Açlık, yoksulluk, işsizlik ve yaşam
Bir insanın temel haklarından biri asgariden dünya nimetlerinden yararlanacak bir işe ve gelire sahip olmasıdır. Ancak ülkemizde aç, yoksul ve işsiz sayısı nüfusumuzun en az yarısını oluşturuyor. Kayıt dışı ekonomiden beslenenlerin ne kadar olduğunu hesaplayabilsek bu oranın daha da yukarıda olduğunu görebiliriz.
İŞİM YOK, EKMEĞİM YOK
Ülkemizde çalışabilir nüfusun en az üçte birinin işi yok. Resmi rakamlara bakmayın. Yaşama baktığımızda işsizliğin ne boyutta olduğunu görüyoruz.
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.058,46 TL.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.705,08 TL.
Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 2.526,14 TL.
Asgari ücret 2018 yılında 1.603,12 TL’ydi. 2019 yılında yüzde 26.05 oranında zam yapılmış net 2 bin 20 TL, brüt ise 2.558 TL olarak hesaplandı..2020 yılında 2019 asgari ücretine yüzde 20 civarında bir zam bekleniyor. Yani brüt 3 bin lira olacağı tahmin ediliyor.
Asgari ücret alan bir kişi açlık sınırında.4 kişilik bir aile ayda yaklaşık 7 bin lira gelir elde ediyorsa örneğin üç kişi asgari ücret aldıkları bir işte çalışıyorsa bu aile yoksulluk sınırında.
Bir kişi tek başına yaşıyor ve ayakta kalmaya çalışıyorsa en az ayda 2.500 TL gelir elde etmesi lazım.
İSTİHDAM VE İŞGÜCÜ RAKAMLARI
TÜİK, Ağustos 2019 istihdam, çalışabilir nüfus ve işsizlik oranlarını açıkladı. Bu rakamları analiz etmeden önce bazı kavramları hatırlamakta yarar var.
Bir ülkede işsizler ile çalışanların (istihdam edilmiş olanların) toplamı, işgücü sayısını verir.
İşgücüne katılma oranı, işgücü sayısının çalışma yaşındaki nüfusa bölünmesi ile bulunur.
İstihdam oranı, çalışanlarının sayısının çalışma sayısındaki nüfusa bölünmesi sonucunda ortaya çıkar.
Şimdi TÜİK’in rakamlarına bakalım:
1- 15 ve üzerindeki yaşta olanların sayısı 61.5 milyon
2- Toplam nüfusumuz 82 milyon
3- İşgücü 33.1 milyon
4- İstihdam edilen nüfus 28.5 milyon
5- İşsiz sayısı 4.6 milyon
6- İşgücüne katılmayan sayısı 28.4 milyon
7- Bu rakamlara göre bulunan işsizlik oranı yüzde 14, tarım dışı işsizlik oranı yüzde 16.7, genç işsizlik (15-24 yaş grubu) oranı yüzde 27.4
Bu rakamlar resmi rakamlar. Anketlere yansımadığı bu rakamlara girmeyen milyonlar var. Geçici işsizler, kursiyerler, stajyer, çırak, öğrenci gibi olanlar işsizler içinde değil. Bu nedenle diyoruz ki ülkemizde çalışma gücünde olan her 10 kişiden üçü işsiz.
EKMEK İÇİN KALKINMA
İşsizimize iş, aç ve yoksulumuzu hayata tutundurmak için ekonomimizin her yıl ortalama yüzde 5 oranında üretime dayalı büyümesi şart. Aksi halde ekmeği olmayanların nüfusu 82 milyon içinde 50 milyonu geçer. Bunun da anlamı zenginler, rant ekonomisinden yararlananlar ve tuzu kuru olanlarla işsizler, açlar ve yoksullar arasındaki mesafe uçurum olur ki bunun sonuçları vahimdir. Zaten intiharların artması da bunun bir işareti.
Diyeceksiniz ki hep böyle değil miydik? Evet, Türkiye ekonomisi 1980’lerden itibaren aç, yoksul ve işsiz sayısını sürekli artıran bir modele göre işliyor. Ancak son 10 yıldır tüketime ve savurganlığa dayanan bir ekonomi yarattığımızdan daha kötüye gidişin işaretini görüyoruz.
BİZİ KURTARAN NE?
Bütün bu çarpıcı rakamlara rağmen halkımızın sessiz, tepkisiz ve kabullenmiş durumunun nedenleri bizce şunlar:
1- Halkımızın dini inanışları nedeniyle tevekkül içinde olması ve haline şükür etmesi
2- Halkımızın azla yetinme alışkanlığı
3- İmece. Tüm aileler aslında geniş aileler. Borç alma, erzak desteği, yemeğini paylaşma Anadolu’nun geleneğinde var.
4- Kayıt dışı ekonomi. Yastık altı para ve mücevherat-merdiven altı çalışma-ek işler gibi olanakların devreye girmesi
5- Medya. Açlığı, yoksulluğu unutturan televizyonlar. Beyinleri esir alan medya.
Ne diyelim, daha fazla bir şey demeyelim. Yaşama bak her şeyi görürsün. Bakıp ta görmüyorsan kabul et, körsün...