kesim bugüne kadar açılım konusunda hiçbir görüş sergilemedi. Acaba neden? Yoksa iki konfederasyonun genel başkanları âkil adam olarak Başbakanın verdiği görevi uslu ilkokul öğrencisi gibi yerine getirmekte olduğu için mi bu konuda konuşamıyorlar?

Gün konuşma ve eylem günüdür

İşçiler ve sendikacılar kendi dünyalarına yaklaşmakta olan tehlikenin acaba farkındalar mı? AKP önce sendikaların bağımsızlığını yok etmeye çalıştı ve bunda da epey başarılı oldu. Artık ülkemiz de özgür, bağımsız sendikalar yerine güdümlü sendikalar çoğunluğu var. Bu daha işin başı. AKP özlediği İslam Cumhuriyeti’ni kursun işçi ve memur sendikaları toptan yok edilecektir. Bunu işçilerimiz, memurlarımız hiç unutmasın çünkü hiçbir İslamî rejimin egemen olduğu ülkede işçi ve memur sendikaları yoktur.

İşçilere, memurlara, sendikacı dostlarımıza seslenmek istiyoruz: susmanın hiç kimseye yararı olamayacaktır RTE’dan başka.

Bu nedenle konuşun, sesinizi yükseltin ve varlığınızı borçlu olduğunuz demokrasinin yok edilme girişimlerine karşı direnin. Bu konuda diyecekleriniz varsa bize yazın. Başlıkta ki e-posta adresi görüşlerinizi bize ulaştıracaktır. Onlardan hem yararlanacağız ve hem de, yerimiz elverdiğince, yayınlayacağız. Gün konuşma ve eylem günüdür. Susmanın işçilere ve memurlara ve de örgütlerine yakışmadığını bilmeniz gerek.